Savunma Bakanı Hulusi Akar açıkladı.
‘’21 Kasım 2019 itibarıyla, FETÖ ile bağlantısı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 150’si general/amiral olmak üzere 17 bin 866 personel ihraç edildi…”
Akar, ihraç edilenlerin 8 bin 413’ünün subay, 7 bin 612’sinin astsubay, bin 232’sinin uzman erbaş/sözleşmeli er, 459’unun devlet memuru/işçi olduğunu aktardı.
Rakamlar dehşet verici.
TSK’nın general seviyesinde en üst komuta kademesinin yarısı ‘‘terör örgütü ile bağlantısı’’ sebebiyle ihraç edilmiş.
Toplamda ihraç edilen subay/astsubay sayısı, 16 bin 200.
Bu TSK tarihindeki, hatta İttihat ve Terakki’nin Osmanlı Ordusu’nda yaptığı tasfiyelerden bile yüksek.
Ordunun bu çaptaki bir tasfiyeden TSK’nın olumsuz etkilenmemiş olması mümkün değil.
***
Hulusi Akar, ‘kaçırılmış’ Genelkurmay Başkanı iken 15 Temmuz darbe girişiminden 10 gün sonra TSK’nın yaptığı resmi açıklamayı hatırlayalım:
‘Darbe girişimine 8 bin 651 personel katıldı.
Bunların bin 676’sını erbaş ve erler, bin 214’ünü askeri öğrenciler oluşturdu.
Bu sayı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personel mevcudunun yüzde 1,5’ine tekabül etmekte…
Silahlı Kuvvetlerin kahır ekseriyetinin bu hain girişime şiddetle karşı bulunduğunun sayılar üzerinden de ortaya çıkmaktadır…’
***
Darbeye katıldığı tespit edilen subay/astsubay sayısı 6 bin 100, darbe bahanesiyle ihraç edilen subay/astsubay sayısı ise 16 bin 200…
Bu farkın sebebi nedir?
Tasfiye edilen 150 general ve 16 bin 200 subayın büyük çoğunluğunun, kanlı darbe girişimini desteklemediği, yer almadıkları biliniyor.
Tasfiye edilenlerin bir kısmı, darbe esnasında görevde bile değil yıllık izinde ve hatta askeri ateşe ve NATO görevlisi olarak yurt dışında…
***
Peki, bu tasfiyeler neden?
İttihat ve Terakki’den başlayarak orduda yapılan tüm kitlesel tasfiyelerin arkasında bir kadrolaşma ve klikleşme olduğunu görüyoruz.
Bugün de durum farklı değil.
Tamamı önceden fişlenmiş askeri personel, darbede yer alıp almadıklarına bakılmadan, suçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın toplu olarak açığa alınıp, sonrasında da ihraç edildiler.
Kimler planladı? Kimler yaptı?
Oklar, Ergenekon/Balyoz uzantılarını ya da daha geniş bir tanımlamayla ‘derin yapılar’ı gösteriyor.
Komuta kademesinden boşalan kadrolara, bu çizgiden subayların geldiği, Ergenekon ve Balyoz’dan hapis yatmış bir çok isim tarafından teyit edildi.
TSK’daki fişlemeleri yine kendilerinin yapıp iktidara verdiklerini alenen beyan ettiler.
İktidarın ‘gizli’ ortağı Perinçek’in de yeni terfilere ve tasfiyelere ilişkin beyanları var.
***
Adem Yavuz Arslan’ın dün tr724’te yayınladığı ’Sıkıyönetim direktifindeki hata…’ başlıklı haber ilk defa malumun ilanı daha doğrusu belgelenmesi oldu.
Haberde yayınlanan belgeler, 15 Temmuz’da henüz darbe icra aşamasında iken yayınlanan Direktif-B olarak bilinen ‘Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi’nin aslında bir fişleme listesi olduğunu ortaya çıkardı.
Skandalın belgesi, TSK’daki tasfiye kararlarını veren ‘Askeri Hakimler Komisyonu’nun Milli Savunma Bakanlığı’na gönderdiği dosyada ortaya çıktı.
İki yıl önce hazırlanan fişleme listesindeki 194 askeri hakim, 15 Temmuz gecesi tüm rütbe ve yazılım hatalarıyla aynıyla Direktif-B olarak yayınlanmış.
Daha net bir ifadeyle, TSK’da fişlemeleri yapan veya yapabilen gizemli ekip kimse, 15 Temmuz’a müdahillerdi ve kontrollü darbe girişimini planladıkları dev tasfiyeleri ve kadrolaşmayı yapabilmek için kullandılar.
***
15 Temmuz, iktidara ‘tek adam rejimi’ tesis etme fırsatı sunarken ‘derin yapılar’a da önümüzdeki 30-40 yılın TSK kademesini garantileme imkanı verdi.
Birbirinden haz etmeyen iki suç örgütü arasındaki ortaklık anlaşmasının perde arkasında da bu anlaşma var anlaşılan…