ERHAN BAŞYURT
Türkiye, yıllar boyu defalarca Irak’a sınır ötesi harekat yaptı. Sonuç ortada, PKK halen Kandil’de üstlenmiş silahlı bir terör örgütü…
Şimdi, ‘’PKK’nın Suriye kolu YPG’nin devlet kurmasını engellemek için…’’ Suriye’ye ardı ardına operasyonlar yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün resmen açıkladı:
‘’Bizim bu sınır harekatımızın altında güneyimizde bir terör devletinin kurulmasını engellemek var. Biz buna çalışıyoruz. Buna fırsat vermeyiz…’’
Türkiye’nin tek ve ana hedefi, YPG kontrolünde sınırımız boyunca 480 kilometre ilerleyen yeni bir özerk bölgeyi, Kürt yönetimini engellemek.
IŞİD ile mücadele, Suriyeli mültecileri döndürmek… Bunlar operasyona insani gerekçeler üretmek ve uluslararası kamuoyunu iknaya yönelik geliştirilmiş stratejik söylemler..
Hedef iddia edildiği gibi terör örgütünü çökertmek, bitirmek de değil.
Sınır ötesi operasyonların PKK’yı bitirmeye yetmediği yıllar içinde tecrübelerle görüldü.
Kuzey Irak’ta Kandil’e girmedikçe, Suriye’ye operasyon yapmanın PKK’yı bitirmeye yönelik olduğunu söylemek, hayal pazarlamaktır.
***
ABD’nin Türkiye’ye, Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki 105 kilometrelik bölüme yeşil ışık yaktığı anlaşılıyor.
Bu bölge Akçakale ile Ceylanpınar arasına tekabül ediyor.
YPG güçleri, zaten bu bölgelerden ABD ile müşterek operasyonlara başlandığında 12 km içeri çekilmişler.
Trump, ekonomik yaptırım tehditlerini de bu alanın aşılması halinde dile getiriyor.
Türkiye’nin operasyona giriştiği, birliklerin girdiği 4 ol da bu bölge içerisinde.
Türkiye’nin söz konusu sınırlar içerisinde kalıp kalmayacağı, operasyon alanına ilişkin belirsizlik ise sürüyor.
Tel Abyad-Rasulayn hattı, Kobane ve Haseke’yi dışarıda bırakıyor. Ancak YPG kontrolündeki bölgenin Türkiye sınırını böylece bölüyor.
YPG’nin kontrolündeki bölgenin önemli kısmını yok etmiyor. Kantonlar arası güneydeki M4 otoyolundan bağlantı mümkün.
Türkiye, otoyolun da denetimini istiyor. Böylece, kontrolü dışında bir gelişmeyi önlemeyi hedefliyor.
***
ABD Başkanı’nın Türkiye’ye operasyon izni vermesine, Pentagon’un onayı olmadığı artık net.
Kendi partisinden Kongre üyeleri bile isyan ediyorlar.
Trump’ın sadece IŞİD tutuklularının tüm sorumluluğunu Türkiye’nin üstlenecek olması ile yetindiğini düşünmüyorum.
Trump ilkeli bir dış politika değil, ‘tüccar dış politika’ izliyor. Türkiye’nin önüne gizli olarak uzlaşılmış ciddi bir fatura yakın zamanda konursa şaşmamak lazım…
***
‘Güvenli bölge mi, ateş hattı mı?’ başlıklı yine tr724’te yayınlanan bir önceki yazımda, operasyonun başarısının sadece Trump’ın iznine bağlı olmadığını uluslararası kamuoyunun desteğine ihtiyaç duyulduğunu yazmıştım.
Şaşırtıcı şekilde, Türkiye bir sınır ötesi operasyon için oldukça fazla yalnız kalmış durumda.
Avrupa ülkeleri de, Arap ülkeleri de kınıyor. BM olağanüstü toplanıyor. Arap Birliği olağanüstü toplanıyor.
Dahası, Trump ‘yeşil ışık’ yaktığı halde, ABD Kongresi’ne Türkiye’ye yönelik çok sert bir dizi yaptırım kararı iki partinin ortak teklifi ile sunuldu.
Teklifte yer alan yaptırımlar, Kıbrıs Harekatı dönemi kadar sert.
Türkiye’ye her türlü askeri teknoloji, yedek parça ve mühimmat satışını durdurmayı öneriyorlar. İran’a olduğu gibi…
Dahası nokta atış yapıp, Türk siyasilere ambargo uyguluyorlar ve Erdoğan’ın mal varlığının araştırılması isteniyor.
Türkiye’nin bu kadar yalnız kaldığı ve uluslararası tepki ile karşılaştığı bir dönemi yakın zamanda hatırlamıyorum.
Pentagon’un farklı düşünüyor olması da, Türkiye’nin önüne hiç beklenmedik engellerin ya da karşı hamlenin çıkması ihtimalini taşıyor.
Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirme operasyonu, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki nüfuzunu kırmak ve itibarını yaralamak için yine AKP iktidarında ABD tarafından gerçekleştirilmişti.
***
Sonuç olarak, bir başka ülkenin toprağında yapılan siyasi hesaplar, Türkiye’nin başını ağrıtacak gibi.
Evdeki hesap, bir kez daha çarşıya uymadı… Görünen o…
Türkiye, uluslararası tepkiler ve hatta ABD başta olmak üzere kapsamlı ambargolara rağmen, Suriye operasyonunu kapsamlı ve derinliğine sürdürmeyi tercih edebiler.
Bu ihtimal, en kötü senaryonun hayata geçmesi olur.
Her ne kadar ABD tarafından donatılıp eğitildiyse de, YPG karşısında üstün başarı da gösterebilir.
Ancak iyiden iyiye yalnızlaşır. Daha kötüsü, zaten kırılgan olan ekonomisi büsbütün çökebilir ya da kriz derinleşebilir. Halk iyice fakirleşir…
AKP’nin bunu tercih etmesi halinde, çoğu Tek Adam yönetimlerinde olduğu gibi, demokrasi iyice askıya alınır.
İfade ve fikir hürriyeti tamamen yok edilir. Muhalefet sindirilir. Seçimler bile ‘uygun zamana’ ertelenebilir…
Barışı savunmanın suç ilan edildiği ülkemizde, ‘savaşa dur’ demek yargı eliyle imkansız hale getirilir.
Halk ekseriyetle sessiz kalır veya ‘milli birlik’, ‘ulusal çıkarlar’ rüzgarı ile ‘bıçak kemiğe dayanana kadar’ iktidarın arkasında yer alır.
***
Bu şartlar altında iyi senaryo ise, Türkiye’nin operasyonu Tel Abyad ve Rasulayn arasında 105 km ile sınırlı tutması, üstüne de IŞİD tutuklularını devralması olur.
Ancak bu pahalı bedeli de tabanına ‘zafer’ olarak sunar.
Ava giderken avlanmak tabiri bir kez daha hayat bulur ama uluslararası yaptırımlar ve baskılardan da önemli ölçüde kurtulur.
Ekonomi canlanmaz ancak büsbütün çökmez de…
AKP’nin, tabanda dağılmayı durdurup durduramadığı, oylarını artırıp artıramadığı, yaşananları halka başarıyla satıp satamadığına göre değişir.
***
Ne yazık ki, siyasi ve stratejik hesap hatalarıyla gelinen noktada en iyi senaryo da bile Türkiye ve Türk halkı kaybeder…