ENES CANSEVER-HAFTANIN YORUMU
17-25 Aralık, ‘rüşvet, yolsuzluk ve paraları sıfırlama’ olarak tarihe geçti.
Aslında bu tarihte, sadece milletin hakkı, söğüşlenen kutulardaki haram paralar sıfırlanmadı.
AKP ile Adalet sıfırlandı…
Hak ve Hukuk sıfırlandı…
Liyakat ve itibar sıfırlandı…
Eğitim,
Sağlık,
Ekonomi,
Ticaret ve üretim sıfırlandı…
İfade özgürlüğü ve Medya sıfırın altına indi…
Diplomasi, komşu devletler ve müttefik ülkelerle ilişkiler hakeza…
Dini ve Milli değeler Diyanet eliyle, camiler ve mabetler imamların diliyle sıfırlandı…
Bakara’ya makara diyen ahlaksızlara ses çıkarılmayarak, kutsallarımız sıfırlandı…
Tüm ahlaki ve insanı değerler sıfırlandı,Türkiye’yi 17 yıldır yönetenler tarafından…
Hırsızlık ve yolsuzluğu ortaya çıkaran kahraman polisler cezaevine atılarak, toplumun devlete güveni sıfırlandı…
Sadece hırsızlık yapan dört bakan piru-pak oldu!
Milletvekili Ahmet Şık’ın da dediği gibi; bu iktidar döneminde, besmeleyle rüşvet alındı, dualarla sayıldı, fetvalarla rüşvetçilere sahip çıkıldı.
Evde istiflenen paraları “sıfırladın mı oğlum” diyenler, bu cürmünü kapatmak için, bugün mağdur ve mazlumların ensesinde boza pişiriyor.
Keşke sıfırlanan, “hayırsever” diye anılan Zarrap soytarısının rüşvetle doldurduğu çikolata kutularındaki tek paralar olsaydı.
İşsizler, ordusu oluştu…
Açlık sınırının altında çalışanlar, siyanürle intihar eden muzdarip babalar ve toplu aile faciaları oluştu.
Kepenk kapatan esnaflar, tarlasını ekemeyen çiftçiler…
Tecavüze uğrayan çocuklar, şiddete maruz anneler…
Havuz Yazarı’nın itirafıyla, Siyasal İslamcılar, tüm kutsalları masayı, kasayı ve nisayı feda ettiler.
İKİ EMEKLİ VE TÜRK SİYASETÇİLERİ ÇAĞRIŞTIRAN GÜVERCİNLER!
Peki, kim tüm bunların sorumlusu?
Elbette AKP ve Erdoğan…
Türkiye’de tüm bu değerleri sıfırlayan siyasetçilerin kendisi sıfırlandı.
Politikacılara karşı büyük bir güvensizlik var.
Oluşan güvensizlik uçurumu, gittikçe derinleşiyor.
Politikacıların, hal-i pürmelalini şu fıkra en güzel şekilde resmediyor.
İki emekli parkta güvercinlere yem atıyor.
İhtiyarın biri: “Şu güvercinlere ne zaman yem atsam, ülkemizin siyasetçileri aklıma gelir.” der.
Diğer ihtiyar: “Neden?” diye sorar.
Öteki, “Siyasetçiler daha yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, attığımızla besleniyorlar, havalanınca kafamıza pisliyorlar.” diye cevap verir.
Tam da ülkemizin halini anlatıyor.
Hem millettin malını yiyorlar, hem de pişkinlikle milletin tepesine pisliyorlar.
Kutu kutu mangırlar…
Sıra sıra gemicikler…
17-25 Aralık yolsuzluk ve hırsızlık operasyonların için “AKP iktidarına karşı darbe” diye höykürenler, şimdi tepelerine patır patır dökülen pisliklerden şikâyet ediyorlar.
Hiç şikâyete hakkınız yok…
BİR ŞARAP ŞİŞESİNİN SİYASİ HAYATINI SONLANDIRDIĞI BAŞBAKAN!
Gelişmiş ülkeler, tüm evrensel değerleri ‘insan odaklı’ bir siyasi anlayış üzerine bina ederler.
Madeni ülkeler ile Türkiye siyaseti arasındaki uçurumu somut iki olayla anlatalım, kararı siz verin.
Avustralya’nın Yeni Güney Galler (NSW) Eyaleti’nin Liberal Partili eski Başbakanı Barry O’Farrell, bundan 5 yıl kadar önce görevinden istifa etmişti.
İstifa sebebi ise; hediye edilen 3 bin dolar değerindeki bir şişe şaraptı.
Evet, 3 bin dolar değerinde bir şarap şişesi.
Mahkeme, O’Farrell’in, 2011’de Water Holdings Yöneticisi Nick Di Girolamo tarafından hediye edilen şarap için yazmış olduğu ‘teşekkür yazısı’ ve ‘28 saniyelik telefon konuşmasını’ gerekçe gösterdi.
Ülkenin en büyük Eyaletinin Başbakan’ı amasız ve fakatsız, onurlu bir şekilde bastı istifayı…
Başbakan O’Farrell, sadece istifa etmedi, siyasi kariyerine de aynı anda noktayı koydu.
Bizimkiler gibi mezarda siyaseti bırakma geleneği yok.
Aradan beş yıl geçti.
Sanırım, Barry O’Farrell’i bir defa haber kanalında gördüm.
O da bir sivil toplum kuruluşundaki görevi nedeniyleydi…
Hatırlarsanız, 17-25 Aralık’ta Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında ki “sıfırlama” konuşmaları, bugün belgesellere konu olacak uzunlukta.
Bizdeki gibi her yerden dolar fışkırmıyor, para sayma makinaları, çelik kasaları da yoktu ortalıkta.
Hepi-topu 3 bin dolar değerinde bir hediye.
Man Adasına taşınan gemi filoları de söz konusu değildi.
O’Farrell’i istifaya götüren bu siyasi duruşa, gıpta etmemek mümkün mü?
Şarap istifasından 9 ay gibi bir süre geçmeden, ikinci bir ‘siyasi duruşa’ daha şahit olmuştu Avustralya kamuoyu.
Aynı Eyaletin İşçi Partili Ana Muhalefet Lideri John Robertson istifasıydı.
Robertson’un istifa gerekçesi; Sydney’de yaşanan rehine krizinde ölü olarak ele geçirilen ve psikolojik rahatsızlığı olan İran asıllı Harun Monis’a, (olaydan 17 yıl önce) bir referans mektubu vermesiydi.
Harun Monis’a, sağlığı yerindeyken, Robertson referans olmuştu.
Polis, Monis ile ilgili yaptığı araştırmada, birkaç satırlık iş referansını bulunca, parti teşkilatı, eyaletin en tepesindeki Robertson’un istifasını hiçbir yorumda bulunmadan onayladı.
Hem de seçimlere üç ay kala.
İşçi Partisi’nin, istifa kararı çok daha manidar.
“Robertson, yarın iktidar olur hükümetin başına geçerse, çok daha vahim referanslara imza atabilir, ihtimali.”
Avustralya’da siyasetçiler böyle onurlu bir siyasi duruş sergileyince, ülkedeki değerler de haliyle yüksek oluyor.
İNSANİ GELİŞMİŞLİKTE TÜRKİYE SONDAN DÖRDÜNCÜ!
Hemen sıcak bir araştırmayla devam edelim…
Geçen hafta, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) 2019 yılı İnsani Gelişme Raporu, dünyadaki refah eşitsizliğini bir kez daha ortaya koydu.
Yaşam beklentisi, eğitim düzeyi, gelir, cinsiyet eşitliği gibi ölçütlerin dikkate alınarak hazırlandığı raporda, “insani gelişmişliğin çok yüksek” olduğu 62 ülke arasında Avustralya 5. sırada.
Ne acıdır ki, 62 ülkenin yer aldığı raporda, ‘insani gelişmişliği en yüksek’ ilk 30 ülke arasında bir tane Müslüman ülke yok.
İlk 40 ülkede Arap Emirlikleri ve Arabistan, ilk 50’nin içinde ise Katar, Omman ve Kazakistan var.
Türkiye sondan 4. sırada.
Hırsızlık ve yolsuzluk utancıyla dünyaya maskara olan ülkemiz raporda, 62 ülke arasında 59. sırada nal topluyor.
Aynı maskaralığı yaşayan, ülke başbakanının yolsuzluktan tutuklu yargılandığı (Müslüman ülke) Malezya ise bizden iki basamak daha aşağıda, 61. sırada yani.
Dolarların adeta fışkırdığı, kutu kutu döviz destelerinin evlerinde istiflendiği, altınların zulalandığı iki Müslüman devletin başındaki siyasetçinin yönettiği ülkenin, kısacası İslam dünyasının trajik hali…
Rüşvet ve yolsuzluktan tutuklanan Pakistan, Sudan gibi başka devletleri sayarsak, liste hayli uzayacak.
Hak, hukuk ve adalet hak getire Türkiye ve Malezya özelinde, tüm Müslüman ülkelerin hali birbirinden hiç de farklı değil.
Ülkeyi yönetenler ilk düğmeyi yanlış ilikleyince, üstündeki urbalar da haliyle yamuk, yumuk duruyor, hırsızlık ve yolsuzluklarını kapatamıyorlar.
Görüldüğü gibi medeni ülkelerde milletin kafasına pislemek öyle kolay değil.
Çünkü adalet tanrıçası Themis’ın gözleri kapalı olsa da, adaletin terazisi hiç acımıyor. e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au
Not: Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Sayın Hidayet Karaca, 1.821 gündür esir, 17-25 Aralık operasyonu yapan polis müdürleri ve aileleriyle birlikte. Kısa sürede esartten kurtulmaları dileğiyle…