Hayat ne tuhaf değil mi? Hayatı boyunca yerinde duramamış adam, Hazım Sesli, 4 yıldır üç metrekarelik bir hapishane hücresinde çile dolduruyor.
BAHADIR POLAT-KRONOS
Hazim Sesli denilince benim aklıma önce hiperaktif bir girişimci portresi düşer. Yerinde duramayan, her an bişeylerle, birileriyle uğraşan, bir yandan telefonla konuşan, diğer yandan organizasyon yapan, aynı anda da misafirlerini ağırlayan, asistanına talimat veren ve randevularını planlayan adamdır o. Biraz yorucu bir cümle oldu farkındayım ama onu anlatmak için biraz yorulmak kaçınılmazdır.
Çünkü Hazim Sesli ile takılıyorsanız, yorulmayı hatta epey yorulmayı göze alacaksınız demektir. Zaten bir süre sonra onun hiç yorumladığını görüp ortamdan sıvışmaya bakmanız da kaçınılmazdır. Diğer ihtimalse onun atmosferinin çekiciliğine kendini kaptırmaktır ki, ben genelde onun çevresindeki aşırı kalabalıkları hep buna yormuşumdur. Onun atmosferinin çekiciliğine…
Bir iş insanını, Anadolulu bir girişimciyi yücelttiğimi falan düşünmeyin sakın. Onu biraz olsun tanıyanlar bana hak verecektir. Hatta az bile yazdım. Zira daha sabahın köründe başlayıp, gece yarılarına kadar devam eden görüşmelerini, randevularını, toplantılarını anlatmadım bile. Önemli bir ameliyat geçirdikten sonra, ertesi gün sabah 7’ye kahvaltı randevusu koyan ve buna uyabilen bir adamdır işte Hazim Sesli. Sanırım bu son cümle, tanımayanlara biraz daha fikir vermiştir.
Bu satırları, yaptığı “hayır işlerini” gerekçe gösterip, 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Sesli’ye, 15 yıl ceza verdiklerini öğrendikten sonra kaleme alıyorum. Hayat ne tuhaf değil mi? Hayatı boyunca yerinde duramamış adam, 4 yıldır üç metrekarelik bir hapishane hücresinde çile dolduruyor. Nasıl o sisteme alışabilir, diye düşünüp düşünüp dertlendiğim çok oluyor ama imdadıma hemen, Yüce Yaratıcı’nın “kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyeceği” vaadi yetişiyor. Evet, elbette boş durmamıştır, duramaz Hazim Sesli, o 3 metre karelik alanı da kendince şenlendirmiş, ruhununun fırtınalarını o soğuk taş duvarlara aksettirmiştir.
Muhtemelen dostlarını düşünmüştür bol bol. Yıllardır emek verdiği, onlar için gecesini gündüzüne kattığı, dertlerine tasalarına ortak olduğu dostlarını. Bu dönemde ne kadar vefa gördü kestiremiyorum zira mapushanelerin içi kadar dışı da tecrid artık. İnsanlardan, dostlardan haber alabilmek bile nimet. Buna karşılık onun adına kamuoyunda tek ses seda duymadık! Başkanlığını yaptığı Uşak Ticaret ve Sanayi Odası’ndan, yine kurucu başkanlığını yaptığı Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu’ndan (TÜGİK) ve üyesi olduğu, yönetiminde bulunduğu TOBB’daki dostlarından tek itiraz yükselmedi, aynen diğer derdest edilen girişimcilerde olduğu gibi. Memleketteki ölüm sessizliğinde kaybolup gitti onun sesi soluğu da…
Hep iyiliğini görmüş dostları şimdi hala Meclis’te, AKP kadrolarında, bakanlık koltuğunda, sivil toplum liderliğine devam ediyor. Bugün hiç sesleri duyulmasa da, yarın nasılsa, “Hazimciğim özledik” derler ve işler yoluna giriverir! Hazim Sesli yine onlar için koşturmaya, ailevi dertlerine kadar ilgilenmeye devam eder. Acaba, iyi insanların kaderi midir bu, yoksa iyiliğin karakteri mi?
Evet, darbeden çok önce tutuklanan ve şimdi cezası kesilen Hazim Sesli, iyi bir insandır. Kimseye kötülüğü dokunmamıştır, her isteyene yardım etmiştir. Mahkemede suç kabul edilse de iyiliklerini inkar etmemiştir, her elini uzatana o da elini uzatmıştır. Dünyada yapamasam da buna ahirette şahitlik edeceğim Hazim Abi.
Bizim onunla tanışma hikayemiz uzun bir uçak yolculuğunda başlamıştı. Uçağa biner binmez, herkes kemer bağlayıp uçuşa hazırlanırken, onu laptopuyla çalışırken görmüştüm. O anda bile çok meşguldü. Beraber uçtuğumuz ve onu iyi tanıyan arkadaşım kulağıma, “Güney Afrika’nın battaniye kralı, Hazim Sesli” diye fısıldamıştı. Bu bilgiyi alır almaz tanışmak için can atmaya başladım. Bilgisayarından kafasını kaldırı kaldırmaz da kendimi tanıttım. Bir iş grubuyla yaptığımız Güney Afrika seyahatinin ev sahibi konumundaydı. Zira Sesli ailesinin Güney Afrika’da çok büyük yatırımları vardı. Hatta ailenin bazı üyeleri orada yaşıyordu.
Avrupa’nın en büyük battaniye fabrikasını Uşak’ta kurduktan sonra dışa açılmış ve amca çocuklarıyla beraber tekstil yatırımlarını Güney Afrika’ya taşımıştı. Johannesburg’daki fabrikalarını, iş çevrelerinden gördüğü itibarı şaşkınlıkla izlemiştim.
Elbette onunla tanıştıktan sonra, biraz gazeteci merakıyla, Johannesburg’daki otel odamda biraz daha araştırma yapmak istedim. Kimdir bu “battaniye kralı” diye?
Karşıma dört nesildir ticaretle uğraşan, üç nesildir de sanayicilik yapan bir aile portresi çıktı. Hazim Sesli aslen Nevşehirli. Ticari hayata atılması okul yıllarında, Nevşehir pazarlarında sakız ve su satarak başlıyor. Yani çekirdekten yetişmiş bir girişimci o. Nevşehir’de ticaretle uğraşan aile, Uşak’a taşınınca sanayicilik macerası da başlıyor. Ailenin halı ipliği üreten ilk fabrikasında, dedesinin ve dayısının şöförlüğünü yaparak iş hayatına atılıyor ve onların yanında sanayiciliği öğreniyor.
Hazim Sesli, 1987’de askerlik dönüşü, dedesinin verdiği sermaye ile atıl durumdaki bir halı fabrikasını satın alır ve böylelikle “battaniye krallığına” giden yola ilk adımını atmış olur. Türkiye’nin en küçük battaniye üreticisi olarak yola çıkan Sesli, 1991 Körfez krizi döneminde Orta Asya ülkelerine ihracata başlar. İhracat hamlesi şirketin önünü açacaktır. 2000’li yıllara kadar Türkiye’nin en küçük battaniye fabrikasını, Avrupa’nın en büyük battaniye fabrikasına çeviren ve üretiminin yüzde 85’ni ihraç eden Sesli, o tarihte aile üyeleriyle birlikte Güney Afrika’ya açılır. İşte şimdi biz bu açılımın sonuçlarını görmek için, bir grup gazeteci ile Güney Afrikadaydık…
Hazim Sesli ile o seyahatte tanıştık ve sonra yolumuz defalarca farklı programlarda, organizasyonlarda, basın toplantılarında ve tabi ki seyahatlerde kesişti. Merter’de bulunan ve iş dünyasının buluşma mekanlarından diyebileceğim ofisinde söyleşiler yaptık pek çok kez. Uşak’ta başlayan sanayileşme yolculuğunu farklı şehirlere ve tabi Afrika’ya açmayı başarmış, İstanbul’u şirketlerinin merkezi haline getirmiş, Koza’sından çıkarak kelebeğe dönüşmeyi başarmış bir girişimcinin ayak izlerini takip etmek, elbette ekonomi gazeteciliği için her zaman heyecan vericidir.
Ne hazindir ki, 2015’in o puslu ve karanlık atmosferinde, hakkındaki iddialar ve tutuklanma dedikoduları ayyuka çıkmışken, yurtdışında yatırımları olduğu halde bırakıp gitmedi Hazim Sesli. Suçlu olmadığını iyi bilen insanların özgüveniyle, adalete güvenmeyi tercih etti. Sonrası malum, hücrede 4 yılını devirdi. 4 yılın sonunda, 15 yıl ceza yedi.
Bugün onu “terörist” ilan eden veya en azından öyle yansıtmaya çalışan AKP kadroları da çok iyi tanır Hazim Sesli’yi. Zira 2011 seçimlerinde Parti’nin Uşak adayıydı. Eğilim yoklamasında ilk sırada çıkmasına ve şehirde çok ciddi tabanı olmasına rağmen onu dördüncü yani son sıradan aday gösterdi Başbakan Erdoğan. Buna rağmen küsmedi, seçilmesinin imkansız olduğunu bildiği halde müthiş bir seçim çalışması yaptı. AKP tek vekil çıkaracakken onun sayesinde ikinci ismi Meclise taşıdı.
AKP lideri Tayyip Erdoğan, Hazim Sesli’yi çok iyi tanıyan isimlerdendir partide. Hatta Hazim beyin muhterem annesini da çok iyi tanır her gördüğünde ona selam ve hürmetlerini iletmesini isterdi. Annesinin hayır duasını alırdı. Nereden nereye… Hayır dua istediğiniz bir kadının oğlunu, şimdi sırf biat etmedi diye terörist ilan etmek! Evet, hayat imtihanlarla dolu, bir tarafta zalimlerin, diğer tarafta masumların imtihanları…