Av. MEHMET TAHSİN-TR724.COM
28 Ekim 2015’te Bugün TV, Kanaltürk ve Bugün gazetelerinin içinde olduğu Koza İpek Medya grubuna el konulduğunda, kayyımların işten attığı bir grup gazeteci kıt imkanlarla Özgür Düşünce gazetesini kurmuştu. Levent Sanayi mahallesinde bir iş hanının içinde, kullanılmayan eşyaların atıldığı 45 metrekarelik bir depoyu hızla boşaltıp, aynı gece sağdan soldan toplanan masa, sandalye ve bilgisayarlarla kurulan bir gazetenin doğuşuna şahit olanlardanım. Gasp edilen Bugün gazetesinin vefalı okurları 8 sayfalık yeni gazetesini sahipsiz bırakmamış, kısa sürede eski Bugün yazarlarının da kadroya dahil olmasıyla Bugün’ün yerini doldurmuştu.
Aradan dört ay geçti. Koza İpek Medya Grubu gibi, ‘iktidarın sesi’ olmayı reddeden Zaman grubu da aynı akıbetten kurtulamadı ve 4 Mart 2016’da kayyım talanına uğradı. Aynı şekilde çok sayıda gazetecinin işine son verildi. Zaman’dan atılan gazeteciler de kısa sürede Yarına Bakış ve Yeni Hayat adında iki gazete kurdular. Fakat şartlar iyice zorlaşmıştı. Önce basacak matbaa bulmakta zorlandılar. Buldukları matbaa parayı peşin istiyordu. O günlerde herkes elinde avucunda ne varsa getirip ortaya koydu, gazetelerin bir haftalık baskı parasını denkleştirdi ve gazeteler matbaaya gitti.
Ancak bir sorun daha vardı. Basacağınız gazeteyi kim alacak? Biz hep miladı 15 Temmuz’dan alıyoruz ama öncesinde de hava iyice bunaltıcı hale gelmişti zaten. Herhangi bir abonenizin posta kutusunda sizin gazetenizi gören bir manyak, ‘bu terörist’ diye ihbarda bulunsa işlem başlatacak savcı o zaman da çoktu. Buna rağmen bu gazeteler kısa sürede 50 ile 100 bin arasında tiraja ulaştı. O günlerde yapılan hesaplamalara göre bir gazete 80 bin tiraja ulaşılabilirse başa baş geliyordu. Bu rakama ulaştıktan sonra alınacak reklamlar da kar olacaktı. Zaman’ın son iki yılında, iktidar tarafından reklam verenlerin nasıl tehdit edildiğini ve reklam gelirlerinin nasıl hızla sıfırlandığını iyi bildiğimiz için reklam beklentimiz de yoktu işin doğrusu. Gazete satış geliriyle ayakta durmaya razıydı herkes. Patron yoktu çünkü imece usulü çıkarılan gazetelerdi hepsi de…
Neden bunları yazdım?
Yandaş medyanın en azılı tetikçilerinden olan iki gazete, Star ve Güneş gazeteleri kapatılıyormuş. İddialara göre grubun, bir kamu bankası olan Vakıfbank’a olan borcu 120 milyon lirayı bulunca, verdiği kredileri geri alamayan banka çareyi Erdoğan’a şikayet etmekte bulmuş. Erdoğan da ‘kapatın gitsin’ deyince ve şimdilik iki gazete kapanmış. Sırada diğerleri de var deniliyor. Çalışanlar için üzücü bir durum. Çünkü bildiği tek işi gazetecilik olanların mesleğini sürdürebilecekleri pek alternatif mecra kalmadı.
Yayın yönetmenleri için aynı şey söz konusu olmaz sanırım. Nuh Albayrak ve Turgay Güler, Erdoğan’ın Medya İmamı Serhat Albayrak’ın kanatları altında kendilerine bir pozisyon bulurlar. Çünkü vazifelerini ‘iyi’ yaptılar; dost arkadaş demeden kendilerine işaret edilen her hedefe acımasızca saldırmayı görev bildiler. Buna rağmen işsiz kalırlarsa durum epeyce vahim ve sırada başka gazeteler var demektir. Gerçi öyle bile olsa bu tipler için sorun olmaz, çünkü aldıkları astronomik maaşlar sayesinde ömür boyu yan gelip yatabilirler.
Peki bu gazeteler neden kapatıldı?
Son açıklanan tiraj rakamlarına göre Star 101 bin, Güneş 102 bin satıyormuş. Bizim hesaplamalarımıza göre her iki gazete de tek kuruş reklam almasa kar etmesi gerekir.
Bir gazetenin üç büyük maliyet kalemi olur. Çalışan maaşları, baskı ve dağıtım giderleri. İki de gelir kalemi vardır. Tiraj ve reklam gelirleri. Eğer iktidar yandaşı bir gazete iseniz reklam gelirlerinde aslan payı kamu reklamları ve Basın İlan Kurumu’ndan gelen ilanlara aittir.
Basın İlan Kurumu her ne kadar son 4 yılda kime ne kadar ilan verdiğini açıklamasa da en son açıklanan 2015 rakamlarına göre bu gazetelerin her biri 2,5 milyon lira ilan parası almış. Üzerinden 4 yıl geçti ve o günden bugüne Basın İlan Kurumu bütçesi en az ikiye katlandı. Bu durumda her biri yılda ortalama 4-5 milyon lira resmi ilan alıyor demektir.
Basın İlan Kurumu hangi kritere göre para dağıtıyor?
Tabii ki tek kriter yandaşlık! Muhalif gazetelere sudan bahanelerle ilan kesme cezası veren kurum, yandaşlara ise kesenin ağzını açabildiği kadar açıyor.
Aslında gerçek şu: Hiçbir yandaş gazete ilan ettiği kadar satmıyor. Bunu Abdurrahman Dilipak başta olmak üzere kendi adamları da defalarca itiraf etti. Bu kadar satmadıkları halde Turkuvaz Dağıtım’ın patronu Serhat Albayrak’ın başında bulunduğu bir çete, gazete tirajlarını yüksek göstererek hem Basın İlan Kurumu’nu hem de reklam verenleri aldatıyor ve hak ettiğinin çok üzerinde reklam geliri elde ediyor.
Son birkaç yıldır resmi olarak açıklanan gazete tirajları yarı yarıya düşmesine rağmen bazı gazeteler nasıl beceriyorsa 100 bin rakamının hemen üstünde kalabilmeyi başarıyor. Yıllardan beri 99 bine hiç düşmedikleri gibi yukarıya da çıkmadılar. Bunun sebebi, tirajını 100 bin gösterip üst kategoriden reklam almak.
Aşağıdaki bilgileri Basın İlan Kurumu sitesinden aldım. Buna göre, 2015 yılında ortalama 800 bin satan Zaman gazetesinde yayınlanan bir ilanın sütun/cm bedeli 10,6 lira iken, görünürde 100 bin gerçekte ise bunun ancak onda birini satan Star Gazetesi’nde yayınlanan ilanın sütun/cm bedeli 35,7 lira imiş. Yani tam olarak 3,5 kat! Aynı hesap bütün yandaş gazeteler için geçerli.
Bunun birkaç katı kadar da normal ilan aldığına göre neden zarar ediyor ve neden devlet bankasına 120 milyon lira borç takmış olabilirler? Elbette yöneticilerinin doymak bilmeyen para hırsı yüzünden. Yıllar önce İslamcı gelenekten yetişen bir yayın yönetmeninin ağzında 3 tanesi bir asgari ücret eden puroyu görünce, bu görgüsüzlerin sınıf atlama hırsına bizzat şahit olmuştum. Bir zamanlar “17 daire sahibi olan o medya yöneticisi” haberlerini hatırlayın.
Öbür tarafta Aydın Doğan’ın elinden zorla alarak Tüpçü’ye emanet ettiği gazeteler çok mu iyi durumda? Hürriyet’in tirajının 50 binlere düştüğü söyleniyor ki, buradan gelecek gelir ne Ahmet Hakan’ı doyurur ne de Ertuğrul Özkök’ü. Baba Erdoğan Demirören neyin içine düştüğünü çok önce anlamış ve “Nasıl girdim bu işe yahu” diyerek ağladığında iş işten geçmişti.
Aslında yandaş medya için alarm zilleri Ekrem İmamoğlu’nun İBB başkanı olduğu gün çalmaya başlamıştı. Zira bu şebekenin İBB şirketlerinden reklam ve sponsorluk adı altında hortumladıkları para kesilince hayat damarları kesilmiş gibi oldular. Bu yüzden seçim kampanyasında AKP adayının kazanması için ölümüne mücadele verdiler.