ERHAN BAŞYURT
Koza İpek Holding davasında alt mahkeme ‘gaspa kılıf’ niteliğindeki kararını açıkladı.
Oysa İpek Ailesi’nin kayyım atanması ve sonrasında yapılan hukuksuzlukları taşıdığı Uluslararası Tahkim mahkemesi, Türkiye’den nihai kararını verene kadar yürümekte olan yargı süreçlerini durdurmasını istemişti.
Dünya Bankası altında oluşturulan Uluslararası Tahkim Mahkemesi kararları da AİHM kararları gibi, ulusal hukukun üzerinde ve bağlayıcı.
Uluslararası Tahkim konusunda uzman hukukçular Financial Times’a yaptıkları değerlendirmede, 5 milyar dolarlık davada Türkiye’nin ‘‘yargı süreci dondurulsun’’ çağrısına uymamasının, aleyhinde olacağını ifade ettiler.
***
Türkiye’de bir alt mahkeme, Uluslararası Tahkim’in kararını yok sayıp, Türkiye’nin aleyhine işleyeceğini bildiği halde ‘yangından mal kaçırır’ gibi dün şu kararları verdi;
‘’Silahlı terör örgütüne üyelik’’ suçlamasıyla Tekin İpek’e 11 yıl, 70 yaşının üstündeki hayırsever Melek İpek’e de 7 yıl…
Koza Holding ve iştiraklerinde Yönetim Kurulu üyeleri Şaban Yörüklü, Ali Serdar Hasırcıoğlu ve Harun Ekinci’ye de “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 9 yıl…
Tekin İpek, Melek İpek, Ebru İpek, Şaban Yörüklü ve Ali Serdar Hasırcıoğlu’nun kayyum yönetiminde bulunan Koza İpek Holding bünyesindeki payları oranındaki HİSSELERİNİN MÜSADERESİNE…
Anayasa Mahkemesi’nin de geçtiğimiz verdiği bir karar var: ‘’Özel mülkün müsadere edilebilmesi için, terör yoluyla finansmanının sağlandığının ispatı gerekir…’’
Koza İpek Holding’te, tek kuruş kaynağı belirsiz kara para olmadığını ve yine herhangi bir örgüte tek kuruş para aktarımı olmadığını hem MASAK hem de uluslararası denetim şirketi PwC tarafından teyit ediliyor.
***
Aynı şekilde, Tekin İpek, Melek İpek ve diğer yöneticiler aleyhine de bu tarz cezalar verilmesi mümkün değil.
Delilsiz, uydurma suçlamalar ile alelacele ‘müsadere’ kararı verilerek, gaspa hukuki kılıf kazandırılmaya çalışılıyor.
Uydurma suçlamalar ve yalancı şahitler ile Türkiye’nin en büyük ve yerli sanayi şirketinden biri daha gasp edilmeye çalışılıyor.
Daha doğrusu gasp ‘kayyım atama’ kararı ile başlamıştı, şimdi ‘müsadere’ kararı ile mülkü yandaşlara ve gizli ortaklara aktarmaya çalışıyorlar.
Alt mahkeme, Uluslararası Tahkim’in kararını beklese ne kaybederdi?
Aksine, mahkeme elinin o kadar güçlü olduğunu düşünüyorsa, verilecek karara uluslararası onay alınmış ve yabancı sermaye de özel mülkiyet hakkı ihlalleri olmadığına ikna edilmiş olurdu…
***
Ama öyle değil… Aceleleri var… Hukuk gelmeden, Uluslararası Tahkim ya da AİHM karar vermeden, gaspı tamamlamak, özel mülkiyetin dokunulmazlığı ilkesine rağmen el koymak ve pay etmek için aç kurtlar misali saldırgan ve aceleciler…
Akbabalar özel mülklerin üzerinde uzun süredir uçup duruyor. Çakallar üşüşmek için pusuda bekliyorlar.
Hukuk gelmeden gasp edip, sonrada sorumlulara hukuken koruma kılıfı ve dokunulmazlık getiriyorlar.
Dertleri gaspa hukuk kılıfı giydirmek ve hukuk bir gün geri dönerse de hesabı (tazminatı) halka ödetmek…
Aslında gasp ettikleri mülk Koza İpek değil… Onun gaspının uluslararası hukuktan dönmeme ihtimali yok… Gasp ettikleri, ötelenmiş şekilde halkın parası… Yaptıkları ise sadece gasp değil aynı zamanda illüzyon!
Devlet aklı, ‘intikam ateşi’ne galip geldi !
İran, Dini Lider Ali Hamaney’in sağ kolu Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta ABD tarafından öldürülmesinin intikamı olarak Irak’ta ABD askerlerinin konuşlu olduğu iki üsse füze saldırısı düzenledi.
Gerginliğin yayılıp sıcak çatışmaya dönüşmesi, savaşın yayılıp bölgeyi bir kez daha ateş çemberine dönüştürmesi kaygısıyla, nefeslerin tutulduğu saatler yaşandı.
Çok şükür korkulan olmadı.
Ortadoğu’da yeni bir kanlı müdahale ve yıllara yayılan savaş ve sefalet görüntüsünün kapısı en azından ‘şimdilik’ aralanmadı.
İran, kontrollü bir saldırı gerçekleştirdi. Sanırım, ABD’nin az çok saldırıdan tahmini veya bilgisi vardı.
Kimi kaynaklara göre İran’dan fırlatılan 12 kimisine göre 16 füzeden, hayatını kaybeden tek bir ABD askeri olmadı. Iraklı da olmadı…
Amaç bu değildiyse İran için büyük fiyasko…
ABD Başkanı Trump’ın ertesi gün yaptığı tansiyonu düşüren konuşmaya, İran da benzer tarz tepki verdi.
Böylece İran hem kendi halkı nezdinde hem de dünyaya, en üst düzey ve yetkili bir generalinin saldırısına cevap vermiş oldu.
ABD de hem istediğini aldı hem de korkulan boyutta sürpriz bir saldırı ile karşı karşıya kalmadı..
İki taraf da şimdilik mutlu… Gerilim boşaldı ancak kriz ve potansiyeli sürüyor…
Tr724’teki bir önceki yazımda ‘devlet aklı mı intikam ateşi mi?’’ diye sormuş ve sonuç bölümünü şöyle bitirmiştim;
‘’İran’ın da askeri güç dengesizliğinin bilincinde olarak sıcak savaşa dönüşecek bir karşı hamle yapması beklenmiyor.
İran’ın ekonomik durumunun böyle bir sıcak çatışmayı kaldıramayacağı, halk desteğinin de rejime eskisi gibi yüksek olmadığı biliniyor
İran’ın bu nedenle ‘asimetrik’ bir saldırı ile intikam alması ihtimali üzerinde duruluyor.
Yani, İran’ın bombalanmasına ve yıkılmasına neden olabilecek doğrudan bir askeri saldırı değil de, ‘beşinci kol’ faaliyetler kapsamında desteklenen silahlı örgütler üzerinden, direkt İran’ın devlet olarak suçlanamayacağı dolaylı ancak güçlü bir mesaj verebileceği tahmin ediliyor.
İran’ın bir yandan intikam niteliğinde bir ‘asimetrik saldırı’ organize edip, diğer yandan resmi olarak da ABD ile tansiyonu düşürmeye çalışması bile böyle bir süreçte sürpriz olmaz…
İran, bilinen en köklü devlet geleneğine ve stratejiye sahip ülkelerden birisi… Batılı ülkelerle sıcak çatışmaya girmemeye özen gösteren bir ülke…
Öfke kontrolüne yönelik intikam beyanlarına bakmayın, öfke ile ayağa kalkıp ABD’ye savaş açmayacak kadar ciddi bir devlet aklına sahipler…
Stratejik hamleleri fazlasıyla şaşırtıcı olabilir…’’
Sonuç tahmin edilen gibi oldu… ABD ve İran arasında ‘evlat ve kuyruk acısı’ küçülmedi, büyüdü… Birbirlerine karşı daha temkinli olacaklardır.
ABD açısından İran’ın ‘proxy’ denilen ‘vekil’ örgütler üzerinden kanlı intikam saldırıları ihtimali ortadan kalkmadığı gibi İran açısından da ABD’nin nükleer tesisleri vurması veya rejimi devirme çabalarına destek vermesi ihtimali halen canlı…
Devlet aklı şimdilik intikam ateşine üstün geldi ancak Ortadoğu maalesef her zaman olduğu gibi patlamaya hazır ‘barut fıçısı’ özelliğini sürdürmeye devam ediyor.