Soru: Bir hadiste, Fırat nehrinin dibinde hazineler olacağı ifade edildikten sonra, “Sizden her kim ona kavuşursa el uzatmasın, ondan bir şey almasın” deniliyor. Bu hadisi açıklar mısınız?” (Rumuz: Cevher)
Bahsini ettiğiniz hadis-i şerifte mealen şöyle buyruluyor: “İhtimal, Fırat’ın suları çekilecek, kuruyacak. Ortaya altından bir hazine çıkacak. Kim orada bulunursa hiç bir şey almasın.” (Buhari, Fiten, 24, Müslim, Fiten, 30.) Bu hadis, Efendimizin gaybî haberlerindendir.
Hadis alimleri, hadiste ifade edilen Fırat nehrinin suyunun çekilmesi hadisesini kıyamet alametlerinden birisi olarak sayarlar. Fırat nehrinin suyu çekilince dibinden bir kısım hazinelerin çıkacağını belirten bu hadisin manası, hem bu ifadelerin hakikatine hem de mecazına hamledilir. Hakikaten Fırat nehri çekildiği zaman onun dibinde bir kısım altın madenlerinin çıkması muhtemeldir. Bu düşünce, akıldan uzak değildir.
Bu itibarla her şeyden önce Fırat’ta olan böyle bir hazine insanımızın karşısına çıkabilir. O zaman hadis-i şerif açıktan açığa ne ifade ediyorsa ona hamledilir ve hiç bir tevil ve tefsire girmeye de gerek kalmaz.
Hadisi anlama adına şunu da bilmemizde fayda var: Bazen Efendimiz (s.a.s.) kıymetli bir meseleyi, yine kıymetli başka bir sembol ile anlatır. Mesela biz, altına altın dediğimiz gibi sarı madene de altın diyoruz. Bazıları da petrole siyah altın diyorlar.
Aynen bu nazarla bakıldığında ihtimal Fırat havzasında belki suyun çekilmesiyle, belki de suyun bir havuzda toplanıp bazı yerlere aktarılmasıyla Cenab-ı Hak oradaki mevcut petrol ve cevheri ortaya çıkaracaktır. Bugün bir kısım ilim adamlarının, sözünü ettiğimiz havzada petrol olabileceğini bildirmeleri de bunu teyid eder. Tabii orada bulunan değerli nesne petrolden veya altından başka bir şey de olabilir.
İhtimal hadiste Efendimiz’in, insanlık için uzun zaman yararlı olabilecek böyle bir meseleyi “altın” sözüyle ifade buyurmuş olabilir. Eğer bugün emareleri görülmüyorsa yarın görünebilir.
Bir diğer husus da şudur: Tarihî bir gerçektir ki Fırat üzerinde bir baraj kurulmuştur. Bundan sonra daha başka barajlar da kurulabilir. Netice itibariyle Efendimiz Fırat’tan bu ve benzeri şekilde elde edilecek semereyi altın olarak ifade etmiş olabilir. Çünkü bu da bir altındır ve Fırat bugün değeri açısından altın olarak akıyor dense doğrudur.
Hadis-i şerifin diğer rivayetlerinin sonunda Fırat’ın başında ciddi bir muharebeler olacağından ve o esnada tamah edip de el uzatmamak gerektiğinden bahsedilir. Efendimiz ümmetinden kendisine inanan bir cemaati, öyle bir mücadeleden el çekmeye ve müstağni davranmaya davet etmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, bu mücadele mümin iki topluluk arasında meydana gelecektir. Zira gayr-i müslim bir topluluk ile böyle bir kavganın olması düşünüldüğünde Efendimiz kendi ümmetini istiğnaya davet etmemesi gerekirdi. Çünkü malı, ırzı, nefsi ve dini uğrunda ölen şehit olur.
Bundan da oradaki kavganın iki mümin zümre arasında olacağı anlaşılmaktadır. Bu mücadele doğrudan doğruya suyun başında da olabilir. İşte Efendimiz böyle bir kavgada, kendine inananları istiğnaya davet etmekte ve bu kavganın bu suretle durdurulabileceğini bildirmektedir.
Nasıl ki Efendimiz Hz. Hasan’a, “Benim şu evladım var ya! İki zümre arasındaki kavga bununla sulha dönüşecektir” demiştir. Ve Hz. Hasan nasıl ki Hz. Muaviye devrinde hilafetten feragat etmek suretiyle iki mühim İslam cemaati arasında hakikaten sulh oluşmuştur ve o kendisine yakışır bir davranış içinde bulunmuştur, aynen öyle de Efendimiz, müminler arasındaki böyle bir kavgada, çok sevdiği kendi ümmetine istiğnayı tavsiye etmektedir.
Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.