Cumartesi Anneleri’nin 769’uncu toplanmasında, 29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin’in Dargeçit İlçesi’nde JİTEM tarafından katledilen yurttaşlar için adalet talep edildi.
Gözaltında kaybedilen yakılarının akıbeti sormak için her hafta Taksim İstiklal Caddesi’ndeki Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları, 700’üncü hafta toplanmalarına yönelik polis saldırısının ardından toplanmalarını İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi önünde sürdürüyor.
‘JİTEM DAVASINDA SORUMLULAR CEZALANDIRILSIN’
Bu hafta yapılan “Dargeçit JİTEM davasında hukuk işletilsin, sorumlular cezalandırılsın!” başlıklı 769’uncu toplanmada, 29 Ekim — 8 Kasım 1995 arasında Dargeçit’te katledilen yurttaşların akıbeti sorulurken, Dargeçit JİTEM yapılanması davasında faillerin gerçek bir yargılanmaya tabii tutulması talep edildi.12 yaşındayken, Dargeçit Jandarma Taburunda zorla kaybedilen Davut Aytunkaynak’ın kardeşi yaptığı konuşmada, “12 yaşındaki bir insan size ne yapar? 12 yaşındaki bir çocuk devleti neden bu kadar korkuttu?” ifadelerini kullandı.Yine Mardin, Dargeçit’te gözaltında kaybedilen Seyhan Doğan’ın ağabeyi: Annem 2000 yılında, kardeşimin yıllar önce gözaltına alındığı günde öldü. “Beni oğlumun kemikleriyle gömün” demişti; annem öldüğünde kardeşimin kemiklerini alıp Dargeçit’e götürdük” şeklinde konuştu.
‘GÖZALTINDA KAYIP, CEZASIZLIK KÜLTÜRÜNDE GERÇEKLEŞİR’
Bu haftaki basın açıklamasını okuyan Maside Ocak, devletin “cezasızlık pratiklerini” dikkat çekerek, “Gözaltında kaybetme, cezasızlık kültürünün varlığında gerçekleşir ve iktidarlara bu suçun devam edeceği iklimi yaratır. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda hukuk yolunun açılmamasının, insan haklarının sistematik ve yaygın olarak ihlal edilmesine neden olduğuna yaşayarak tanıklık ediyoruz” şeklinde konuştu.Ocak, kayıp yakınlarının adalet arayışının yargı eliyle engellendiğini vurgulayarak “Artık yeter! Failleri aklama faaliyetine dönüşen kayıp davalarında hukuk işletilsin! Dargeçit JİTEM davası önceki kayıp davalarında olduğu gibi, adalet ve hakikat arayışımızın yargı eliyle engellenmesi pratiğinin bir parçasına dönüştürülmesin; yargıçlar görevini yerine getirsin ve ceza adaletini sağlansın!” ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
29 Ekim — 8 Kasım 1995 tarihleri arasında ağır silahlı askerler ve korucuların Mardin/Dargeçit’te düzenlediği ev baskınlarında dördü çocuk, iki lise öğrencisi ve iki kadınında aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alınmış, gözaltına alınan 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun, 57 yaşındaki Süleyman Seyhan, Dargeçit Jandarma Taburuna götürülmüştü.Gözaltında tutulanları arayan ailelerinin başvurularına; “Sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler” cevabı verilmiş, aileler kayıplarını aramaktan vazgeçsin diye tehdit edilip; gözaltına alınmış ve işkence görmüştü.Yapılan suç duyuruları soruşturulmadan takipsizlikle sonuçlanırken; 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan’ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulunmuştu.
DARGEÇİT JİTEM DAVASI
Seyhan’ın ailesine bilgi veren uzman çavuş Bilal Batırır da Dargeçit Jandarma Taburunda kaybedildi. İnsan Hakları Derneği’nin 29 Mayıs 2009 tarihli başvurusu ve İHD Mardin Şubesi’nin çabası sonucunda Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı yeniden açtı ve soruşturma başlattı.Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü gerçeği ortaya çıktı. 2012 — 2013 ve 2015 tarihleri arasında yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldı. Mardin Jandarma Komutanı Hurşit İmren ve Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin de içinde olduğu 18 kişi hakkında, “birden fazla kişiyi taammüden öldürme” suçlamasıyla dava açıldı.Davanın geçen duruşması 30 Eylül 2019 tarihinde Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bugüne kadar yapılan duruşmaların seyri mahkemenin, insanlığa karşı işlenmiş bu ağır suçu açığa çıkartacak iradede olmadığı yönündeki kaygıları güçlendirdi.