Soru: “Hocam, geçen hafta “Fatiha Üzerine Mülahazalar” isimli kitabı okudum. Çok istifade ettim. Artık namazlarımı ayrı bir ruhi coşkunlukla kalıyorum. Fatiha’yı her okuyuşumda kitapta geçen manaları düşünüyor ve anlam yoğunluğu içinde namazımı kılıyorum. Bunu bi arkadaşıma açtığımda Hanefi mezhebine göre namaz esnasında ayetlerin manalarına yoğunlaşmanın caiz olmadığını söyledi. Ben de size sorayım istedim.” (Serap Y.)
Kıymetli okur!
Nasıl ki, söz söylenirken onu maksat ve manaya en uygun şekilde söylemek gerekirse, elbette bir sözü okurken de manasını düşünmek gerekir. Aksi halde, “manasız” bir iş yapılmış olur.
Bediüzzaman Hazretleri, bu kaideyi çok önemli bir münasebetle ifade buyurur. Fâtiha Sûresi’nde önce Cenab-ı Allah’ı birtakım ve çok önemli kemal sıfatlarıyla gıyapta zikreder. Yani O’ndan muhatabımız olarak değil, ‘O’ olarak söz ederiz: “Rahmân, Rahîm Allah’ın Adıy’la ve adına. Bütün hamd, Âlemlerin Rabbi Allah içindir. Rahmân ve Rahîm. Din (Hesap ve Hüküm) Günü’nün Mâliki.”
Hz. Allah’ı (c.c.) böylesi kemal sıfatlarıyla anan insan, Fâtiha’yı okurken bu sıfatlara sahip Zât’ın huzuruna yükselip O’na doğrudan muhatap olmak ister. Bunların manası üzerinde düşünme, insana bu istek ve şevki verir.
Ayrıca, Allah’ı bu kemal sıfatlarıyla anmak, O’nun kapısını çalmak gibidir ve bu kapı bu sıfatlarla açılır.
Artık insan, âdeta “seyr ila’llah”ı (Allah’a doğru seyahati tamamlamış) bir marifet yolcusu gibi huzurdadır ve Cenab-ı Allah’a, bütün bu sıfatlara sahip Zât olarak “Sen” diye hitap eder. Ve şöyle der: “Ancak Sana ibadet eder, ancak Sen’den yardım bekler ve dileniriz.”
Bunu söyleyen insan, sanki ihsan makamına, “Rabbini görüyormuşçasına O’na ibadet etme” mertebesine yükselmiş gibidir.
Demek ki Fatiha’da, namazda ve Fatiha’da geçen Hz. Allah’ın kemal sıfatlarını anmada ihsana ulaşma imkânı vardır. Öyleyse bu imkân değerlendirilmeye çalışılmalı, Fatiha ona göre okunmalı, söz konusu sıfatlar O’na göre zikredilmeli ve namaz ona göre kılınmalıdır.
Hanefî Mezhebi’nde namazda kıraatte kalbi huzurdan, yani huzûr-i İlâhî’den başka yöne kaydırmamak için manalar üzerinde düşünmek tavsiye edilmez. Doğru. Fakat manaları düşünmek, yukarıda arz edildiği üzere huzurda bulunmayı daha çok hatırlatıp hatta insanı huzurdaki huzura yönlendirebilir de.
Dolayısıyla belki daha güzel olan, kıraati manaları sadece birer mana olarak değil, gerçekten neye işaret ediyorlarsa onun üzerinde yoğunlaşarak yapmaktır.
Aslında önemli olan elbette Kur’an-ı Kerim’in okunmasıdır. Nasıl ki insan, yediği bir nimetin içeriğini bilmese yine de ona fayda sağlar. Aynen bunun gibi kalp ve ruh midesine atılmış her Kur’an ayeti, anlamı bilinmese de insana fayda sağlar. Kişi, manasını bildiği halde düşünmezse bunda herhangi bir mesuliyet de olmaz.