İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, şöyle konuşmuş:
-Yabancı ülkeler DEAŞ (IŞİD) mensuplarını vatandaşlıktan çıkarmak suretiyle kabul etmeme yoluna gidiyor.
-“Ben vatandaşlıktan çıkardım, siz başınızın çaresine bakın”, bu kabul edilebilir değil.
-Biz kimsenin DEAŞ mensubunun oteli değiliz. (2 Kasım 2019)
**
Okuyunca yaşanmış çok canlı bir örneği hatırlattı.
Anlatayım:
Londra Heathrow Havaalanı.
Saat sabahın 06’sı.
İngiltere’den ülkesine dönüyor.
Türkiye’de tutuklanmış, işkence görmüş, sonra tahliye edilmiş.
İki yıl kaçak yaşadıktan sonra…
Bir biçimde İngiltere’ye ulaşmış.
Suçu sendikacılık.
**
Sabahın köründe havalimanında yalnız.
Eşi ve çocuklarının ülkelerine dönüş hakkı yok.
Cebinde, Türkiye hariç tüm ülkeler için geçerli “mülteci seyahat belgesi” var.
**
Anne babası Sapanca’da.
Öğretmen kardeşi işten atılmış, 13 ay tutuklu kalmış, işkence görmüş. Bakkal işleterek yaşamını kazanıyor.
**
Uçağa binmeden önce kameralara konuşuyor:
“Dönmemin üç nedeni var:
-Ülkemde yaşama hakkımı kullanmak istiyorum.
-Demokrasi ve insan hakları mücadelesine katkıda bulunmak istiyorum.
-Vatandaşlığımı geri almak istiyorum.”
**
Çılgınca bir hareket değil mi?
Bana göre öyle.
Devamı var:
Gözyaşları içinde yürüyen merdivene doğru yöneliyor.
Uçakta İngiliz vekiller, sendikacılar, gazeteciler var.
Bir Avrupa Parlamentosu üyesi diyor ki, “Türkiye bugün kararımı belirleyecek bir sınavda. İşler kötüye giderse (AB) üyelik müzakerelerinin derhal sonlandırılmasını isteyeceğim.”
Uluslararası Af Örgütü yöneticisi diyor ki, “Türkiye’de işkence, itiraf elde etmek için kullanılıyor. Sonra mahkemeler tarafından kullanılıyor.”
**
Uçak Ankara Esenboğa Havaalanı’na iniyor.
Sivil polisler aşağıda bekliyor.
Derhal, derdest edilip ayrı kapıya götürülüyor.
Uçaktakiler şaşkın.
Pasaport kontrolüne gidiyorlar, orada yok.
Alanda bekleyen annesi kendini tutamıyor:
“Yıllardır görmedim, pasaport vermediler. Buraya kadar gelmişken nasıl oğlumu göstermezler, insan bu kadar zalim olur mu?”
**
Ülkeye giriş yapmasına izin verilmeden sınır dışı ediliyor.
Anne artık kendini tutamıyor:
“Bir iğne deliğinden bile oğlumu göstermediler. Utanç duyuyorum bu hükümetten, bu devletten.”
**
Kişinin adı Nafiz Bostancı’ydı.
Olay 10 Aralık 1988’te yaşandı.
O gün Uluslararası İnsan Hakları Günü’ydü.
1983’ten beri başbakan olan Turgut Özal, ikinci kez tek başına iktidara geleli 1 sene olmuştu.
**
Nafiz Bostancı 1994’te silahlı saldırıya uğradı.
2015’te eski MİT’çi Mehmet Eymür mahkemede, “Bostancı’nın, 90’lı yıllarda devletin vurulacaklar listesinde olduğunu” açıkladı.
Bostancı ve ailesi halen İngiltere’de yaşıyor.
İltica hikayesi 40 sene önce başladı lakin yaşadıkları halen çok çok taze ve şu an on binlerce insanın benzer öyküsü var.
**
Mini not: BBC Türkçe’nin Youtube sayfasında Türkçe altyazılı belgeseli var. 30 sene önce yayımlanmış. İbretlik. Gelgelelim, ibret alan olmamış.