Yeni parti kurma hazırlığındaki Ali Babacan; Beşir Atalay, Nihat Ergün, Sadullah Ergin ile yakın çalıştığını ama Abdullah Gül’ün partide olmayacağını açıkladı.Yeni parti kurma çalışmalarına bu yılın Şubat ayında başlayan Ali Babacan, AKP’den istifa etmesinin ardından ilk kez konuştu. HaberTürk TV’de yayımlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı’nın sorularını cevaplayan Babacan, yeni partiyi 2019’un sonunda kuracaklarını açıkladı. AKP’den ayrılarak yeni parti kurma çalışması başlatan eski bakanlardan Ali Babacan, ‘Türkiye’nin çok ciddi bir insan hakları sorunu var, özgürlükler sorunu var, önce insan diyeceğiz.’ dedi.
Başkanlık Sistemi’nin vaatlerini yerine getiremediğini vurgulayan Babacan “Parlamenter sisteme geçmek, güçler ayrılığını tesis etmek gerekiyor” dedi. Parti kurma çalışmaları içinde olan Ahmet Davutoğlu ile birlikte hareket etmeyeceklerini de söyleyen Babacan, “Bizim metodumuz farklı.” ifadelerine yer verdi.
Babacan Abdullah Gül’a ilgili de “Bugün kendisi çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda 1-2 oturuyoruz. Dışarıdan bilgisi, tecrübesiyle destek veriyor. Nihai kararları biz veriyoruz. Yeni bir siyasi hareket başlatırken bu ilişkin çok şeffaf olması lazım.” şeklinde konuştu.15 Temmuz’la ilgili “Darbeye teşebbüs eden kimse yargılanmalıdır” diyen Babacan, “Ama yaratılan ciddi mağduriyetler var. Adalet duygusunun tesis edilmesi gerekli” ifadelerini kullandı.Ali Babacan’ın açıklamalarının satır başları şöyle;
AKP’den neden ayrıldı?
-Ak Parti’den ayrılmam bir gece verilmiş bir karar değil. Partinin kurucuları arasındaydım. Kuruluşta önemli prensip, değerler vardı. “Önce insan” diyorduk. İnsan haklarının ihlal edildiğini, hukukun üstünlüğünün örselendiğini söylüyor bunları düzeltmek için yola çıktık. Bu amaçla da çaba harcadık. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları evrensel ilkeler. Örselenmeleri bizi rahatsız etti. Düzeltmek için mücadele ettik. Üstümüzde çok önemli bir sorumluluk hissettik.-Sayın Cumhurbaşkanımız ayrılmamı çok istemedi. Türkiye’deki problemlerin mevcut yönetimle çözülemeyeceğini görmek beni buna mecbur bıraktı. Bunu yapmasaydık büyük bir vicdan azabı duyacaktık.
Parti içi demokrasi sorunu
-Sorumluluk sahibi olduğumuz zamanla ilgili hiçbir sorumluluktan kaçamayız. Reddi miras yapamayız. Günahıyla sevabıyla sorumlu olduğumuz dönemdir. Ama Türkiye’de parti içi demokrasi ile parti içi disiplin ciddi bir sorun. Siyasi Partiler Yasası’nda parti içi demokrasiyi işletecek mekanizmaları mecbur hale getirilmesi gerekiyor. İçeride her şey tartışılmalı, özeleştiri yapılmalı. Ama sonunda partinin bir politikası olur, onda ortaklaşılır.-Kasım 2002’deki parti grubu gerçek bir istişare kuruluydu. Kritik konularda, zor dönemeçlerde istişare ile başarılı kararlar alındı. O müessese çalıştırılmazsa hatalar oluyor, parti için de ülke için de sonuçları iyi olmuyor.
-OHAL koşulunda, 15 Temmuz sürecinde Anayasal değişiklik oldu. “Ben bunu savunamam” dedim. Savunsam gidip “hayır”a oy verirlerdi. Ki bu başkanlık sistemi kısa süre sonra Türkiye’nin en önemli ekonomik krizi ile anıldı. Koalisyonlar kalkacak denmişti, artık seçimlerden önce ittifaklar kuruluyor. Başkanlık Sistemi’nin vaatleri sonuçsuz kaldı.
-Ekonomi programlarının iç piyasada karşılığı yok. Türkiye’ye bir öngörülebilirlik getirmekten uzak bu programlar.
-Ailemle ilgilenme imkanım oldu. Katıldığım toplantılarda insanları dinleme imkanım oldu. Bu son 4 yıl insanları dinlemek için çok iyi bir fırsat oldu. Çok önemli yeni akımlar var dünyada. Bunu bilelim ki Türkiye’nin geleceğini belirleyelim.
Abdullah Gül bu hareketin neresinde?
– Abdullah bey Cumhurbaşkanlığında Meclis’ten gelen kanunların büyük bölümünü onayladı. Ama hazırlanma sürecinde “bu haliyle önüme getirmeyin” diyordu. Onaylama oranın fazla olmasının sebebi bu. (Partili Cumhurbaşkanı gibi mi?) Türkiye adına doğru şeylerin yapılması için. Bunun üstünden pirim de yapabilirdi. Şahsi ajandası böyle olmazdı. Abdullah Gül ile vizyonumuz aynı. Ama Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra “Başka partiye üye olmam” demişti. Bugün kendisi çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda 1-2 oturuyoruz. Dışarıdan bilgisi, tecrübesiyle destek veriyor. Nihai kararları biz veriyoruz. Yeni bir siyasi hareket başlatırken bu ilişkin çok şeffaf olması lazım.
-Bu ana akım bir çalışma olacak. Niş, dar gruplu bir çalışma değil, geniş kesimlerin üstünde mutabık olabileceği bir çalışma olacak. Bizim ne ittifak ne de ortak aday hedefimiz var. Çalışmalarımızı uygulamak amacımız. Bir kişinin adaylığı için parti kurulamaz. Abdullah Gül başka bir gün gelip partinin başına geçemez. Bu konuda akitleştik de başladık.
-Toplumda hala siyasi itibarını koruyan kim varsa görüşüyoruz.
–(Sadullah Ergin’in, Beşir Atalay’ın bagajını taşımak zor gelemeyecek mi?) Henüz netleşmiş isimler yok. Türkiye’nin geleceği için biraraya geliyoruz. Gençlerin, kadınların, Ak Parti’den farklı görüşlere sahip kişilerin de olması gerekiyor. Ak Partililerin ağırlıklı olduğu bir kadro olmayacak.
-Beşir Atalay, Nihat Ergün, Sadullah Ergin ile yakın çalışıyoruz. Vaktiyle de aynı kabinelerde yer aldığımız için olayların aslını biliyoruz.
Parti kuruluşu
-Gönlümüz geçen tarih 2019 sonuna kadar tüzel kişiliği kuracağız. Sonra teşkilatlanma aşaması olacak.
-Katkı vermek isteyen çok kişi var. Ben sadece referanslı olan 700 kişiyle görüştüm. Anadolu’da destek olmak isteyen çok kişi var.
-Önce kadro, sonra fikirler, ortak fikirler ortaya çıktıktan sonra logo ve isim belirlenecek. Mutlaka ortak akıl gerekiyor. Bir bir tek il başkanı belirlemedik. Bir kişiye bile Kuruculuk teklif etmedim.
-Biz hep pozitif gündemle, çözümle gitmek istiyoruz. Sataşma olursa cevap veririz ama kavgayı çıkarmayız. Siyasete girdiğimizden beri iş ürettik biz.
Ahmet Davutoğlu ile neden birlikte olamadı?
-Ahmet beyle aile dostuyuz. Birbirimiz çok iyi tanırız. Siyasette neyi hedefliyoruz bu çok önemli. Yöntem ve üslup çok önemli. Biz bu işin tamamen bir kadro hareketi olmak istiyoruz, parti içi demokrasiyi çok önemsiyoruz. Ahmet bey çok önce çalışmaya başladı, biz sonra başladık.
-(Davutoğlu size teklif etti mi?) Birlikte hareket etmeyi önerdi. Ama çok daha önceden kendi merkezli bir hareket oluşturdu. İl başkanlarını belirledi. Bizimse metodumuz çok farklı. Ben birleşmeyi çok zor görüyorum. Bugün böyle olur, yarın farklı olur. Önemli olan parti içi demokrasi.
-Siyasetçiler gelecekle ilgili bir ümit oluşturamıyor. Siyasetçiler de korku siyasetine döşüyor. ABD’de Meksikalı göçmenlerle, Avrupa’da Müslümanlarla, Türkiye’de göçmenlerle, işsizlikle korkutuyorsunuz. Türkiye böyle bir ülke değil. 2008-2009 krizinden çok kolay sıyrılan bir ülke. Türkiye’de gelecek için ümit oluşturulabilen bir ülke. Korku siyaseti gereksiz. Ama bu siyaseti oluşturamayınca korku siyasetine başvuruyorlar.
-Yerlilik ve millilik kılıfı altında Türkiye’yi içe kapatmak isteyen varsa biz ortaklaşamayız. Türkiye’nin petrolü yok. Türkiye’nin yatırım yapılan bir yer olmasını istiyoruz. Konu milliyetçilikse bu ülkeye en çok kazandıran politika neyse onun peşinde olmamız lazım.
-2002’de Amerikan Merkez Bankası bugün 5 kat büyümüş. Avrupa Merkez Bankası da 6 misli. Dünyada para bolluğu çok. Likidite durumu birçok şeyin üstünü de örtüyor. Türkiye’nin durumuysa varlık içinde bolluk. Yatırımcı yer arıyor. Kısa vade için yatırımcı geliyor ama uzun vade gelmiyor. Uzun vade için hukuki perspektif, Türkiye’nin öngörülebilir olması gerekiyor. Yatırım olmayınca işsizlik oluyor. Türkiye’nin istatistik açıkladığı tarih boyuna en yüksek genç işsizlik oranı var bugün.
-Her alanda yeni bir Türkiye için çalışıyoruz ve sıfırdan masaya yatırıyoruz.
Halk Bankası davası
-(Halk Bankası olayı nasıl oldu?) Prensip olarak herhangi bir ülkenin kendi içinde yaptığı kanuni düzenleme başka bir ülkeyi bağlamaz. Ama bağlı olduğumuz uluslararası anlaşmaya dahil bir kararsa uyar. Aksi halde bu egemenliğe aykırı. O ülkenin kurumları iş yaparken kendi risklerini kendi hesaplamalı. Hükümetin bu konuda bağlayıcı bir talimatı olmaz. Kamu bankaları özerktir. Başı atanır ama o kadar. Lakin Halk Bankası devletin ortak olduğu bir banka. Kendi ortak olduğu bankayı yalnız bırakmaz herhalde.
-(Ekonomik kriz mi bekliyorsunuz?) Yerel seçimlerin bitmesini bekledik. Arkasından AK Parti’den ayrılıp açıklama yaparım. Ama seçim 31 Mart’ta bitmedi. Benim de istifam 3 ay gecikti.
Darbe girişimi
-Darbe teşebbüsüne kalkışan bir örgüt olarak en ağır cezalarla karşılaşmalı. Bir ülkenin demokrasisine, devlet başkanına kasteden en ağır cezayı bulmalı. Türkiye’nin bir darbe sicili var. Devletin içine yerleşip, devletin aygıtlarını kullanıp darbeye teşebbüs etmek affedilir bir şey değil. Ama fetö’yle mücadele sürecinde ciddi mağduriyetler var. Adaleti mutlaka tesis etmek lazım. Eğer siz evrensel hukuk ilkeleri dışında bir uygulama, yargılama yaparsanız bu bir gün mutlaka karşınıza çıkıyor. Bugün çözdüm diye düşünürsünüz, yarın daha büyük sorunlarla karşı karşıya olması lazım. İnsanların adalet bakımından tatmin olması lazım.
“Meclis etkisizleştirildi”
-(Cumhurbaşkanı olsanız ve 4-5 sene sonra bunları size sorabilecek miyim?) Tabi ki. Ama bu yönetimle değil. Seçimlerle Anayasaya uygun bir sisteme döneceğiz, bunu da öncelikle açıklayacağım. Eskiye değil, düzgün bir parlamenter sisteme, güçler ayrılığı ilkesinin olduğu bir sisteme geçilmeli. Eskiden Meclis’ten bütçe düşmese hükümet düşerdi. Şimdi düzenleyip devam ediyor. Meclis gücünü kaybetti. Temsil gücü bu kadar yüksek olan yerin etkisi de güçlü olmalı. Sistemin tam merkezinde olan bir parlamento ve demokrasinin parlamentoyla işletilmesi gerekli.