ERHAN BAŞYURT-TR724.COM
Türkiye, kendi ‘Kürt Sorunu’nu çözmedikçe, güney komşularında dengeli bir politika üretemez.
Yıllarca Irak’ta, Kürt yapılanmasına karşı çıktı, Türkmen kartını oynadı, kaybetti.
Şimdi, PKK’nın Kandil üssüne ev sahipliği yapan Irak Kürdistanı’nın petrolünü pazarlıyor.
Şimdi aynı kısır döngü Suriye’de yaşanıyor.
Türkiye, desteklediği Arap ve Türkmen silahlı gruplar eliyle, Suriye’de de bir Kürt Özerk Bölgesi’nin oluşmasını engellemeye çalışıyor.
Suriye Kürtleri, Rusya destekli Esed Yönetimi ile anlaşarak Türkiye’nin önüne dev bir set çektiler.
Üstelik anlaşmanın içeriğinde, Irak’ta olduğu gibi Kürt Bölgeleri’ne özerklik ve Afrin’in de alınması hususlarının olduğu kaydediliyor.
Türkiye’nin en büyük kozu, YPG ve diğer gruplara karşı hava üstünlüğü. Esed Yönetimi’nin Rusya desteğinde ‘hava sahası’nı kapatması halinde, bu üstünlük büyük oranda kaybediliyor.
Türkiye, ABD ve Rusya dengesinde bir politika gütmesi gerekirken, ABD’nin bölgeyi terk etmesini sağlayarak, Rusya karşısında kendi ayağına sıktı.
Korkulan şey, Özerk Kürdistan’ın kurulması ise, Esed bunu ‘intikam’ amaçlı yine destekleyecektir…
İHTİMALLER HİÇ HESAPLANMAMIŞ GİBİ…
’’Güvenli Bölge mi? Ateş hattı mı?’’ başlıklı yine tr724’te yayınlanan yazımda şu hususlara dikkat çekmiştim:
‘’ABD’nin tamamen bölgeden çekilmesi halinde, YPG’nin Esed yönetimi ile ‘özerklik’ karşılığı anlaşması ve merkezi yönetimin denetimini talep etmesi de, Türkiye için büyük bir risk. Türkiye, istenmeyen yasa dışı bir işgalci konumuna düşebilir ve hava koridorunun da kapatılması halinde, perişan olur…
Sonuç olarak, ‘barış koridoru’ kağıt üstünde iyi gözükse de, başarısı bir çok faktörün eş zamanlı gerçeklemesi ile mümkün.
Türkiye’nin YPG ile uzlaşması ya da YPG’nin çatışmaması, ABD’nin bölgede kalmaya devam etmesi ya da Rusya destekli Esed yönetiminin onayının alınması, uluslararası kamuoyunun siyasi ve maddi desteğinin elde edilmesi, Suriyeli mültecilerin söz konusu bölgeye yerleşmeye razı olmaları… başarı için gerekiyor…
Umarım uzun süredir planlanan askeri operasyon, tüm bu riskleri bertaraf edecek nitelikte hazırlanmıştır, ‘güvenli bölge’ tesisi TSK için kansız ve kolay, Suriyeli mülteciler ve Türkiye için de hayırlara vesile olur…’’
Ne garip, biz sıradan gazetecilerin düşündüğünü harekatı planlayanlar hiç hesaba katmamış gibi ürküten gelişmeler yaşanıyor.
ABD tamamen çekiliyor.
Uluslararası destek alınamadı.
ABD yaptırıma hazırlanıyor.
Almanya ve Fransa, Avrupa ülkeleri silah satış ambargosu koydu.
YPG ve Kürt gruplar, Rusya destekli Esed Yönetimi ile anlaştı.
Türkiye, ‘güvenli bölge’ kurayım derken, Idlib ve Afrin de hedefe girmiş görünüyor.
Bundan sonrası, Esed Yönetimi’nin Türkiye’yi istenmeyen güç ilan edip, hava sahasını Rusya destekli kapatıp kapatmayacağına göre değişecek…
TÜRKİYE KIRILGAN HALE GELİYOR
Türkiye, daha önce YPG ile savaşan bölgeden çıkarılan grupları, şu an bölgeye geri sokuyor. Bu da, Kürtler de ciddi korku ve paniğe sebep oluyor.
Özellikle Tel Abyad ve bir çok bölge, bugün Türkiye’nin desteğindeki gruplardan alınmıştı. Bu durumu, Tel Abyad’a giren ‘Suriye Milli Ordusu’ askerlerinin, ‘’6 yıl sonra döndük’’ sözleri de doğruluyor.
Türkiye açısından bir diğer riskli durum, ‘Kürt düşmanlığı’ ya da ‘ırkçı dış politika’ uyguluyor algısının oturması…
Türkiye, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de merkezi hükümetin onayladığı ‘özerk bölgeyi’ engelleyemez.
Ekonomik ve siyasi çıkarları ise, sınırındaki bu özerk bölgelerle iyi geçinmesini, güçlü ilişkilere sahip olmasını gerektiriyor.
Türkiye, bölgede en büyük Kürt nüfusa sahip ülke olarak, kendi Kürt Sorunu’nu çözebilmiş olsaydı, bu özerk bölgelere ‘ağabeylik’, ‘önderlik’ yapmak fırsatını da elde ederdi.
Ne var ki, ulusalcı politikalar, güce dayalı hukuksuz çözüm arayışları, Kürtçe şarkının bile yasaklanıp, ‘Kürdüm’ diyen gençlere yönelik son dönemde yaşanan linç girişimleri, Kürt siyasi partilere ve liderlerine yönelik düşmanlaştırma açıklamaları, Türkiye’yi yaşanan bu gelişmeler karşısında kazanma kuşağında kaybetmeye zorluyor. Kırılgan hale getiriyor…
***
‘’Güvenli bölge mi, ateş hattı mı’’ yazımda ifade ettiğim aşağıdaki kaygı, maalesef ‘zafer sarhoşluğu’ ve halka yönelik algı operasyonları eşliğinde Türkiye için güç kazanıyor;
’’Türkiye için şehitler vermek, mali ve siyasi bir batağa saplanmak, ’’Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’’ ya da ‘’Pirus bir zafer, astarı yüzünden pahalı bir zafer’’ elde etmek riskleri var…’’