Bir bayram daha geldi geçiyor, buruk bir bayram daha.
Binlerce seven sevdiğinden ayrı, vatanından ayrı.
Kimisi hücrede, kimisi hapiste, kimisi sürgünde…
Dünyanın kanunu bu, özverili olanlar en büyük derdi çeker.
Dünya mü’mine zindân zalime cennet.
Evet, bebekli anneler, devâ bulamayan hastalar, daha nice mâsumlar hapiste, bir o kadarı da sürgünde.
Ve elimizden hiç birşey gelmiyor.
Kara Efe Ahmet’in günden güne erimesini seyrettiğimiz gibi elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz…
“Aktif Sabır” ümitlerimizi nisbeten beslerken, Duâ’nın gücü olmasa çıldıracağız.
“Allah var, gam yok” deyip rahatlıyoruz.
Ra-ma-zan, Bay-ram.
Derken Kurbân…
Sâdece “Kurbân” olanlar aklımda…
Zulme kurbân,
Hakk’a kurbân,
Hizmet’e kurbân…
Meriç’in, Ege’nin şehitleri
Dâr hücrelerin yiğitleri aklımda.
Devâsız yitenler, sürgünü hicret edenler, sâde onlar aklımda.
Önden gidenler ve onları takip edenler…
Gözyaşlarıyla yeni bir bayrâm.
Bayrâmsa bayramımız Bayram ola!
Öyle bir bayram ki, sevinç sesleri, tebessümler yahut gülücükler değil, hüzün bulutu yükseliyor göklere…
Ve yağmurunu gözyaşlarından müteşekkil döküyor.
Dillerimizde Sâhibimiz’e yakarışlar…
Yâ sâhib el-gurebâ
Yâ sâhib el-mazlûmîn
Yâ sâhib el-mağdûrin
Yâ sâhib el- mevkûfîn
Bizlere ferec ve mahrec ihsân eyle !
Bir bayrâm (?) mazlûmlara ferec ve mahrec duaları ile geçen bir bayrâm…
Hüzünlü gurbet, hüzünlü bayramlar.
Derken telefonuma bir fotoğraf düşüyor.
Ağlamaktan göz pınarları kuruyan, Gülen ama gülmek nasîb olmayan “Ağlayan Adam”
Bahçıvan !
Seccâdesinde iki büklüm…
Herzamanki gibi…
Hüznün mücessem hâli.
Hüznü O’nun hüznü gibi yaşayamadığım için üzgünüm…
Derdine ortak olabilecek çapta değilim…
Fakat şâhidim, şâhidiz ;
Adânın ezâ ve cefâsı, dostların vefâsızlığı, asrın idrâkine söz söyleyen, Koca Çınar‘ın kaddini büksede…
O tohumlarını bu nevbaharda yedi düvele saçtı.
Şimdi “biiznillâh” meyveye durma zamânı…
Sen vazifeni yaptın, ömrün uzun, sağlık, sıhhat ve âfiyetin dâim olsun…
Fikirlerimizin, heyecânımızın, geleceğimizin babası, sen vazîfeni yaptın !
Bizleri senden ayırmasın…
Şimdi yine, yeniden rahatça haykırıyoruz !
Biiznillâh ;
Dâvâmız,
Rabbimizin dâvâsı.
Şefimiz, şefîimiz, efendimiz
Resûlullâh (sav).
Üstâd, Üstâdımız,
Hocam, herşeyimiz
Eserler, eserlerimiz…
Hizmet, hizmetimiz.
İnşâAllâh..
Bu duyguda olan herkes kardeşimiz.
Geride kalan herşey ve herkes ise lâf-ı güzâf…
Hürriyetimiz Rabbimize kulluğumuzdadır, kimseye değil.
Evet bu hüzün bayramında bir kez daha ahd-u peymânımızı yeniliyor ve yolumuza devâm ediyoruz.
Dön-me-ye-ce-ğiz…
mansurturgut@yepyeni.zamanaustralia.com