Dünya “Covid-19” salgını ile sınanırken…
Ülkenin tartıştığı şey: Süleyman Soylu.
Yere göğe konulamayacak bir tarafı varsa…
O da Cumhuriyet tarihinin en zalim içişleri bakanı olduğu gerçeğidir.
Hoş, içişleri bakanlığı cumhuriyetle gelen bir makam değildir.
Osmanlı’nın son asrına meşhur dahiliye nazırları (içişleri bakanları) damgalarını vurmuşlardır.
Dahiliye nazırı iken Ermeni tehcirinde mühim rol oynayan ve bir Ermeni kurşunuyla Berlin’de can veren Talat Paşa gibi.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal gibi.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ
**
Soylu’nun istifasını geri alırken yazdığı şu satır, gaddarlığın sınırı olmadığının işaretidir:
-Eksikliğimizin insani durum olarak kabul edilip onarma hakkı verilmesi…
**
Yüzbinler sokağa döküldü, enfekte olmayan da oldu.
Neyi nasıl onaracaksın?
İnsani durummuş!
**
Sadece bu mu.
Umre konusu.
Suudi Arabistan önce dünyaya sonra içine kapanırken…
Türkiye vatandaşları Hicaz’dan dönüşe geçmemişti bile.
Mart ayının üçüncü haftasını buldu, dönüşlerin tamamlanması.
**
Birkaç gün önce virüs testi pozitif çıkan Haydar Baş vefat etmiş.
Öğreniyoruz ki:
Oturduğu Trabzon Akçaabat Sarıtaş mahallesi haftalar önce karantina altına alınmış.
Kim soktu oraya virüsü?
Vak’a patlamasında umre konusu mühim köşe taşıdır.
İkinci köşe taşı ise 10 Nisan cuma akşamıdır:
Sokağa çıkma yasağı izdihamı.
Neyi nasıl onaracaksınız?
**
İnsanlığa karşı işlenen suçlar,
Bir bakanın lideriyle helalleşmesiyle onarılmaz.
Kimse, sorumluluktan böyle sıyrılamaz.
Yakında,
Çok yakında, salgın belası öyle can yakacak ki…
Arada Soylu görevden alınsa dahi kimsenin umrunda olmayacak.
**
Herkesin kendine gelmesi gereken günlerden geçiyoruz.
Bu illetin aşısı yok. Tedavisi bulunamadı, kimi tedaviler kimi hastada sonuç veriyor, o kadar.
Dünya, en az 1 yıl bu salgınla yaşamanın kritiğini yapıyor.
Ekonomi komada.
Devletler, “kilit sektörleri ufaktan çalıştırabilir miyiz”e kafa yoruyor.
Virüsle birlikte yaşama evresi diye bir şey var.
Sık duyacağız.
**
Türkiye’de ise koronavirüsü, gücünü tahkim etme fırsatına çevirmeye çalışan bir rejim var.
En son, içeri tıkmayı düşündüğü rejim muhalifleri için hapishanelerde 90-100 bin kişilik yer açtı.
Bunu yaparken…
Hırsızı, dolandırıcıyı, yağmacıyı insanların içine saldı.
Şaşırıyoruz fakat öteden beri gelenek bu maalesef.
Devlet, insanlara karşı işlenen suçları…
O suçun mağdurlarının feryatlarına bakmadan affetmiş,
Kendine karşı işlendiğini iddia ettiği suçları ise kapsam dışı tutmuştur.
**
Oysa…
Ancak, devlete karşı işlenen suçlar affedilebilir.
Bizim topraklarda bu pek görülmez.
Sadece…
Bir “devlet” yıkılıp yeni “devlet” kurulursa…
Yani “devlet” el değiştirirse…
Önceki rejimin muhalifleri salınır.
Bunun Anadolu’da da başka yerlerde çokça örneği vardır.
Olmuştur.
Ve olacak olan da budur.