15 Temmuz sonrası Türkiye’de yaşatılan mağduriyetleri ve ölümleri dünya kamuoyuna anlatmak için kurulan Tenkil Müzesi’nin beşinci sergisi 1 Kasım’da Belçika Limburg şehrinde açıldı. Bold Medya’dan Sevinç Özarslan sergiye yönelik izlenimlerini yazdı.
“Halime Gülsu’nun sarı kazağı ve başörtüsü, Ege’de hayatını yeni kaybeden çocukların eşyaları, Ahmet Turan Özcerit’in oğluna mektubu, Meriç’i protez bacaklarıyla aşan Zeynep’in kırmızı ayakkabıları ve Gökhan Açıkkollu’nun eşofmanının cebinden 3 yıl sonra çıkan not…
Her yıl Ölüler Günü olarak anılan 1 Kasım’da Belçika’nın Limburg şehrinde anlamlı bir sergi açıldı. Merkezi Frankfurt’ta bulunan Tenkil Müzesinin hazırladığı sergi, 15 Temmuz’dan bu yana cezaevlerinde işkence sonucu ölüme sürüklenen, kalp krizi ya da kanser gibi hastalıklara yakalanıp hak ihlalleri nedeniyle hayatını kaybedenler ile Meriç Nehri ve Ege Denizinden geçip özgürlüğe kavuşmak isterken ölenlerin yaşadıklarını anlatıyor.
Mehmet Ali Uludağ ve çocukları
1 Kasım’da Belçikalılar kapısını bacasını kapatıp mezarlıklara akın ediyor. Vefa ve saygının gereği olarak ölülerinin evlerini çiçeklerle donatıyorlar. Cuma günü öğleden sonra vardığımız şehirde dükkanlar bu yüzden kapalı, in cip top oynuyordu. Bir süre şaşkınlıkla Hasselt Havermart Caddesi üzerinde gezindikten sonra sergi hazırlıklarının devam ettiği Limburg eski adalet sarayının içine girdim ve Ölüler Günüyle özdeşleşen; Tenkil sürecinde yitip giden birçok isimle karşılaştım…
Esma Uludağ, Halime Gülsu, Gökhan Açıkkollu, Ahmet Turan Özcerit, Hatice Akçabay ve çocukları, 9 aylık Nurbanu, Betül ve Naime Civelek, Halil Dinç, Kevser teyze… Sonra da tekrar caddeye çıkıp haykırmak geldi içimden. “Buradaki ölüleri de ziyaret edin. Onlar işkenceden, zulümden kaçarken ölen masum insanlar!’ diye.
Yapmadım tabi ama adalet sarayının karşısındaki yeşil banka oturup tam 3 yıl önce 31 Ekim 2016’da İstanbul’dan uçağa binip Belçika’ya indiğim o güne gittim. Adalet ve hukukun artık mumla arandığı Türkiye’de tepe taklak edilen hayatımı, tepe taklak edilen hayatları düşündüm. Yaşatılan bu acılar uzun yıllar unutulacak gibi değil. Sergilenen eşyalara baktıkça ve sergi açılışında Ceyda’nın cam vitrinde sergilenen ayakkabısına sarılmasına tanık olunca bunu daha iyi anlıyorsunuz.
HİLMİ YAVUZ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE BAYILDI
Akşam saat 19.00’da açılan sergide ilk olarak küçük bir panel düzenlendi. Mete Öztürk’ün yönettiği panele, 35 günlük bebeğiyle hapse giren Rana Öğretmen (isim müsteardır), Mümtazer Türköne’nin koğuş arkadaşı Zafer Özsoy, “Gülerek Geçtim Meriç’ten” şiirini yazan Halil Dinç’in eşi Nihayet Dinç, protez bacaklarıyla Meriç’i aşıp Avrupa’ya sığınan Zeynep ve annesi katıldılar ve yaşadıklarını bir kez daha anlattılar.Özellikle Rana Öğretmen, 11 ay boyunca cezaevi ortamında bir bebekle kalmanın zorluklarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı. Hayatının en zor günlerinin 9 gün kaldığı gözaltı süreci olduğunu ifade eden Zafer Özsoy, yazar Hilmi Yavuz’un gözlerinin önünde nasıl bayıldığına şahit olduklarını anlattı.
CEYDA AYAKKABILARINI GÖRÜNCE…
Eşini Tenkil Sürecinde Atina’da kaybeden, Tenkil Müzesinin Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali Uludağ sergiye eşi ve çocukları; Veli Said, Müşerref Zümra ve Ceyda ile gelmişti. Konferans bittikten sonra sergi alanına dağılan herkes eşyalara doğru yönelmişti ki Ceyda, koştu koştı koştı ve cam vitrinde sergilenen ayakkabılarına sarılıp öylece kalakaldı. Uzunca bir süre ben de öylece onu izledim. Sonra ablası, abisi ve babasıyla birlikte anneleri Esma Uludağ’ın köşesini seyredurdular.
KIZIM SARI KIYAFETLERİNİ ÇOK SEVERDİ
Limburg Sergisini anlamlı kılan birkaç özellik daha bulunuyor. 2017 yılında kurulan müze, iki yıldır Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde gezici sergiler gerçekleştiriyor. Limburg’taki sergide mağdurlara ait birçok eşya ilk kez sergileniyor.27 Eylül 2019’da Ege’de botun batması sonucu ölen Işık, Kara ve Zenbil ailelerine ait eşyalar Tenkil Müzesinin koleksiyonuna hemen dahil edilmiş. Serginin girişinde ilk onlarla karşılaşıyoruz.