Haccac bin Yusuf nam-ı diğer Haccac-ı Zalim, İslam Tarihinin Yezid’le birlikte belki de en çok lanetlenen isimlerinden biridir.
Haccac daha küçük yaşta Kuran’ı ezberledi ve gençlik dönemlerine kadar da Kuran öğretmenliği yaptı. Yolu Emevi iktidarıyla kesişip kendisine emredilen her işi sorgusuz sualsiz yapmaya başlamasıyla da ikbal basamaklarını hızla tırmanmaya başladı.
Emevi yöneticilerine bağlılıkta öyle bir noktaya gelmişti ki kendisine “Küleyb” (Köpek yavrusu) lakabı takılmış ve öyle anılır olmuştu.
Emevi zulmüne direnip Mekke’de halifeliğini ilan eden Hz. Ebubekir’in torunu Abdullah Bin Zübeyr’in üzerine büyük bir orduyla gönderilince Hac zamanı, yani haram bir ayda, kan dökülmesi haram bir beldede, acımasızca katliamlara girişti.
Haccac, Abdullah bin Zübeyr’in savunmasını kırma adına tam 6.5 ay kuşattığı Mekke’ye mancınıklarla taş yağdırdı. Açlıktan kırılan halkın üzerine köpek leşleri fırlattı ki halk açlıktan bunları bile yemeye başlamıştı.
Kuşatma sırasında Kabe bile hasar gördü, örtüsü yandı. Kuşatmayı kırmak isterken şehit edilen Abdullah bin Zübeyr’in başı kesilerek Haccac tarafından Şam’a gönderildi. Hz. Abdullah’ın başsız cesedi günlerce bir darağacında sergilendikten sonra ancak defnedilmesine izin verildi.
Zulmüyle kazandığı başarılardan sonra ödül olarak önce Hicaz sonra Irak valiliğine getirildi. Onun yönetimi altında zulüm görmektense insanlar Medine Valisi olan Ömer bin Abdülaziz’e sığınıyorlardı. Bundan hoşlanmayan Haccac daha sonra halife olacak Ömer bin Abdülaziz’i görevinden azlettirdi.
İdam ettireceği insanlara bakıp onlara söz hakkı bile vermeden “Olgunlaşmış kelleler görüyorum.” dedikten sonra masumların başlarını kesen Haccac’ın en büyük icraatlarından biri de devasa hapishaneler yaptırmaktı.
Yaptırdığı hapishaneler tam bir işkence yuvasıydı. Bir insanın ayakta duramayacağı kadar basık ve dar, adeta tabuta benzer hücrelere konulan masumlara burada durmadan işkenceler yapılır, ölmediklerine bin pişman edilirdi.
Dönemin tarihçilerine göre en az 20 bin kadın 50 bin erkek olmak üzere yüz bine yakın insanı bu hapishanelere atmış ve çoğunun burada ölmesine sebep olmuştu.
Efendimizin hizmetkarı büyük sahabe Enes bin Malik’e eziyet etmiş ve dönemin büyük alimlerinden Said bin Cübeyr’i şehit etmişti. Said Bin Cübeyr şehit edilmeden önce Haccac’a beddua etmiş ve Haccac onun ölümünden 1-2 ay sonra önce ruhi sıkıntılar yaşamış sonrasında da dayanılmaz karın ağrıları çekerek ölmüştür.
Ölümünden sonra Haccac’ın cesedine kötü şeyler yapılmasından korkan Emeviler onu sarp bir yere gömüp mezarı belli olmasın diye de bir akarsu yatağını değiştirerek mezarını sular altında bırakmışlardır. Bugün mezarı bilinmemektedir.
Haccac’ın ölümü İslam coğrafyasında sevinçle karşılanmış, hatta Ömer bin Abdülaziz şükür secdesi yapmıştır. Tarihe “Haccac-ı Zalim” olarak geçen bu nasipsiz, tüm zalimliklerinin yanında ne gariptir ki bugünkü takipçilerinin aksine hırsızlık yapmamış hatta ölünce arkasında sadece 1 kılıç, 1 at eyeri, 1 Kuran, 1 sarık ve çok az miktarda para bırakmıştır.
Bugünkü haliyle her namazda kıble edindiğimiz Kabe’yi de, tahrip ettikten sonra yine Haccac yaptırmış, günümüzde kullanılan Kuran’daki hareke sistemini de yine Haccac getirmiştir.
Okuduğu hutbeler Arap edebiyatının önemli eserlerinden sayılan Haccac, iyi bir hatipti. Etkili konuşur, insanlara tesir eder ve kalplere de korku salardı.
Günümüzün modern zalimlerine gelince aslında zulmün sistematiğinin hiç değişmediğini görebilirsiniz.
İktidarın “Soylu-soysuz” tüm yavru köpekleri, efendilerine hizmet adına yine masumları katlediyor, kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden hapishanelere doldurdukları garibanları işkencelerle inletiyor ve Kabe misal yıktıkları İslamiyetin savfetli ve temiz yüzünü olabildiğince kirletmeye devam ediyorlar.
Abdullah bin Zübeyr, Enes bin Malik ve Said bin Cübeyr misal Allah dostları ise gördükleri tüm zulme rağmen asla zalime boyun eğmiyor ve İslamiyetin o tertemiz iffetini muhafaza etmeye devam ediyorlar.
Bugün mezarından çıkarılıp Abbasiler tarafından cesedi yakılarak külleri savrulan Yezid’in bir mezarı olmadığı gibi zalimliğiyle tarihe geçen Haccac’ın da bir mezarı yok. Nesiller boyunca nefretle anıldılar ve kıyamete kadar da öyle anılmaya devam edecekler, aynı bugünün modern zaman Haccacları gibi…semihyilmaz@yepyeni.zamanaustralia.com