Bir iki gün önce BBC News’te gördüğüm bir haber ilgimi çekti. Çin’de “kuantum okuma kursları” denen bir çeşit hızlı okuma kursları yasaklanmış.
Habere ekli videoyu izleyince açıkçası oldukça şaşırdım. Bir sınıf dolusu çocuk sanki ellerinde yelpaze sallar gibi çevirdikleri tuğla gibi kitapları ortalama 3-5 dakika içinde bitiriyorlardı.
Dakikada 20 bin kelime okumayı vaad eden bu kurslar oldukça da pahalı… Kurs ücretleri 5 bin ile 14 bin dolar arasında değişiyor. Amaç ise yılda 10,5 milyon öğrencinin üniversite sınavına girdiği yarışta avantaj sağlamak.
Video yayılmaya başlayınca harekete geçen yetkililer yapılan işin sahtekarlık ve bilimsellikten uzak olduğunu savunarak kursları yasaklamışlar.
Şu anda dünyanın en hızlı okuyan adamı İngiliz Dan Holloway ve dakikada ancak 1700 kelime okuyabiliyor. Aradaki fark kıyaslanınca elbette bazı şüphelerin oluşması normal.
15 yıl boyunca Türkiye’de hızlı okuma kursları vermiş biri olarak diyebilirim ki bence de bu tarz bir okumanın kişiye fayda sağlayacağını savunmak biraz zor.
Bunun yanında “hızlı okuma” göz kullanma becerilerini geliştiren herkesin rahatlıkla başarabileceği bir aktivite. 1-2 aylık bir çalışmayla dakikada 1000 kelime hızlı okumak hiç de zor değil.
Türkiye’de lise mezunu bir gencin dakikada okuma hızı ortalama 170-200 kelime arasında değişiyor. Bu ise bir sayfayı 2 dakikada okuyabileceği anlamına geliyor. İnsanımızın kitaptan uzak durmasının bir sebebi de bu aslında, yavaş okuyup anlayamamak.
Okunan kitabın bir türlü bitmemesi, kitap okumanın yalnızca bir boş zaman aktivitesi olarak değerlendirilmesi, kitap fiyatlarının pahalılığı gibi sebepler ne yazık ki insanımızı kitaptan uzak tutuyor.
Bir günün 6 saatinin televizyon izlemeye, 3 saatinin internete ayrıldığı Türkiye’de kitap okumaya ayrılan süre sadece 1 dakika. Türk insanının hayatında kitap, ihtiyaç listesinde ancak 235. sırada yer alıyor.
Avustralya Ulusal Üniversitesi ve Nevada Üniversitesi iş birliğiyle yapılan bir araştırmaya göre, gençlik döneminde sahip olunan kitap sayısıyla gençlerin eğitim hayatlarında başarılı olmaları doğru orantılı.
Social Science Research dergisinde yayımlanan araştırmada 16 yaşındaki gençlerin yaşadıkları evlerdeki kitap sayılarına odaklanılmış. 31 ülkede 25 ila 65 yaş arasındaki yetişkinlere, 16 yaşındayken evlerinde kaç tane kitap olduğu sorulmuş.
Araştırmaya göre dünyada evinde ortalama en çok kitap bulunanlar Estonyalılar. Bir Estonyalının evinde ortalama 218 kitap bulunuyor. Her üç evden birindeki kitap sayısı ise 350’den fazla. Estonya’yı ortalama 212 kitapla Norveç, 210 kitapla İsveç, 204 kitapla da Çek Cumhuriyeti takip ediyor. Listeye 7. sıradan giren Avustralya’da ise her eve ortalama 148 kitap düşüyor.
Araştırma kapsamına alınan ülkeler arasında Türkiye ortalama 27 kitapla son sırada yer alıyor. Türkiye’deki evlerin yüzde 60’ında beş kitap, yüzde 21’inde 20 kitap, yüzde 13’ünde 65 kitap, yüzde 4’ünde 150 kitap, yüzde 1’inde de 350 kitap bulunuyor. Araştırmada 500 ve üzeri kitabın bulunduğu ev sayısı ise sıfır.
Aslına bakarsanız yazının icadından 3500 yıl sonra ilk alfabesini oluşturan ve de yazılı ilk eserini ancak 1070’te (Kutadgu Bilig) veren bir millet için daha almamız gereken çok yol olduğu aşikar.
Sussex Üniversitesinin yaptığı bir diğer araştırmaya göre de kitap okuma stres seviyesini azaltırken aynı zamanda empati yeteneğini de geliştiriyor. Bunun yanında düzenli kitap okumak alzheimera da yakalanma riskini azaltıyor. Kaliteli bir uykuya sahip olmanın yolu da yine kitap okumayla doğrudan bağlantılı bulunmuş.
Sözlerimi hızlı okumayla ilgili efsaneye dönüşmüş bir anekdotla bitireyim. Hızlı okuma kursuna başlayan ünlü sanatçı Woody Allen bir gün sokakta bir arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı ne yaptığını sorduğunda “Hızlı okuma kursu alıyorum.” diye cevap verir.
“Peki ne okuyorsun?” diye soran arkadaşına gururlu bir ses tonuyla “Savaş ve Barış” der. Bu cevap karşısında arkadaşı “Kitap nasıl?” diye sorduğunda ise efsanevi cevap gelir.
“Olay Rusya’da geçiyor.”
fsemih.yilmaz@gmail.com