Ahmet Davutoğlu’nun her siyasi hamlesine iktidar bir hukuksuzluk ile cevap veriyor.Kendince intikam alıyor, susturmaya, sindirmeye çalışıyor.
Parti çalışmaları kesinleşince, Halkbank üzerinden kredileri durdurup kurucusu olduğu Şehir Üniversitesi’ne haciz başlatmışlardı.
AKP Genel Başkanı sıfatıyla Erdoğan, Davutoğlu ve Babacan’ı ‘dolandırıcılık’ yapmak ve ‘öksüz malını yemek’ ile suçlamıştı.
Sonrasında bu iddia ters tepince, bir daha gündeme getirmediler.
AKP’den transferler ile parti kurulunca, Davutoğlu’nun da kurucusu olduğu Bilim ve Sanat Vakfı’na ait Şehir Üniversitesi’ne el konuldu.
Son olarak da, ’na kayyım atandı.
***
Yapılan net bir hukuksuzluk.
İktidar, devlet gücünü suistimal edip siyasi çıkarları için istismarda bulunuyor.
Bunu da ‘hukuk’ kılıfında yapıyor.
Davutoğlu ve yakın çevresinin benzer hukuksuzluklara ve insan hakları kıyımlarına imza atmasına bakarak, ‘oh olsun’ denilemez.
Onların o dönem düştüğü, hatta parçası olduğu hatayı o zaman tekrarlamış oluruz.
O gün yapılanlar da, bugün yapılanlar da aynı şekilde hukuksuzluktur.
Davutoğlu ve ekibinin uğradığı hukuksuzluk, bir dönem parçası oldukları hukuksuzlukların ‘cezası’ olarak da mazur görülemez.
Neticede o gün insan hakları kıyımı yapanlar da bugün tekrar edenler de aynı iktidar.
Bu yapılanlar da, bir suçun karşılığı olarak verilmiş ceza değil, keyfi şekilde hukuk eliyle muhalifleri yok etmeye yönelik hukuksuz hamleler…
***
Davutoğlu, İpek Medya’ya iftiralara dayalı olarak hukuk eliyle kayyım atandığında, medya binamıza kanlı baskın yapıldığında, polis zoruyla Genel Yayın Yönetmeni olduğu binadan atıldığımda AKP Genel Başkanı ve Başbakan’dı…
O gün yapılanlara ‘hukuki süreçler’ demişti…
Şimdi bizler aynı yalanın arkasına sığınıp benzer hukuksuzluğa destek olamayız…
Kişisel kırgınlıklarımız ve öfkemizin aklımıza set çekmesine ve vicdanımıza galebe çalmasına izin vermemeliyiz…
***
Bugün Şehir Üniversitesi kapandı diye tepki gösteren akademisyenler, daha önce ‘FETÖ’ yalanı ile kapatılan ve el konulan 15 vakıf üniversitesi için tepki vermemişlerdi.
Şimdi buna bakıp, ‘ektiğinizi biçtiniz’ de diyemeyiz.
Onlar, o gün hata ettiler, şahit oldukları haksızlık karşısında susup ‘üç maymunu’ oynadılar diye, kınadığımız bir hatayı tekrarlayıp aynı çukura düşmemeliyiz…
***
Şehir Üniversitesi’ne el koyup, Bilim ve Sanat Vakfı’na kayyım atama kararları, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun ek 11’inci maddesine dayanıyor.
Söz konusu madde, 20 Ağustos 2016 tarihli… 31 Ekim 2016’da da KHK ile ona bir cümle daha eklenmiş.
Yani, 15 Temmuz kanlı tiyatrosunun ardından çıkarılmış ve 15 vakıf üniversitesine ve kurucu vakıflarına ‘FETÖ’ bahanesiyle el koyabilmek için hazırlanmış.
***
Gelecek Partisi’ne katılan, AKP’nin İnsan Hakları’ndan Sorumlu eski Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün ile Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı AKP’nin Beyoğlu eski Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan kararın ardından twitter da atıştılar…
Üstün, Demircan’ın kayyım atamanın hukuki zorunluluk olduğunu iddia eden tweet ve açıklamalarına şöyle tepki gösterdi: ‘’Olağanüstü zamanlarda, FETÖ terör örgütü için çıkarılmış bir düzenlemenin arkasına sığınarak…’’
‘Tencere dibin kara, senin ki benden kara…’ tarzında bir atışma.
Halen uyanmamışlar. ‘FETÖ’ bir derin devlet projesidir, belirli görüş ve düşüncedeki bir kitlenin hukuksuzca yok edilmesi için acımasızca uydurulmuş bir araçtır.
‘FETÖ’ boyası vurulup, yapılan insan hakları kıyımlarına ve hukuksuzluklara da tepki göstermedikçe, iktidar bu kullanışlı yalanı bugün Davutoğlu ekibine olduğu gibi tüm muhaliflerini biçmek için kullanmaya devam edecektir.
***
Cumhuriyet yazarları da, Sözcü yazarları da ‘FETÖ’ bahanesiyle hapse mahkum edildi.
CHP’ye bile ‘FETÖ’nün siyasi ayağı denilerek, operasyon yapılıyor.
Kime yapılırsa yapılsın, hukuksuzluk ve hak ihlalleri tasvip edilemez.
Kim yaparsa yapsın, hangi ulvi niyet beyan edilirse edilsin, hukuksuzluk ve hak ihlalleri görmezden gelinemez.
***
Şehir Üniversitesi, Bilim ve Sanat Vakfı’na yapılanları işte bu nedenle görmezden gelemeyiz. Tasvip edemeyiz.
İnsan olmanın, hukuka saygının gereği olarak bu zulmü alkışlayamayız!
Umut ederim, ‘’olağanüstü FETÖ uygulamalarının kitlesel hukuk kıyımları için kullanıldığına’’, tüm muhalifleri biçmek için de kullanılacağına kendileri de bir an uyanırlar. Ancak onlar uyanmasa da, bizler vicdan çizgisinde kalmaya devam etmeliyiz.
Hatta bir gün bu hukuksuzluklar AKP’lilere de uygulansa, açtıkları kuyuya kendileri de düşse, onlar için de hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmaya devam etmeliyiz.
Haksızlıklar karşısında sustukları için eleştirdiğimiz insanlara benzememek, onların düştüğü acınılacak hata sarmalına kapılmamak için çırpınmalıyız.
Kolay değil ama ‘damdan aşağı itilmiş insanlar’ olarak, yaşadıklarımızdan ders çıkarmalıyız, hukuk önünde hesap vermeleri dışında, intikam arzusu ‘yesinler birbirlerini’ düşüncesi ile hareket edemeyiz…
Bizlere en alçakça iftiraları atanlar aksini arzu etseler de, bizler vicdan sahibi, evrensel ilkelere bağlı ve hukukun üstünlüğüne inanmış bireyler olarak, mağdur ve mazlumların çığlıklarına kulak tıkayamayız.
Unutmayalım, bugün yaşadığımız hukuksuzluklar bir gün geçer, yaşadığımız sıkıntıları sel alır, yel savurur, zaman yaralarımızı sağaltır, geriye ettiğimiz söz ve durduğumuz yer kalır…