HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, 15 temmuz sonrası artan ‘insan kaçırma’ vakalarını Meclis’te gündeme getirince ortalık karıştı. Gergerlioğlu ‘beyaz toroslar’ benzetmesi yapınca, AKP’liler kimsenin kaçırılmadığını iddia etti.
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç ve Ak Parti Grup Başkan Vekili Cahit Özkan arasındaki ‘kaçırılma’ tartışması Meclis tutuankalaırna yansıdı.
İşte o tartışma…
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de Anayasa ve hukuk ayaklar altında ama bir de can güvenliği artık yok. Bakın, size aylardır, Türkiye’de OHAL döneminde kaçırılan insanları anlattım bu kürsüden. OHAL’in başlangıcından itibaren Türkiye’de 28 kişi kaçırıldı ve hiçbir araştırma yapılmadı. Bu kişiler işkence gördüklerini söylediler. 2019 yılında 7 kişi kaçırıldı; bunlardan 6’sı ortaya çıktı ve 5’i, yedi sekiz ay ortada olmamalarına rağmen, eşleri onlara “Neredeydin?” diye sorduğunda “Orayı geç, orayı kapatalım.”… Konuşmadılar ama birisi konuştu. Bu konularda biz aylardır araştırma yapılmasını istedik. İçişleri Bakanlığına soru önergeleri verdik: “Bu insanlar nerede?” Hiçbir açıklama ve araştırma yapılmadı. İç hukuktan umudunu kesen aileler AİHM ve Birleşmiş Milletlere gittiler, orada da bir açıklama yapılmadı. Ben bunun için Sayın Naci Bostancı ve Sayın Özlem Zengin’le görüştüm, “Bu çok ciddi bir konu, bu konuda bir açıklama yapılsın.” dedim, “İnsan Hakları Komisyonuna gidin.” dediler. İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim zaten, o Komisyonun bir şey yapmadığını çok iyi biliyorum. Ve sonunda, kolektif bir şekilde, Kırmızı Pazartesi’deki gibi, hiç kimse her şeyi bildiği hâlde bir şey yapmadı.
Ve sonuçta ne oldu biliyor musunuz, burayı çok dikkatli dinleyin: Geçtiğimiz pazartesi günü, kaçırılan ve daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne bırakılan 6 kişiden 1’si konuştu. Evet, konuştu 34. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmasında. Aylarca bu fotoğrafı gösterdim, “Bu kişi nerede?” dedim. Gökhan Türkmen ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar? “İki yüz yetmiş bir gün işkence, hakaret ve taciz altında kaldım. Antalya’da 3 polis yelekli kişi tarafında kaçırıldım. Bir ormanlık alanda elbiselerim soyuldu. Ardından Ankara’ya götürüldüm. İki yüz yetmiş bir gün insanlık dışı işkencelere uğradım. Işıklar yandı, ayakta durmak zorunda kaldım, bayılarak yere düştüm, yemek verilmedi.” Dokuz ay sonunda 25-30 kilo zayıflamıştı.
“BEYAZ TOROSLAR DÖNEMİ BİTTİ, SİYAH TRANSPORTER’LAR DÖNEMİ BAŞLADI”
Gökhan Türkmen bütün bunları mahkemede anlattı. Onu engellemeye çalışan, avukat olarak atanan kişiye mahkemede “Seni azlediyorum, zaten seni ben tutmamıştım, benim adıma avukatlık yapamazsın; susun, ben kendi gerçeğimi anlatacağım.” dedi ve anlattı Gökhan Türkmen ve bundan sonra, bugün ne oldu biliyor musunuz?
Bu, çok ciddi bir olay arkadaşlar. Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi tüm bu olayı biliyor ve bugün cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Bu, çok ciddi bir olay. İşkence kimlik sorulmayan bir olaydır, işkence bir insanlık suçudur, zaman aşımına uğramaz ve bakın, bunlar örtbas edildiği için Türkiye’de, 28 kişi örtbas edildiği için yeni kişiler kaçırılıyor. Mehmet Bal, Batmanlı bir kişi İstanbul’da kaçırıldı; bir ayı buluyor, ortada yok. Gülistan Doku’nun nerede olduğu bilinmiyor, bir ayı geçti. 2 Süryani karı koca bir aydır ortada yoklar; kimse doğru dürüst bir açıklama yapmıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, beyaz Toroslar dönemi bitti, siyah Transporter’lar dönemi başladı. Beyaz Torosların ne olduğunu tüm Kürtler çok iyi bilir, aslında tüm kamuoyu da çok iyi bilir, devlet de ikrar etmiştir. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu 2015 yılında Van’da yaptığı bir konuşmada “Bize oy verin. Eğer vermeseniz beyaz Toroslular gelir.” demişti.
Demek ki herkes biliyor “beyaz Toros” ne demek. Ama şimdi de tüm bu kaçırılan 28 kişide, MOBESE kameralarında ortaya çıkan bir araba vardı, siyah Transporter’lar ortaya çıkıyordu.
Değerli arkadaşlar, bakın, ben bu vakalar için daha öncesinde Meclis Başkanlığına bir araştırma önergesi verdim. “Zabit Kişi” isimli bu şahıs bana Kandıra Cezaevinden yazdığı 8 sayfalık bir mektupta -kaçırılan kişiler arasında bu kişi- yüz sekiz gün boyunca kaçırıldığını ve işkence edildiğini, daha sonra kaçıran insanların kendisini Ankara Emniyet Müdürlüğüne teslim ettiğini, mahkemede de “Hâkim bey, beni tutuklayın, bu insanların eline düşmek istemiyorum.” diye tutuklama talep ettiğini yazıyordu. Meclis Başkanlığına bununla ilgili bir araştırma önergesi verdim. Bana ne cevap geldi biliyor musunuz? “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan bu önergenizi kabul etmeyeceğiz.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Kişi, mektubunda bana, ağzından, burnundan kan gelene kadar işkence edildiğini ve makatına cop sokulduğunu yazıyordu. Meclis Başkanlığı bana “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan bu önergeyi işleme alamayacağız.” diyor. Değerli arkadaşlar, işkencenin, makada cop sokmanın kibarca anlatımı nasıl olur ya, bana anlatabilir misiniz?
Bakın, bunlar da bitmiyor ve hiçbir açıklama yapılmıyor. Gökhan Türkmen’in açıklamalarından sonra Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi suç duyurusunda bulundu. Açıklama yapması gereken İçişleri Bakanı açıklama yapmıyor. Ben İçişleri Bakanını buradan istifaya davet ediyorum. Ya açıklama yapın -dokuz aydır- bu rezaleti bir şekilde açıklayın -bu memlekette MOBESE kameraları var- ya da istifa edin diyorum İçişleri Bakanına.
Bakın, bu olaylar bitmiyor. 6 Ağustostan beri ortada olmayan, kaçırılan son şahıs ortaya çıkmış değil; 6 Ağustos, düşünün. Yusuf Bilge Tunç hâlâ ortada yok. Bunlar nedir arkadaşlar, bunların bir açıklaması olabilir mi? Kolektif bir şekilde üstü örtülen bir hadisedir bu. Bir güvenlik devleti oluşturdunuz, tamamen hukuk devletinden çıkıldı ve işkence apaçık ortadayken kimse araştırmak istemiyor, kimse görmek istemiyor bunu. (HDP sıralarından alkışlar)
AKP’Lİ ERONAT’TAN TUHAF ÇIKIŞ: SEN Mİ KAÇIRTTIN BELLİ DEĞİL
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen mi kaçırttın belli değil.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden sataştı, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce sayıp hatibi hep beraber dinledik. Aslında hatibin konuşmaları bu ülkeye, bu ülkenin yargısına olan güveni bütün açıklığıyla ifade ediyor. Diyor ki: “2018 yılında 7 kişi kaçırıldı.”
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – 2019…
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kaçırılan bu 7 kişi evlerine döndüğünde eşleri soruyor: “Neredeydin?”
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – “Evlerine döndü.” demiyorum, Ankara Emniyetine teslim ediliyor bu kişiler.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – “Onu sormayın, onu karıştırmayın.” diyorlar ve eşlerine bir şey söylemiyorlar.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Evlerine dönmüyor, Ankara Emniyetine teslim ediliyorlar.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – E hatibe bir şey söylemişler mi? Ona da söylememişler.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ankara Emniyette bu şahıslar.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kime söylüyorlar? Gidiyorlar, devletin yargısına söylüyorlar, devletin yargısına güveniyorlar. Yani devlet baba burada gerekeni yapıyor ve orada mağduriyet yaşamış vatandaşlarımızın hak arama mücadelesinde onlara katkı sunuyor.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – İşkenceden sonra Ankara Emniyetine teslim ediliyorlar.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, siz hiç uğraşmayın, o beyaz Toroslar dönemi sizlere rağmen ortadan kalktı. Bir örnek vereyim.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Nasıl bize rağmen ya? Siyah Transporter’ı getiren sizsiniz. İşkencecileri destekliyorsunuz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biliyorsunuz, PYD’yle, YPG’yle, PKK’yla mücadele ediyoruz. Kim bu terör örgütleri?
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Beyaz Torosçulardan hiçbir farkınız yok sizin, işkencecisiniz.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bu terör örgütleri, Kürtleri, Arapları, Türkmenleri ve Türkleri, 82 milyon kardeşimizi tehdit eden terör örgütleri. Bu terör örgütüyle, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı Operasyonları çerçevesinde sınır ötesi operasyonlara başladığımızda, hani o kadın kıyafeti giyip de kaçanlar var ya kime sığındılar? Yine Türk askerine sığındılar.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya siz, Ankara’da evlerinde insanlar kayboluyor, onların hesabını vereceksiniz ya.
CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Demek oluyor ki anayasal hukuk düzenimiz, demokrasimiz, uluslararası sözleşmelerle güvence altına aldığımız ve tanıdığımız hukuk düzenimiz, bırakınız bu ülkede yaşayan vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapmayı; onlar, sınır ötesindeki askerî operasyonlarda bile bu Mehmetçik’e ve bu devlete sığınıyor.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sorduğu soruların cevabını verin.
BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
Sayın Oluç, buyurun.
“BEYAZ TOROSLARIN ACISINI EN ÇOK BİZ YAŞADIK”
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili yine bir sataşmada bulundu, ufak bir cevap vermek istiyorum çünkü “Beyaz Toroslar dönemi sizlere rağmen kapandı.” dedi. Belli ki Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili beyaz Toroslar dönemini tam olarak bilmiyor. Beyaz Toroslar döneminde en fazla canı yanmış olan, en fazla çekmiş olan bizim arkadaşlarımızdır, bizim halkımızdır. 17 bin faili meçhul yaşadı bu ülke beyaz Toroslar döneminde. Kime rağmen sona ermiş o? 17 bin insan öldü ve bu faili meçhuller dönemi bu Mecliste yapılmış bir araştırma komisyonu sonucunda rapor hâline getirildi. Bunu ben daha evvel size söyledim. Bakın, bilmiyorsunuz. Gidin raporu alın Meclis arşivinden, okuyun. Faili meçhuller döneminde neler yaşandığını, neler yapıldığını Meclis araştırma komisyonu tuğla kalınlığında bir raporla ortaya koydu efendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bunu bilmiyorsunuz, bir de dönüyorsunuz, bize diyorsunuz ki: “Beyaz Toroslardan, o faili meçhullerden, o derin devlet katillerinden çekmiş olan bizim insanlarımız, bizim partililerimiz, bizim halkımız, seçmenlerimiz.” Bunların en büyük acısını bizler yaşadık, siz bunun farkında değilsiniz ve dönüp bize bunu söyleyebiliyorsunuz.
Bakın, ben burada…
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Biz mi yaşattık, biz mi yaşattık.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Siz bilmiyorsunuz efendim, konuşmayın. Bakın, Grup Başkan Vekiliniz var, sizin hiçbir şeyden haberiniz yok, boşa konuşuyorsunuz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Allah Allah, sen boşa konuşuyorsun. Biz mi yaşattık? Cevap ver, biz mi yaşattık?
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, ikincisi -ben dün de burada söyledim- kayıplar var. Bu kayıpların hesabını İçişleri Bakanının vermesi lazım, söylemesi lazım. Daha dün söyledim 2 tane Süryani yaşlı çift kayboldu, kaç günden beri bulunamıyor, 11 Ocak’tan beri ailesi haber alamıyor. Buna ilişkin iktidarınızın bir şey yapması lazım, İçişleri Bakanına demesi lazım ki: “Bu çift neden kayboldu?”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum efendim.
Daha dün söyledim, yine, Mehmet Bal 24 Ocak’tan beri kayıp. İstanbul’da ailesini görmeye geldi, kayboldu. Bunu arıyor herkes. Emniyet cevap veremiyor, İçişleri Bakanlığı cevap veremiyor. İktidarın görevi değil mi ya? Kaybolmuş bir yurttaş var, bu yurttaşların nerede olduğuna dair bilgi isteniyor, cevap alınamıyor. Her yerde MOBESE kameraları var, nasıl kayboluyor bu insanlar? İçişleri Bakanı istediği zaman her şeyi buluyor da bu insanlar kaybolduğu zaman mı bulunamıyor?
Şimdi, bunları konuşuyoruz, dolayısıyla bunların cevabının aranması, bulunması lazım. Bu, sizin iktidarınızın da yapması gereken bir şey. Niye bunları konuşacak yerde… “Evet, bunların araştırılması lazım, burada hatalar işleniyorsa bu hataların sona erdirilmesi lazım.” Bunları niye konuşamıyorsunuz? “İşkence yapılıyorsa işkence yapılmaması lazım, kötü muamele varsa kötü muamele yapılmaması lazım” diye niye konuşamıyorsunuz da hemen bir savunmaya geçiyorsunuz? Savunmaya geçiyorsanız yapılanları da savunuyorsunuz demektir o zaman, sorun buradan kaynaklanıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Elbette biraz önce söylediklerimizin tekrar arkasında olduğumuzu ifade edeyim. Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili de ifade etti, beyaz Toroslarla ilgili dönem, o dönem bir devlet politikasından ziyade maalesef aynen paralel yapı gibi devlet içerisinde çöreklenmiş derin yapıların işidir. Bakınız, bu ülkede yaşadığımız bütün sorunların arka planında maalesef darbelerle örselenmiş anayasal düzenimizin devlet otoritesini bertaraf ettiği ve devlet içerisinde âdeta bir kurtlanma gibi, çete ve mafya tipi, gladyo tipi derin ve paralel yapıların -ki bunların arasında fark yoktur- güç kazanması vardır. Bakınız, bu tür yapılar hiçbir zaman devlet otoritesini, hangi partiden olursa olsun bir iktidarı, güçlü bir iktidarı kabul etmez. Öyle bir Türkiye olsun, öyle bir parlamenter sistem veya hükûmet sistemi olsun ki ne olsun ne ölsün, öyle bir anayasal model olsun ki ne olsun ne ölsün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Biz terör yapılanmaları yönetilemeyen bir ülkede acaba nasıl devlet otoritesini ele geçiririz de -paralel ve derin yapılar bunu yapmıştır- orada hükûmet ve devlet yetkilerini kullanırız.” demişlerdir. İşte, bugün Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle de yapmaya çalıştığımız budur. Güçlü bir otorite olsun; bütün anayasal düzenler, Anayasa teorileri bunu öğütler ve bunu gerçekleştirmeye çalışır.
KEMAL PEKÖZ (Adana) – Adalet de olsun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu anayasal düzenin bugün -hamdolsun- ortaya koyduğu otorite, çete ve mafya tipi örgütlenme yapılarını, gladyoyu, paralel yapıları bertaraf etmiş ve tek bir devlet otoritesi vardır, o da “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışıyla millî iradenin hâkimiyetidir.
Teşekkür ediyorum.
“KAÇIRILANLAR İÇİN NE DİYORSUN?”
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kaçırılanlar için ne diyorsun?
BAŞKAN – Sayın Oluç, bu son söylenenlerde bir şey yok ama buyurun, açıyorum.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Kayıtlara geçsin diye bir şeyi belirtmek istiyorum: Yani şu anda yargıda sizin cezasızlıkla terfi ettirdiğiniz insanların tek tek isimlerini saymaya başlasam rahat konuşamazsınız ama vakit kaybetmeyim diye bir şeye değineceğim. Beyaz Toroslar döneminin failleri ve yöneticileri olanlar bugün sizin sarayınızdan çıkmıyor. Bir tanesi Mehmet Ağar’dır, öbürü Tansu Çiller’dir. Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanıyla el ele kol kola fotoğraf çektiriyorlar. Beyaz Toroslar döneminin başında olan insanlar bunlardır. Bir de diyorsunuz ki: “O zaman otorite yoktu, iktidar yoktu birtakım derin devlet…” Derin devlet o zaman otoriteydi, iktidardı, sadece derin devlet değil onun başında olan iktidarın kendisi de bunlardan haberdardı. Bunların hepsi o raporda var işte, ben onun için diyorum. Meclis arşivinden faili meçhuller raporunu alıp okusanız aslında hepsini göreceksiniz. O raporda yazıldı bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – O zaman bu konuları ciddiye alan ve çalışan bir Meclis vardı ve onun araştırma komisyonu bütün bunları ortaya koydu. Gerçekten bakalım beraber, göreceksiniz. Ben o zaman sayfa sayfa okuduğum için biliyorum bunu, boşa söylemiyorum ve faydalı bir eserdir, ortaya konmuştur bu. Dolayısıyla, o dönemin iktidarının sürdürücüsü olanlarla siz bugün el ele kol kolasınız bunu unutmayalım.
HABİP EKSİK (Iğdır) – JİTEM davasını…
BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan, öncelikle Anayasal düzenimizde yargının işlemediği ve cezasızlık hâline ilişkin iddia ve ithamların doğru olmadığı kanaatindeyim. Neden? Bakınız şu anda Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkedir ve sözleşmeye taraf olup bireysel başvuru yolu açıktır. Eğer bir cezasızlık hâli varsa ona ilişkin müracaatlar neticesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde gerekli kararlar verilebilmektedir. Bakınız, biraz önce yapılan tartışmada da ortaya çıktığı gibi eğer bir ülkede bir hukuksuzluk varsa önce Parlamentonun işidir. Ne yapar Parlamento? Anayasal düzenini, hukuk düzenini, kanunlar hiyerarşisinde yer alan bütün mevzuatını evrensel hukuk düzenine göre yani “de lege ferenda” diye ifade ettiğimiz ideal hukuka yaklaştırmak zorundadır. Bunlarla ilgili çalışmalar yapılmışsa ve hatalı bir işlem varsa o da yargısal denetim, parlamento denetimi ve idarenin denetimi çerçevesinde incelenir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yargısal, idari çerçevede ve yasama organı çerçevesinde değerlendirilir, eğer düzeltilemezse uluslararası denetim mekanizmaları da açıktır. Bu çerçevede işletilecek mekanizma bugün evrensel hukuka göre vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini teminat altına almaktadır, hak ihlalleriyle ilgili etkin ve yeterli denetim sağlamaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tartışmayı izlemek için linke tıklayınız: https://www.pscp.tv/w/1ynJOpveleZxR