2001’de Ankara Bilkent Otel’de AKP’nin kuruluşu ilan edilirken o salonda bulunan genç ekonomist Ali Babacan, tam 19 yıl sonra yine aynı otel ve salonda, bu kez kurucusu olduğu partiye karşı kendi partisini kuran bir lider olarak bulunuyor…
2001’de AKP’nin kuruluşu Ankara Bilkent Otel’deki toplantıyla kamuoyuna duyurulmuştu. Abdullah Gül’ün çağrısıyla partinin kurucuları arasında yer alan genç ekonomist Ali Babacan, o toplantıdan tam 19 yıl sonra bu kez Genel Başkanı olduğu Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) açılışını duyuruyor.
AKP’nin ilk döneminin en önemli bakanlarından biri olan Ali Babacan, bu kez ülkeyi o partiden ve politikalarından kurtarmak için kendi deyimiyle ‘elini taşın altına sokuyor’. İşte üç dönem milletvekilliği yaptığı, ekonomi ve dışişleri bakanlıkları teslim edilen biriyken, kurucusu olduğu partiye karşı parti kuran Ali Babacan’ın portresi…
2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kurulurken iyi eğitimli, ekonomi bilgisi yüksek ve gelecek vaat eden Ali Babacan, yeni hareketin lideri olarak öne çıkan Abdullah Gül tarafından siyasete girmeye ikna edildi. Gül, sonraki yıllarda Babacan’ı “Kız ister gibi babasından istedim” diyerek nasıl ikna ettiğini anlatacaktı.
34 YAŞINDA EKONOMİNİN BAŞINDA
3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili oldu. Kısa sürede kendini siyasetin zirvesinde bulan Ali Babacan, çok genç bir yaşta, 34 yaşında ekonominin dümenine geçti. Babacan’ın ekonomide uyguladığı politikanın ana hatlarıyla Kemal Derviş programı olduğu yıllarca konuşuldu. Bu stratejinin sonunda büyüme hızlandı, kamu borcu azaldı, bütçe açıkları düştü, enflasyon kontrol altına alındı. Türkiye’nin kredi notu tarihinde ilk kez yatırım yapılabilir seviyeye çıktı. Yine bu dönemde IMF’ye olan borç kapatıldı.
TİME’IN ‘EN ETKİLİ 100 KİŞİSİ’NDEN BİRİ
Ali Babacan, ekonominin başında bulunduğu yıllarda Türkiye’nin dışarıya açılan en önemli isimlerinden biri haline geldi. Uluslararası piyasalarda attığı adımlar dikkatle takip edilen, söyledikleri ciddiyetle not edilen bir figüre dönüştü hızla. Ekonominin başındaydı ama Türkiye’den çok dışarıda daha çok tanınıyordu. Sakin, kolay kolay sinirlenmeyen, hemen hemen her meseleye ekonomi çerçevesinde bakan Ali Babacan, birkaç yılda hem içte hem de dışarıda dikkatle takip edilen bir isim oldu.
2002-2015 arasında 13 yıl boyunca bakanlık yapan Babacan yurt içinde olduğu kadar yurtdışında da AKP hükümetinin önemli yüzlerinden biri oldu. AB yetkilileriyle yakın ilişki geliştirdi, IMF, Dünya Bankası toplantılarında Türkiye’yi temsil etti, Davos toplantılarında hep ön plandaydı. Amerikan Time dergisi 2012 yılında Ali Babacan’ı “Dünyanın en etkili 100 insanı” listesine koyacaktı.
13 YIL KESİNTİSİZ BAKANLIK
Ali Babacan, devlet bakanlığı görevini yürütürken 2005’te Avrupa Birliği ile müzakereleri yürütmek üzere de baş müzakereci olarak atandı. Hem bakanlık hem baş müzakerecilik görevi nedeniyle bir dönem kamuoyunda “iki şapkalılık” yorumları yapıldı. 2007’de ise Dışişleri Bakanlığı görevine geldi ve bu görevini 2009’a kadar sürdürdü. Babacan, AKP tüzüğünde yer alan üç dönem kuralına takılınca 22., 23. ve 24. dönem milletvekillerinden sonra 7 Haziran 2015 seçimlerinde adaylığını koyamadı.
ELEŞTİRİLER… KIRILGAN EKONOMİNİN TEMELİNİ ATTI
Bugün kurduğu partiyle 19 yıl önce içerisinde bulunup belki de en parlak dönemlerini yaşattığı partiye rakip olarak sahneye çıkan Ali Babacan zaman zaman eleştirilerin hedefi de oldu. Uyguladığı stratejinin ‘kredi büyümesini patlatıp bugün yaşanan özel sektör borçluluğu sıkıntılarının da temelini attığı’ Babacan’a ekonomi alanında yöneltilen eleştirilerin başında geliyor. Cari açığın artması da yine Babacan’ın eksi hanesine kaydedilen bir not. Sürekli cari açık vererek büyüyen bir ülke, dış şoklar karşısında da kırılgan bir yapıya büründü. Sonraki yıllarda ve bugün de hissedildiği üzere, ekonomi en ufak bir şokla, bir dış müdahaleyle ya da Amerika’yla yaşanan bir ‘Rahip Brunson’ krizi örneğinde olduğu gibi bazen bir kişi nedeniyle bile oldukça zora girebiliyor.
“IRAK’A İLK BOMBA DÜŞTÜĞÜNDE…”
Ali Babacan, 2003’te Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaline en sıcak bakan isimlerden biriydi lideri Tayyip Erdoğan’la beraber. Meclis’e getirilen ‘1 mart tezkeresi’nin geçmesi için çaba sarf etti. O dönemde henüz bugünün yandaşına dönüşmemiş Sabah gazetesine verdiği bir mülakatta gazetenin kullandığı ifade yıllar yılı Babacan’a karşı kullanıldı. O ifade şuydu: “Irak’a İlk bomba düştüğünde 8.5 milyar $ hesaba geçecek.” Sonuçta tezkere, kamuoyu baskısına direnemeyen AKP’li milletvekillerinin ‘hayır’ oylarıyla reddedildi ancak Babacan’ın Irak’ın işgaline yönelik bakışını ekonomiye sabitleyen ‘hesaba geçecek dolar’ hesabı peşini bir daha hiç bırakmayacaktı…
“ÜLKE DİBE DOĞRU GİDERKEN SEN NEREDEYDİN?” SORUSU HEP ÖNÜNDE
Ali Babacan’ın ‘DEVA’ Partisi, ülkenin halihazırda içinde bulunduğu ağır ekonomik, siyasi ve sosyal krizlerin tam ortasında kuruluyor. Yıllarca ülkeyi yöneten AKP iktidarının en önemli bakanlarından biri olarak da Babacan, geçmişin mirasıyla yeni bir yola giriyor. Ancak Babacan’a her yandan gelecek eleştirilerin odağında her zaman ‘o zaman ne yaptın?’ sorusunda vücut bulan bir samimiyet testi olacak. İnsan haklarının ayaklar altına alındığı, basın ve ifade özgürlüğünün neredeyse yok edildiği, ülkenin yasalarla değil tel elden çıkmış kararnamelerle yönetildiği bu yeni Türkiye’de Ali Babacan da bu yapının oluşmasındaki katkısı nedeniyle sık sık özeleştiriye çağrılacak. Babacan’ın bu eleştirilere açık olduğu biliniyor ancak hem eski partisinden hem de potansiyel seçmeni konumundaki muhalif cepheden gelecek eleştirilerle nasıl baş edeceği de merak konusu.
AKP’DEN KOPUŞ SÜRECİ
Ali Babacan 2010 yılından itibaren Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki hükümetle yavaş yavaş zıtlaşmaya başladı. Ekonomik programından uygulanmasından kaynaklı bu ayrışma, Merkez Bankası-Hazine Müsteşarlığı eksenli devam etti. Sonunda Ali Babacan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yeni ekonomi gözdeleri olan Yiğit Bulut’la Cemil Ertem’in politikaları karşısında geri çekilmesiyle son buldu. Zira Erdoğan’ın ısrarlı ‘faiz’ açıklamaları ve Merkez Bankası’nın özerkliğine müdahale eden yorumları, Babacan’a artık daha fazla şans tanımıyordu. 2015 yılında milletvekili olarak girdiği Meclis’te sade bir milletvekili olarak kalmayı tercih etti. Uzunca bir görünmeme ve sessizlik politikasına başlayan Babacan’ın son twitter mesajının tarihi Haziran 2015’ti.
VE YENİ PARTİ…
Ali Babacan uzun süren sessizliğini 2019 Temmuz ayında bozdu. “Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım” diyen Babacan, AKP’den istifa ettiğini duyurdu. Kısa süre sonra da Babacan’ın öncülüğünde yeni bir partinin hazırlıklarına başlandığı kamuoyuna ‘sızdırıldı’. Babacan, 10 Eylül’de Karar gazetesine verdiği röportajda ilk kez ‘parti’ kelimesini kullanarak “Yıl bitmeden partiyi kuruyoruz” dedi. Yıl bitti, partinin kuruluşu birkaç kez ertelendi ama sonunda kuruldu. AKP çevresinde “sırtından bıçaklamadan” “ihanete” uzanan uzun bir çizgide eleştirilen Ali Babacan, kimi çevrelere göre de ülkeyi içine girdiği ağır ekonomik kriz ile demokrasideki gerilemeden kurtaracak isim. Başta da belirtildiği üzere geniş bir kesimce de “bugüne kadar hep susan bir düzenci” olarak görülüyor.
Yıllarca emek verdiği partisine karşı yeni parti kurarak karşı çıkan Babacan, siyasette beklediğini bulur mu bilmiyoruz ama önümüzdeki birkaç yılda çokça konuşulacak siyasetçilerden biri olacağı kesin. Babacan, ilk adımını 19 yıl önce hareket ettiği noktadan, Bilkent Otel’linin salonundan attı. Bakalım 19 yıl sonrasını görebilecek mi başlattığı hareket…Kronosnews