Bedevi tabiri için bağışlayın.Malum çadırda çok sade hayat yaşayan, istediği anda göç edebilen, kendisine karşı savaş açanlara karşı sosyolojinin babası İbni Haldun’un tabiri ile kaybedecek bir şeyi olmadığı için kahramanca direnen kimselerdir.
İnsanlık tarihine baktığımızda bedevi gibi çok sade hayat yaşamış entelektüeller ve liderler manevi, sosyal, siyasal, bilimsel alanlarda çok büyük değişikliklere vesile olmuşlardır. Bu hem Müslümanlar, hem de gayri-müslimler için geçerli.
Batılı yazarlar, İslam’ın hızlı yayılmasının en önemli sebeplerinden biri olarak sahabe ve tabiin’in çok sade hayat yaşadıkları için, kolayca mobilize olmasına bağlarlar.
Selefi Salihin’den günümüze kadar etkili olan hemen hemen bütün İslam büyükleri, bu çizgide kalmışlardır.
Üstad, en fakir gibi bir hayat yaşamış, vefat ettiğinde sadece kefenine yetecek kadar parası vardı. Hocaefendi’nin de dikili bir ağacı yoktur.
İsteseydi onu sevenler hem kendisini, hem de akrabalarını saraylarda yaşatabilirdi.
Ama o bundan akrep ve yılandan kaçar gibi kaçmış. Yediği gıda fakir birinin tükettiği gıda kadar ya var, ya yok.
Hizmetin özellikle ilk dönemlerinde ve ilk yurtdışına gidenler, aynen büyük çoğunluğu itabarı ile çok sade bir hayat, hatta çok defa fakirane yaşamışlar. Dünyanın en zengin ülkelerinden Almanya son yüz elli yılda 150 civarında yurtdışında okul kurarken, gönüllüler hareketi sayısını tam bilmiyorum ama 25 yılda (1400 olduğu söyleniyor) eğitim müessesesi kurmuşlardır. Kanaatimce, İngiltere krallığı dahi en cafcaflı dönemlerinde 25 yılda bu kadar eğitim müessesi kuramamıştır.
ÖNDEN GİDEN ATLILAR!
Makyevelist bir metot ile Türkiye ve yurtdışındaki bazı müesseslere el konuldu. Hizmet Gönüllüleri’nin malları gasp edildi. On binlerce kadın, yaşlı, bebek zindanlara atıldı. On binlercesi Rabbim Allah’tır, ondan başkasına baş eğmem, onun gönderdiği mübarek Kur’an-ı Kerim’in prensiplerinin zıddı olan, zulüm, rüşvet, haramiliği alkışlayamam deyip, her şeyini geride bırakıp, cebri hicret ettiler. Yani dünyevi olarak bedeviler gibi oldular. Hepimiz, bedeviler gibi sade hayat yaşayan samimi insanlardan etkilendik. İlk giden atlılar böyle oldukları için her ülkede etkili oldular. Aynen sahabi gibi. 16 Temmuz soykırımından sonra Hizmet Hareketi’ne küçük-büyük, kadın-erkek, yaşlı-genç ve hasta demeden yapılan zulüm, Kur’an’a göre, şirkten daha büyük günah, Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları beyannamesine göre de soykırımdır.
Bu soykırım ile yüzbinler belki de milyonlar çok sade hayat yaşamak zorunda bırakıldı. Yani entellektüel bedevi gibi oldular. Büyük bir kısmı yeniden şahlandı adeta. Zulüm bir kamçı oldu.
Bu geçen Ramazan da, korona virüsüne rağmen arkadaşlar çok canlıydılar. Belki zahiren küçük fakat Allah’ın izni ile etkisi büyük oldu ve daha da olacak. Hindistan’a ilk gidenler hatıralarını dört günde kitaplaştırmışlar. Yahu 4 günde kitap mı olur? Demeyin. Evet, akademik kitaba hiç benzemiyor. Yazanlarda, ne akademik kariyer, ne de alkış beklemişler. Okumaya başladım. Hem de büyük bir zevkle. Çok basit ama koca koca profların eserlerinden daha çok etkiledi beni. Bugüne kadar bizi büyüten binalar değil, arkadaşlarımızın hak çizgide olmaları ve samimiyetleri oldu. Bu soykırımdan sonra hakka dayanma ve samimiyet hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından çok daha arttı.
SAMİMİ İNSANLARA KURALAN TUZAK
Tarih boyunca, sayı itibarı ile bu kadar samimi insan, hiç bir İslami cemaatte olmadı. Kur’an’ın tabiri ile bazıları “tuzak kurdular” fakat bu tuzakları yüzbinlerce belki de milyonlarca samimi insanın yetişmesine vesile oldu. Bu süreçte büyük çoğunluk itibarı ile bu mazlumlar, sahabenin yaptığı gibi, cüz’i iradenin hakkını verip, Allah’ın külli iradesine teslim oldular. Bu ise, Üstad’ın tabiri ile nasıl ki bir asker, devlet namına hareket eder ve binlerce kişinin kuvvetinde olur. Allah’ın külli iradesine teslim olanlar da sahabi gibi olmasa da onların çizgisine yakın bir kuvvet elde ederler.
Evet, bu soykırım süreci Hizmet Gönüllüleri’ni entelektüel bedeviler gibi yaptı. Etkisi de ona göre oluyor ve de olacak inşallah. İbn Haldun’un teorisine tekrar dönelim. Medeniyetleri bedeviler kurar. Hele bu bedevilerin yüzde sekseni üniversite mezunu, bir kaç dil biliyor ve de dünya vatandaşı ise, arzu edilen medeniyet daha hızlı kurulur. Üniversite mezunu olmayanlarına da can kurban.
GLOBALLEŞTİRMEDEN EVRENSELLEEŞMEYE!
Tarih boyunca saraylarda yaşayanların bir tane medeniyet kurdukları görülmemiştir. Ama medeniyetleri kendi mevki, makam ve çıkarlarını korumak için yıkmaya vesile olmuşlardır. Evet, 1971 muhtırası Hizmeti bölgeselleştirdi. 1980 ihtilali Türkiyeleştirdi, 28 Şubat darbesi globalleştirdi ve 16 Temmuz soykırımı ise evrenselleştirdi. Olması gerekende bu değil miydi? Ancak sosyal değişimler hep büyük şoklar sonrası gerçekleşir. Allah’ın yeryüzüne koyduğu kanun bu. yucelsalih@yahoo.com