Dünya ülkeleri, koronavirüs ile mücadelede izledikleri çeşitli yollar ve aldıkları tedbirlerle vatandaşlarını bir an önce bu salgından kurtarmaya çalışıyor.
Nerdeyse küresel pandemic olarak kabul edilişi 100 günü geçen koronavirüs ile mücadelede en başarılı ülke Yeni Zelanda oldu. Avustralya’da bu sıralamaya aday ülkeler arasında sayılabilir.
Yaklaşık 5 milyon nüfuslu Yeni Zelanda’da, vaka sayısı 1312.
Virüs sonucu vefat edenler bir elin parmaklarını geçmiyor. Sadece dört kişi.
Geçtiğimiz Aralık’ta, sınırlarını kapatan bu ülkede, 26 Mart’tan beri sokağa çıkma yasağı uygulanıyordu.
Ülkenin Başbakanı Jacinda Ardern, sevindirici müjdeyi verdi.
Salgınının üstesinden gelmeye az kalındığını, bir hafta sonra yasakların kaldırılacağını duyurdu.
Dünya medyasında geniş yer aldı bu gelişme.
Jacinda Ardern, geçen yıl Christchurch’deki camide yaşanan terör saldırısından sonraki sağduyulu duruşuyla büyük takdir toplamıştı.
Avustralya ise tam bir ay önce (12 Mart’da) korona ile mücadele de yol haritasını hayata geçirdi.
Söz konusu süre zarfında, virüsün yayılma hızında en düşük rakamlar gözlendi. Son 48 saatte 62 yeni bildirim ile birlikte, ülke genelindeki toplam vakıa sayısı, 6.347. Bunlardan da 61’inin vefat ettiği kayıtlara geçti.
Mücadele kapsamında alınan tedbir ve ekonomik teşvik paketlerine geçmeden önce, izlenen yoldaki başarının temelinde yatan faktörleri de göz ardı etmemek gerekiyor.
Avustralya’nın takdir edici tarafı, hiç şüphesiz sürecin ilk gününden beri şeffaf şekilde konu hakkında toplumun bilgilendirilmesi oldu.
Tek adam sistemiyle yönetilen Türkiye ve benzeri bazı ülkelerin yaptığı gibi vatandaştan bir şey saklanmadı.
Mesela NSW Eyaleti’nde ilk günden beri, her sabah gelişmeler ile ilgili açıklama yapılıyor.
Her gün sabah 8’de Eyalet Başbakanı, Emniyet Müdürü ve Sağlık Bakanı ortak şekilde, hem de canlı yayında toplumu bilgilendirip, tüm ayrıntıları toplumla paylaşıyorlar.
Ayrıca en sıcak gelişmeler de, kısa aralıklarla cep telefonları ve çeşitli iletişim araçlarıyla insanlar haberdar ediliyor.
Federal Hükümet ise; koronavirüs ile mücadele de, eyaletlerdeki uzmanlarında katkısıyla Sağlık Koruma Komitesi (AHPPC) ile birlikte aldığı kararlar ve önlemleri hayata geçirdi.
Federal Başbakan Scott Morrison özellikle bu uygulamanın önemini ‘ulusal birlik ruhu içinde‘ çalışma konusunda verdikleri desteklerden dolayı bilhassa Eyalet Hükûmetlerine teşekkür ediyorum diyerek vurguladı. İktidardaki Liberal-Ulusal Koalisyonu ile ana muhalefet İşçi Partisi tam bir ahenk içinde çalıştı.
Başbakan ‘Biz çok güçlü bir ülke ve çok güçlü bir halkız’ mesajı verdi.
Ne yazık ki; Türkiye’de şu zor günlerde bile ucuz siyasi hesapların yapılması, insanı hayrete düşürüyor. AKP iktidarı, muhalif belediyeleri saf dışı bıraktığı gibi, ihtiyaç sahibi vatandaşlar için başlatılan yardım kampanyalarına bile tahammül edemedi.
Başbakan Morrison, vatandaşa IBAN numarası verip bağışta bulunmalarını istemedi.
Yaklaşık 6,5 milyon vatandaşı kapsayan ve 3,5 milyona yakın işletmeyi içeren teşvik ve destek paketi açıkladı.
Tabii mevcut bütçe açığını kapatma hedefinde güçlü bir ekonomi politikası uygulayan Federal iktidar için, hiç de kolay olmadı bu kararları almak.
Çünkü bu uygulamayla milyonlarca işsiz, kapanan şirketler ve belki de uzun bir süre kolay kolay kapanamayacak bütçe açığı söz konusuydu.
Teşvik paketinde, küçük orta işletmeleri ve diğer sektörleri destekler mahiyette 17,6 milyar dolarlık bir ekonomik plan uygulamaya konuldu. Çalışanların işten çıkarılmaması için şimdilik 6 ay devam edecek olan JobKeeper programı adı altında 130 milyar dolarlık ödenek ayrıldı.
Başbakan aynı zamanda çalışanlara güçlü bir moral vererek: “Size ve ailenize yardımcı olmak için, 130 milyar dolarlık JobKeeper planımız, işvereniniz tarafından ödenecek olan iki haftada bir 1500 dolarlık sübvansiyon ile altı ay boyunca size destek olacak” dedi.
Dünya bu virüs belasıyla ve önemli zorluklarla uğraşırken, ülkede sokağa çıkma yasağı değil ama evde kalma çağrısı yapıldı. Sürekli vatandaşlara bu telkinde bulunuldu.
Sosyal mesafe kuralları gereği restoranlar ve cafeler kapandı. Sadece takeaway alışverişe ve siparişlere izin verildi.
Okulların açık kalması tavsiye edildi. Ancak öğrencileri gönderip, göndermeme velilerin takdirine bırakıldı.
Sydney’in dünyaca en ünlü plajları kapandı. Hatta insanların sosyal mesafe kurallarını ihlal etmesi nedeniyle sahilde yürüyüş yapanlara bile izin verilmedi. Birçok insan yaşam alanlarını, alışkanlıklarını ve ailelerinin ihtiyaçlarını koronavirüs dönemi boyunca izlenecek programlara göre uyarlamak zorunda kaldı.
Eyaletler, zaruri durumlar ve sağlık sebepleri dışındaki seyahatleri kısıtlayarak, sınırlarını kapattı.
Ülke bir anda izole oldu.
İlk hafta Centrelink ofislerinin önündeki uzun kuyruklar ve süpermarketlerdeki ufak tefek bazı tatsız olayların dışında, bir olumsuzluk yaşanmadı. Hava ulaşımının durmasıyla, bu sektörde çalışanların nerdeyse hepsi işinden oldu.
Sokağa çıkma yasağı nedeniyle, birçok işyeri kapısına kilit vurdu.
Mesela, 120 yıllık ticari geçmişe sahip, köklü mağazalar zinciri MYER, geçici süreliğine de olsa, ülkedeki tüm mağazalarını kapatma kararı aldı. 10 binden fazla çalışanı işsiz kaldı.
MYER’in CEO’su, 120 yıllık kurumun, en zorlu kararlardan birini almak zorunda kaldığını söyledi.
Burada adını saymakla bitiremeyeceğimiz bir çok tanınmış önemli firma, benzer kararlar aldılar.
Perakendeciler Derneği’nin, süreçle ilgili araştırmasına göre satışlarda; yüzde 40 ile 60 oranında düşüşler yaşandı.
Şu bir gerçek ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Ama hayat devam ediyor.
Bu arada evden çıkmamayla ilgili farklı çözümler dile getiriliyor.
Milyonlarca Avustralyalı, Hükümetin ücret sübvansiyon programına kaydolurken, uzmanlar da ‘kriz dönemini fırsata çevirme’ ilkesiyle bu zamanın iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Mesela, Küçük İşletmeler Birliği Genel Müdürü Peter Strong, hem işveren, hemde çalışanların online eğitim sistemiyle becerilerini geliştirebilecekleri ve daha iyi kariyerlere sahip olunabileceğine işaret etti.
Kısacası, koronanın Avustralya’daki etkisi ve alınan tedbirler bu şekilde.
Peki Türkiye’de?
Uygulanan yanlış siyasi politikalarla, ekonomi dibe vurmuş, içi boşaltılan ülke hazinesi de korona ile ilgili mücadeleye cevap veremediği için, sağlık sistemi felç.
Neredeyse günde 100’e yakın insanımız koronadan hayatını kaybediyor.
Toplumun devlete olan güvenci kalmadığı için, sokağa çıkma yasağı uygulaması uzayabilir endişesiyle, vatandaş marketlere hucüm ediyor.
Herkes tedirgin.
Üzülmemek elde değil.
Adı haksız uygulamalar ve zulümlerle zirve yapan İçişleri Bakanı’nın, istifa tiyatrosu bile her şeyi anlatmaya yetiyor.
Sadece ucuz siyasi şovdan ibaret olan “Hiçbir virüs bizim tedbirlerimizden daha güçlü değildir” sözünün ise ne kadar boş ve ülkeyi ne hale getirdiği ortada.
z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au