Türkiye, başındaki delinin ihtirasları uğruna içinden kolayca çıkamayacağı bir bataklığa doğru emin adımlarla ilerliyor.
“Düğüne gidiyoruz.” saflığı içinde aslında ölüme ve öldürmeye gönderilen gencecik çocuklar, arkalarından rahat koltuklarından tweet atıp “askere selam çakan” bilumum şarkıcı, türkücü, haberci ve sporcu tayfasının gazıyla “Kürt” öldürmeye gidiyorlar.
İnsan öldürme amacıyla yapılan operasyonun ismi “Barış Pınarı“. Bir öncekinin de “Zeytin Dalı“ydı. Artık akıl ve zekamızla dalga mı geçiyorlar yoksa amaç aslında bir ironi yapmak mı bilmiyorum ama “Barış“ın tanımını “Öldürmek“le eş anlamlı hale getiren bu “ölüsevici” güruhu tebrik etmek lazım, zira içini boşalttıkları her kutsal kavram gibi “Barış”ın da hakkından gelmeyi başardılar.
“Ver mehteri” pespayeliği içinde Fetih sureleri ve selalar okutarak başlattıkları bu kirli savaştan istedikleri sonuç alınmazsa Topkapı’dan “Sancak-ı Şerif“i bile yakında çıkarıp “Emevi Camii“ne beyaz çarşaflardan yaptıkları kefenlerine bürünüp yürüyüşe geçecek bir kitle var arkalarında.
Herkes biliyor ki bu Türkiye’nin değil Saray’da yaşayan bir firavunun savaşı. 2023’te yapılacak başkanlık seçimleri öncesi çizilen ve sarsılan karizmasını tamir etmek zorunda. Kendisi de adı gibi biliyor ki 50+1 alması imkansız. 40+1’leri sağda solda dillendirmesinin sebebi de bu.
Karşısındaki ittifakı parçalayıp bozması gerekiyor. O ittifaka akıllıca dışarıdan destek veren HDP’yi yalnızlaştırıp şeytanlaştırması lazım. Bir de CHP ve İYİ partideki faşizan-ulusalcı kesimi yanına çekti mi işte o zaman tadından yenmez. Bunun için de her zaman tutmuş bir formül var zaten, yenisine ihtiyaç yok: Terörle Savaş…
Kim devletin bekası adına terörle savaşa hayır diyebilir ki?
Değil hayır demek, kem küm eden bile anında hain ilan edildi bile. “Bebekler ölmesin.” dediği için kucağındaki bebeğiyle hapislerde süründürdükleri “Ayşe Öğretmen” hala akıllarda…
Bugüne kadar yapılan 40’tan fazla sınır ötesi harekat, Kandil’in binlerce kez bombalanması, sınıra örülen yüzlerce kilometre uzunluğundaki duvarlar, inşa edilen karakollar, verilen binlerce şehit, durmadan ağlayan gariban analar çözüm olabildi mi ki bu seferki çözüm olsun?
Görünürdeki sebep Suriye’de bulunan sınırımızın dibindeki özerk Kürt yönetimi…
Ve bu yönetimin ileride bir devlete dönüşme ihtimali… Benzer bir yönetim neredeyse 30 yıldır Kuzey Irak’ta da mevcut ama bugüne kadar bize ciddi bir sıkıntı çıkarmadılar. Hatta Barzani de Talabani de zamanında Ankara’da en tepedeki isimler tarafından ağırlandı. Bunun yanında Kuzey Irak’ta ne kadar bol akçeli iş varsa hepsi Türklerde… Anlayacağınız alan da satan da memnun…
Neymiş sınırdan 30 km içeride bir güvenlik koridoru oluşturup teröristlere karşı önlem alınacak ve bu bölgeye de Türkiye’de bulunan 2 milyon kadar sığınmacı yerleştirilecekmiş. Hatta her sığınmacıya 300 metrekarelik evler bile yapacağını vadetti bizim müteahhit tiran. Aslında bunda da amaç popülasyonu değiştirip Türkiye’deki Kürtlerle Suriye’deki Kürtleri birbirinden ayırıp araya tampon bir Arap nüfus eklemek.
Tabii bu arada silahlandırıp lazım olduğunda kullanmaktan çekinmeyeceği 15 bin İŞİD’li teröristi de tıkıldıkları hapishanelerden kurtarıp el altında hazır tutma amacı yok değil.
Anlayacağınız yapılması gereken, gencecik çocukları ellerinde silahlarla sınır ötesine birilerini öldürmeye göndermek değil tam tersi sınırın içinde bulunan tüm halkları ve bilhassa Kürtleri eşit bireyler olarak görüp yıllardır gasp edilen en temel insani haklarını tanımak ve özgürce bir ortam sağlamaktır.
Nato’nun en güçlü ordularından birine sahip olan Türkiye’nin, hepi topu 2,5 milyonluk bir Kürt nüfusa sahip Rojova’yı bir tehdit olarak algılaması sadece gülünç bir varsayımdan ibarettir. Hiç tevile girip yan yola sapmadan diyebiliriz ki bu harekat Saray’ın ikbali adına düzenlenmiş bir işgal hareketidir.
Bu işgal, zaten uluslararası arenada artık ismi okunmayan Türkiye’yi iyice yalnızlaştırıp sonuçları ağır ambargolarla vuracak, pamuk ipliğine bağlı ekonomisini alt üst edecek, her iki taraftan da pek çok insanın kanını dökecek ve yine masum milyonlarca insanı yerinden yurdundan edecek kirli bir savaştır.
Unutmayalım ki savaşların zahirde bir kazananı olsa da aslında kaybeden daima her iki taraf ve masum sivillerdir. Ve savaşların ilk kurbanları her zaman hak, hukuk, adalet ve demokrasidir. Allah’tan “içimizdeki beyinsizler“e akıl fikir vermesi ve bu şerden herkesi koruması dileğiyle…fsemih.yilmaz@gmail.com