Uber-Lyft yapıyorum, hergün onlarca yolcu ile muhatap olup, muhabbet ediyorum.Bir delikanlıyı aldım, ismimden olacak, arabaya biner binmez hangi milletten olduğumu sordu. Aynadan izliyorum, “Türküm” deyince öyle nefretle baktı ki, elli yıllık ömrümde bana böyle bakan bir kişi daha hatırlamıyorum.
Çok üzüldüm, ben “nereden” olduğunu sorunca “İran Kürdüyüm” dedi, üzüntüm ikiye katlandı.
Halbuki biz Mü’min’dik ve kardeştik.
“Benim en yakın arkadaşım Kürt, birçok arkadaşım Kürt ve hepsini çok seviyorum, ayrıca eniştemde Kürt, O’nu da çok seviyorum” deyince rahatladı.
Ve delikanlı, benim bu cevabım üzerine, bütün toplarını diktatörizma üzerinden Erdoğan’a çevirdi.
Mü’minleri birbirine bağlayan kardeşlik râbıtalarını “milliyetçilik” denilen nesb-i gayr-i sahih bir canavar ile kopardılar.
Ocağımız dağıldı, öksüz, yetim, kimsesiz kaldık.
Biz biriz, kardeşiz ;
Rabbimiz Hucurât Sûresi’nde bizleri,
- “Ey insanlar” deyip birleyerek,
- “Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık” deyip birliyerek,
- “Sonrada sizi şube ve kabilerere ayırdık” deyip yine birleyerek,
- “Ta ki birbirinizi bilesiniz” hatemi ile birleyip, birleştirerek,
- “Benim katımda en üstün olanınız Takvâ sâhibi olanınızdır” yüce beyânıyla bizi yine Takva’da birleştirip “kardeşsiniz” diyor.
Evet, Biz bütün insanlar kardeşiz, aynı ana ve babanın evlatlarıyız, Âdemoğlu’yuz, Peygamber torunuyuz.
Kürtler ;
Yüzlerce yıldır berâber yaşadığımız,
- damadımız
- gelinimiz
- eniştemiz
- kardeşimiz
Onlarca yılın mazlum halkıdır Kürtler.
Her milletin terörize edilmişleri gibi onların da terörize edilmişlerini istisnâ ederek rahatlıkla söyleyebilirim, şahsım adına Kürtler’den hiçbir kötülük görmedim, kimsenin de durduk yerde bir problem yaşadığını zannetmiyorum.
Ara ara şakayla birbirimize takılmış olabiliriz fakat berâber yiyip, içtiğim, berâber sevinip, üzüldüğüm, berâber kaldığım Kürtler kardeşlerim oldu, ki çok kaliteli insanlardı.
Kürtler ve Hizmet ;
Onları Hizmet’te hep aktif, faâl ve heyecanlı gördüm.
Gençleri talebe hizmeti yaparken, esnâf olanı talebeye burs için koştururken, alabildiğine samîmidirler.
Hizmetin yurtları, okuma salonları, kültür merkezleri, okulları ile Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu gergef gibi işleniyordu.
Kürt Gençler devletin kendilerinden esirgediği fırsat eşitliğini Hizmet’le yakalamış ulusal başarılar elde ediyorlardı.
Son yıllarda dağa değil, yedi düvele ulaşmış hizmetlerimiz için yurtdışına çıkıyorlardı.
Dağdaki yada düzdeki bir kısım yapılar-gruplar bundan çok rahatsızdı.
Kardeşlik ortamı “huysuz rûhlar” ve emelleri için sonun başlangıcı idi ve engel oldular.
Anadolu Halkları birleşmemeli, aksine tel tel ayrılmalı hatta savaşmalıydı ki zifîri karanlık “bekâ” bulsun.
Derinlerin oyunu ;
Maâlesef derin yapılar mâsum etnik grupları ve benzerlerini dünyalarına-siyâsetlerine âlet etti, ediyor, kimi zamân rant için, kimi zamân diğer menfaâtleri için onlardan faydalanmaya çalışıyorlar.
Osmanlı’dan sonra Ortadoğu dizayn edilirken Kürtlerin neden es geçildiğini oturup tekrar düşünmeliyiz.
Dünyanın her yerinde bu şekilde bırakılmış, içerisinde bulunduğu devlete sıkıntı verecek “etnik” yapıları görebilirsiniz.
Muktedirler dönüp kurcalayabilecekleri pürüzleri bilerek oluşturuyor yahut bilerek bırakıyorlar.
Kendilerince zamânı geldiğinde, zâlimce bu kartı açıyor, kendi bekâları için mazlumların ifnâsına hükmediyorlar.
Üç mazlûm halk ;
Aslına bakılırsa Anadolu’nun üç mazlûm halkı var,
- Aleviler
- Kürtler
- ve birilerinin “kara” olarak tabir ettiği “Şuurlu Müslüman Türkler.”
( Azınlıklar mes’elesi bu yazının konusu değil, fakat onlarıda unutmamalıyız. )
Halklar arasında hiçbir problem olmamasına rağmen muktedirlerin, siyâsilerin rezâlet emellerine her üç taraf âlet ediliyor.
Birgün biri, başka bir gün diğeri eziliyor, bazen birbirlerine karşı öldürücü bir silah gibi kullanılıp, üzerlerinden vahşice siyâset-dizayn yapılarak ülke güdükleştirilip, tekrâr “emellerince idâreye uygun” hâle getiriliyor.
Ne yapmalı ;
Çok uzun konuşulabilir, çok şey söylenebilir fakat kendisi de Kürtler arasında neşet etmiş olan Bedîüzzamân Hazretleri’nin yine Kürtler’e hitâb ederken söylediği, süt gibi berrak, harika bir tiryâk olan şu vecîzesini düstûr edinmeliyiz.
Bizim düşmanımız;
- cehalet,
- zarûret,
- ihtilâftır.
Bu üç düşmana karşı
- san’at,
- marifet,
- ittifak
silâhıyla cihâd edeceğiz.
Onlar durmayacaklar, biz elimizden geleni yapmalıyız.
Tanrıları devlet, dinleri milliyetçilik ;
Fakat o semâvi dinler gibi birleştirmez, sâdece böler, parçalar, yok eder.
Hayra değil şerre hizmet eder.
İşte yine Üstâdımız’ın dikkat çektiği, rakibini yemekle beslenen “Menfi Milliyetçilik” işâreti tamda bu tutumla alakalıdır.
İşin kötü olanı o ki mâsum Anadolu Hakları‘nı “faşist-şovenist milliyet fikri” üzerinden organize ile birbirine düşmân etmeye çalışanlar, bu işi irtikâb ve idâre edenler “kripto” tiplerdir.
Ve siz, bugün varlığı açığa çıkmış bu tipleri her zaman bir top gibi oynadıkları “etnisite” üzerinden konuşursanız, olmadığınız halde “faşistlik, şovenistlik” ithâm ve nârâları ile susturulursunuz.
Şeytân siyâseten, meleği şeytân gösterir, recm ettirir.
Evet, gerçekleri konuşamaz, susturulursunuz.
Halbuki derdiniz kimsenin “etnik kimliği” değildir, kendilerini maskeledikleri kripto kimliklerini açık etmek, maskelerini ellerinden almaktır.
Kürtler üzerinden bekâ savaşı ;
İnsanları bölüp parçalayan kamplara ayıran bu tiplerin, menfaâti adına ateşle oynayan, savaşan, savaştıran siyâsilerin Allâh belâsını versin.
Bu insanlığın idrâkten âciz kaldığı devlet eliyle milliyetçilik üzerinden işlenen derin bir terördür.
Terörün her nev’ine karşıyız, ne mâsum Türklerin,
ne mâsum Kürtlerin, nede bir başka mâsumun ölmesini istemiyoruz.
Hele hele paçasını kurtarmak için siyâsetten mâsum insanlara zarârla, koca bir ülkeyi nefsi için Ortadoğu batağına saplayan, şimdilik Kürtler üzerinden kendi “bekâ” savaşını veren, yarın ne yapacağı belli oilmayan Diktatör Erdoğan, AKP ve faşist-ulusalcı kafalı Ergenekonik ortaklarının hiçbir yaptığını desteklemiyoruz.
Hiçbir mâsumun, hiç kimse için ölmesini istemiyoruz.
Sorunlarımızı el ele vererek, kardeşlik şuuru ile çözebiliriz.
Bizi bu hâle getirenlere ve bu ciğersûz savaşa “dur” demeliyiz.
mansurturgutk@gmail.com