Ocak 2020 ÇAĞLAYAN’ın başyazısı “İnanan Gönüller”. Bu yazıda benim tesbit edebildiğim 15 şifre var…
M. Fethullah Gülen Hocaefendi evrensel bir dille “İnanan Gönüller”e sevgiyi anlatıyor.
Maalesef, yaşanılan atmosfer ve şartlar, üstüne üstlük algı operasyonları insanları bir yerlere, hem de arzu etmediği yönlere savurabiliyor.
Osmanlı parçalanıp yıkılmış, Anadolu işgal edilmiş… Dolayısıyla karşılıklı düşmanlıklar oluşmuş. Bunu lehlerine kullananlar ülkenin vesayetini ellerine geçirmişler. Bu düşmanlığı bir koz olarak kullanıp ufukları, anlayışları daralttıkça daraltmış, sığlaştırdıkça sığ hâle getirmişlerdir. Sanki herkes bize düşman, herkes bize karşı… Hatta içimizde de düşman üretip insanlarımızı iyice baskılar altına almışlardır…
1997’da 28 Şubatta yapılanları konuşurken Prof. Dr. Ömer Aksu şunları anlatmıştı: “O günlerde bizleri aydınlatmak için bizim üniversiteye bir yüzbaşı göndermişlerdi. Salonda biz üniversite üyeleri oturup onu dinlemeye başladık… Türkiye’nin dıştan ve içten düşmanlarla kuşatıldığını anlattıktan sonra, tahtaya: DIŞ DÜŞMANLAR diye yazıp, bunları da ikiye ayırdı. Bir kısmı YAKIN DÜŞMANLAR…. Bunların sınır komşularımız olduğunu, ikincisi UZAK DÜŞMANLAR olduğunu ve bunların süper güçler olduklarını söyledi.
“Sonra tahtaya İÇ DÜŞMANLAR diye bir başlık yazıp, bunları da solcular ve sağcılar olarak ikiye ayırıp onları da daha ince detaylar halinde sayıp dökmeye başladı…
“Konuşma bitince parmak kaldırıp –Komutanım, bir de dostlarımızı anlatır mısınız? Diye sordum. “Bana bu hususta üstlerim hiçbir bilgi vermediler.” Dedi.
“Herkes dağılırken yanına varıp: ‘Hiç böyle bir ülke olur mu? Hiç dostumuz yok; herkes düşman… Hatta iç düşmanları anlatırken, şu salonda olanları da düşman ilan ettiniz. Çünkü bizim de bir kısmımız sağ görüşlü, bir kısmımız sol görüşlü… Olabilir… Biz ne diye ülkemizin düşmanı olalım.”
İşte böyle şovenist, kendinden başka herkesi düşman gören ve gösteren anlayışlara karşı M. Fethullah Gülen Hocaefendi de SEVGİ, diyor:
1-Sevgi, sözsüz-kelimesiz evrensel bir lisandır.
2-Sevgi vahşi ruhların bile teslim olduğu sihirli bir güç kaynağıdır.
3-Kaba ifadeler, nefret söylemleri toplumu böler, düşman sevindirir, ağlayan insanlar olur.
4-Bu bölünmüşlüğü, tamir ve tedavi edecek sevgiyle çarpan sineler gerek…
5-Hem de insanlığın, dünyevî-uhrevî mutluluğu için kendisini insanlığa adamak, hatta Bediüzzaman Hazretleri gibi, bunun için Cehennemin alevleri içinde yanmaya hazır bir ihlas ve i’sar hasleti gerek…
6-Sevgi, vahşî ruhları bile celb ve cezbedecek sihirli bir güç kaynağıdır.
7-Sevgide öyle bir tesir gücü ve sihir vardır ki, ruhların derinlikleri, sevgiden gelen mesajları kabule hazır hâle gelir.
8-Sevgiyle atan gönüller, çehrelere yansıdığı zaman, insan hiçbir şey söylemese bile, içteki kitap kadar malumâtı bütün detayları ile muhataplarına yansıtmış olur.
9-Sevginin sesi ve soluğu, samimiyet ve sıcaklığın derecesine göre, hislerimizi coşturup, itimad, teslim, kabul ve güvene yükselttiği ruhlarımıza en beliğ hitapların ve kitapların anlatamayacağı en ENFES MÂNALARI FISILDAR…
10-Sevgi her zaman bir bülbül sesi gibi duyulur ve bir beşik ninnisi gibi benliğimizi sarar. Sarar da bir çocuk gibi ağlayasımız gelir.
11-Sevgi, o sımsıcak anne kucağı gibi havası ve her kapıyı açan anahtarlar gibi büyüsüyle, bütün varlığın usâresini ve her türlü ledünnî, alâkanın mânasını gönüllerimize boşaltan bir SİHİRLİ MUSLUKTUR.
12-O saf musluktan akan sevgi kevserini duyabildiğimiz ölçüde, duygularımız öylesine şahlanır, ruhlarımız o denli heyecanlanır ve köpürür ki, benliğimizin tavanı delinip de göklerin ebedî neşvesine erecekmişiz gibi oluruz.
13-Gönüller, sevginin, dirilten havasını teneffüs ederler. Böylece insan olmadaki engin derinlikleri duyar ve duyururlar.
14-Neticede sevginin derinliğine göre MUHABBET ve ALÂKA HALKALARI genişleye genişleye topyekün varlığı kaplar; hatta gider ta sonsuza ulaşır, sonsuzun rengini alır ve her yerde ‘O’ndan ötürü’ deyip çevresine sevgi ve iltifat yağdırırken, her yerde bundan ötürü aranan, sevilen biri haline gelir.
15-Kim bilir, bundan sonra da niceleri, yeni bir ifade farkı ve yeni bir seslendirme ile ne ateşten nağmeler mırıldanacak, ne yanık türküler söyleyecek ve şehrâyinlerde HAVAÎ FİŞEKLER gibi çevrelerine ışıklar yağdıracak ve hep sevgi düşünecek, sevgi konuşacak, sevgiye âşina gönüller arayacaklardır…
Maalesef yüreklerin kinle, öfke ile ve nefretle doldurulup ve her gün yeni yeni iftiralarla beslendiği şu günlerde bizim ve bütün insanlığın en çok muhtaç olduğumuz şey şefkattir, merhamettir, sevgidir. Bunu sulh-u umûmînin temsilcileri ve muhabbet fedaileri gerçekleştireceklerdir inşaallah!..