PROF.DR.SUAT YILDIRIM-SHABER
Üç bin beş yüz yıl kadar önce, Hz. Mûsa (a.s), büyük dedesi Hz. İbrahim (a.s)’dan miras aldığı, bir Allah’a teslimiyet anlamındaki Hanif dinini Mısır’da tebliğ etmeye başladı. O dönemdeki inanca göre hükümdar, Tanrı’nın oğlu, hatta yeryüzü tanrısı sayılırdı.
Firavun: “Bırakın beni şu Mûsa’yı öldürteyim. Bu gidişle, onun sizin dininizi değiştireceğinden veya ülkede anarşi çıkaracağından endişe ediyorum” dedi (Mü’min sûresi 40/26). Ayetteki “din”den maksat, o toplumun tuttuğu yol ve medeniyettir.
Firavun, aslında kendi saltanatını düşündüğü halde, bir çok tiran gibi, güya halkı düşündüğü için, onlar namına Musa’yı ortadan kaldırmak istediğini ileri sürüyordu. “Her halde bunlar sizi sihirleriyle yurdunuzdan çıkarmak isteyen ve en ideal yaşam düzeninizi ortadan kaldırmak isteyen iki büyücü! (Tâhâ 20/63) ayeti bunu ifade etmektedir. Sonra müminlere işkenceyi artırdı, mabedi kapattı. Bu durumda Allah Hz. Mûsa’ya şöyle buyurdu: “Mûsa’ya ve kardeşine: “Evlerinizi ibadet yeri (okul, merkez) yapın!” dedik (Yûnus 10/87). Asıl hüküm ibadetin mabedde yapılması idi, işkence dönemine ait özel hüküm verildi.
Corona döneminde biz Müslümanlar da Mûseviler ve Hıristiyanlarla beraber özel durum hükmünü uyguluyoruz. İnsanlar yanlış uygulamalarda aşırı gidince Allah corona’yı görevlendirerek, makul tutumu uygulamaları için insanlığı uyarmak istedi. “Aklınızı başınıza toplayın, yanlıştan dönün, yaratılış gayenize uygun hareket edin, ailenizi ihmal edecek derecede dünyalık peşinde koşmayın, ebedi mutluluğa layık olacak şekilde yaşayın!” dersini vermek istedi.
İki bin yıl önce Hz. Îsa aynı tevhid dinini tebliğ etti. Risaleti bir sene kadar sürdüğü için dîninin esaslarını kaydettiremedi, birkaç havari dışında, öğretilerine sahip çıkan uygulayan ve sonrakilere ulaştıran bir nesil bulamadı. Önceki ilahi kitapları ve peygamberleri kabul etti, kendisinden sonra gelecek son peygamber Hz. Ahmed (a.s)ı müjdeledi (Yuhanna İncil’i, 14/16 ve 16/13). Tebligatı kısmen şifahî olarak yayılıp sonra kitaplaştırıldı. O ve kendisine inanan havariler müşrik ve zalim Roma yönetimi tarafından yok edildi. Fakat müthiş satvetine rağmen Roma zulmü onun çağrısını susturamadı. Üç asır sonra o devletin hükmü altında yaşayan büyük kitlelerin çoğu onun davetini benimsediler, İmparatorluk da resmen kabul etmek zorunda kaldı. Fakat üç yüz sene süren devlet terörünün zulmü, saptırmaları ve gizlenme, öğretilerinin önemli bir kısmında değişikliklere yol açtı. Dünyada başka hiçbir dinin mensupları Hıristiyanlar kadar farklı ve birbirinden uzak gruplara bölünmediler (De Glasenapp, Les cinq grandes religions(Beş Büyük Din), Paris, Payot, 1954, s.415). Yüce Allah, tamamlayamadığı risaletini tamamlaması için Hz. Îsa (a.s)ı katillerin elinden kurtarıp nezdine yükseltti, himayesine aldı. Vakti gelince Allah onu gönderecek, ümmetinin başına geçirip eksik ve yanlışları düzeltecek, son Peygamber (a.s.m)’ın dininin müçtehidi olarak irşadını tamamına erdirecektir. Dünyanın şimdiki durumunda maalesef Hristiyan geleneğinden gelenlerin büyük bir kısmı Kilise ve dini yaşantı ile ilgilerini koparttılar. Şimdi corona dünyanın en büyük dinî geleneğini teşkil eden bu kitleye de toparlanma, aslına dönme fırsatı veriyor. Corona, careme dönemine rastladı. Kırk altı günlük oruç dönemi 11 Nisan cumartesi günü sona eriyor. Pazar günü Paskalya bayramı. Hristiyanlar Hz. İsa (a.s)’ın öğretilerinden kalan ibadet, dua, oruç, ve muhtaç insanlara destek olma dinî görevlerini yerine getirme fazileti ile Tanrı’ya yaklaşmaya çalıştıkları bu dönemde coronanın diriliş çağrısına daha duyarlı hale geleceklerdir. Bu vesile ile, bu değerlerle donanan Hristiyan dünyasına mutlu Paskalya bayramı diliyorum.
Budizm ve Hinduizm gibi büyük dinî ümmetlerin de, bu dönemde kendileri ile yüzleşmeye gideceklerini tahmin edebiliriz. Kanada’da otokton (Ülkenin aslî ahalisinin) bu dönemde şöyle dua ettiklerini öğrendik: “Ey Yüce Yaradanımız! Bizimle beraber olmanı diliyoruz. Hastalarımıza ve uzakta olan tanıdıklarımıza yardımcı olmanı diliyoruz. Ümidimizi kayb ettiğimizde, bize hayat veren su ve bizi taşıyan yer nimetine şükretmemizi bize hatırlat! Tüm insanların akrabamız olduğunu bilmemize yardım eyle ya Rabbî”.
Müslüman dünyasının dinlerinde, kutsal kitaplarında değişiklik olmadı. Bununla beraber dini anlamada, yorumlamada ve uygulamada yanlışlar yaptılar. Uzun dönemlerden beri yönetimlerindeki politikacılar iyi yönetmediklerinden bilimde, medeniyette, ahlakta, kültürde, toplum idaresinde geri kaldılar. Öyle ki İslam dininin temel değerlerinin ülkelerdeki uygulanmasını inceleyen çalışmalarda, ilk otuz ülkeye giren İslam ülkesi yer almadı. İlk ona giren ülkeler Finlandiya, İsveç, Danimarka, Yeni Zelanda, Kanada gibi ülkeler oldu. Müslüman dünyada İslam’ın parlak yüzü küsûfa girdi. Güneş tutulması sürekli hale geldi. Corona Müslümanlara da şu çağrıyı yapıyor: “Rabbinizin gönderdiği ve Peygamberinizin tebliğ ettiği dininizi gereği gibi anlayıp uygulamadınız. Şimdi diğer meşgalelerinizi bir tarafa bırakın, yuvanıza dönün, dirilişe ihtiyacınız var. Bu fırsatı değerlendirmek için aklınızı başınıza alın! Gelmek üzere olan kutlu Ramazan ayını yuvanızda iyi değerlendirin. Yıllarca yaptığınız ihmalleri telafi etmeye çalışın. Nefis muhasebesi yapın, kendinizle yüzleşin! Tövbe edin, af dileyin!”
Yüce Allah, yarattığı insanlardan vaz geçmediğini gösteriyor: “Siz haddi aşan, kıymet bilmez bir topluluksunuz diye bu Zikr (Hatırlatıcı) ile sizi uyarmaktan vaz mı geçeceğiz?” (Zuhruf 43/5). Böylece Büyük Mahkemenin duruşması için vaki olacak dirilişten önce insanlığa bir fırsat veriyor. Orada aklanmak için, şimdi bir dirilişe çağırıyor.
Prof. Dr. Suat YILDIRIM