Hem eski bir öğrencimden hem de eski bir meslektaşımdan öğretmenler günü mesajı aldığımda açıkçası çok şaşırdım. 6 yıla yakındır Avustralya’da yaşıyorum ve burada öğretmenler günü ekim ayının son cuma günü kutlanıyor.
Anlayacağınız öğretmenler gününü kutlayalı zaten 1 ay olmuştu. İnsan yaşadığı ülkeye adapte olunca bunun gibi kutlanan günler de değişiyor. Babalar günü gibi… O da burada farklı bir günde kutlanıyor.
Arkadaşımın mesajındaki Türkiye’deki öğretmenler gününü nasıl kutladığımıza dair küçük anılar, beni tekrar o güzel günlere kısa bir süreliğine götürse de sonrası sadece hüzne dönüştü.
Nice insanın fedakarlık ve alın teriyle yaptırdığı okulumuza benzeri 881 okul gibi haramiler tarafından el konuldu.
Okul müdürümüz hala zindanda, öğretmen arkadaşlarımın bir kısmı hapislerde… Bir kısmı zulme daha fazla dayanamadığı için bir yolunu bulup dünyaya cebri hicretle dağıldı… Bir kısmı ise yaklaşık 55 bin öğretmen gibi tüm hakları gasbedildiği için hayatta kalıp yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Hala görüştüğüm arkadaşlarımdan bazısı köyüne dönüp toprakla, ekip biçmeyle geçimini sağlarken bazısı da üç kuruşa kaçak özel ders verip ufak tefek ticaret yaparak ekmeğini taştan çıkarıyor.
Bu arada tamamının eğitimini aldıkları, yıllarca başarıyla ve fedakarca yaptıkları öğretmenlik mesleğini devam ettirmeleri yasak çünkü çalışma izinleri iptal edildi.
Ama bir kısmı da var ki aynı kurumda çalıştığımız Uğur Abdürrezak gibi Meriç’in ve Ege’nin kanlı sularında sonsuzluğa yürürken bir kısmı da Hasan Aksoy gibi azgın sulardan sağ çıksa da eşini ve ciğerparesi evlatlarını kaybedip acısını bile yaşayamadan hapislere atıldı.
Yurt dışına gidebilmeyi başaranlar ise ailesine bakabilme adına her türlü işte çalışarak ayakta kalmaya devam ediyorlar. İçlerinden birisi geçende konuşurken “Bir sürü iş yaptım ama en garibi parkta saati 15 dolara kuğu bekçiliği yapmaktı.” demişti.
Boyacılıktan, temizlikçiliğe; taksi şoförlüğünden pizza dağıtmaya kadar her işte çalışan pek çok öğretmen arkadaşım bir tohum gibi saçılıp dağıldıkları ülkelerde hayata karşı direnirken elbette hizmet etmeye de devam ediyorlar. Hafta sonları kendileri gibi muhacir arkadaşların çocuklarına ders verirken gittikleri ülkenin dilini öğrenip yeni projeler üretmeye de gayret ediyorlar.
Arkadaşlarım içinde belki de en şanslı olanlardan biri benim. En azından hala öğretmenlik yapmaya devam ediyorum. Hala etrafımda cıvıl cıvıl çocuklar dolaşıyor, hala onların tertemiz dimağlarına güzellikler aktarma adına rehberlik yapmaya gayret ediyorum.
Hala onlarla beraber kitaplar okuyor, kamplar yapıyor, pikniklere gidiyor, geziler yapıyor, onlara Türkçe öğretmeye devam ediyorum.
O yüzden bu öğretmenler gününde sahip olduklarıma şükrederken bu nimet zalimler tarafından elinden alınan arkadaşlarıma da bol bol dua ediyorum.
Ülkede ise kendini bilmez, terbiye yoksunu bir vali oturuşunu beğenmediği bir öğretmeni, öğretmenler günü kutlamasında fırçalarken diğer öğretmenler ise meslektaşlarına hakaret eden valiyi elleri patlarcasına alkışlıyorlar…
Başka bir öğretmen at hırsızı kılıklı polisler tarafından okulda gözaltına alınıp karakolda dövülürken bazıları ise bebekleriyle zindanlarda çile doldurmaya devam ediyor…
Evet, gün öğretmenler günü ama ne bizde kutlayacak neşe ne de zaten kutlayacak öğretmen kaldı… İşte öyle bir garip öğretmenler günü…
fsemih.yilmaz@gmail.com