Esed Rejimi 1971 yılında askeri bir darbe ile yönetimi ele geçirmesinden sonra ülkeyi tam bir diktatörlükle yönetmişti.
Toplumu demir yumruklarla inim inim inlettiği yetmezmiş gibi 1982 yılında Hama şehrinde yüz bine yakın insanı katletmişti. Bugün IŞİD’in insanlık dışı katliamları sayesinde, Esed Rejiminin meşruiyet kazanmış olması, onun kanlı bir rejim olduğu ve elinde yüzbinlerce insanın kanı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. IŞİD’in bugünkü alçaklığı dünyanın gözünü öyle boyuyor ki katil Esed Rejiminin barış elçisi gibi görünmesini sağlıyor.
IŞİD’in; Esed’e yaptığı iyiliğin aynısını AKP yönetimi Türkiye’de Kemalist Rejime yapıyor. AKP’nin insanlık dışı uygulamaları yüzünden, Kemalizm’in ve ona yaslanan faşizan Cumhuriyet elitlerinin yaptıklarının hepsini unutuverdik.
Sevda Noyan isimli kadın televizyonda açık açık cemaate sempati duyan aileleri fişlediklerini, zamanı gelirse bizzat kendi ellerinde en az elli aileyi katledecek mühimmata sahip olduklarını söylüyor. Yani canına kast edileceği söylenen ve aleni tehdit edilenler cemaate sempati duyan insanlar ve aileleri. Onlara bugüne kadar yapılanlar öfkesini dindirmemiş olacak ki mealen Süleyman Soylu’nun söylediğini tekrarlıyor. ‘15 Temmuz’da yapmak istediklerimizi tam olarak yapamamıştık.’
Onlara karşı bugüne kadar yapılan sosyal ve fiziki soykırımı, sadece izlemekle yetinen ve gizli gizli ellerini ovuşturan çevreler, böylesine aleni bir katliam çağrısında bile olayı Samanyolu TV’ye getirip konuyu cemaat tartışmasına çevirmeyi başardılar. Bu katliam çağrısını yapan kadının son kocası meğer zamanın birinde Samanyolu TV’de çalışmış, asıl darbeci kendisiymiş. Kadının katliam tehdidi, bunca sivilin elinde bulunan mühimmatlar falan değil konuşulan konu kocasının bir zamanlar Samanyolu TV’de program yapmış olması.
Bazen çok şiddetli şimşek çakar da karanlığın örttüğü bütün çirkinliğe ışık tutar ya, önceki akşam da işte öyle bir şey oldu yine bir şimşek çaktı ve zifiri karanlığın örttüğü bütün çirkinliklere ışık tuttu. Bu şimşek piyasada kendine demokrat, solcu, ilerici diyen ne kadar yalancı, müfteri, faşist, yobaz varsa üzerlerindeki örtüyü kısa süreliğine de olsa kaldırdı. Bu olay Kemalizm’le, Erdoğanizm’in aslında kan kardeş olduklarının açık bir ispatı değildir de nedir?
Bunların hiç özeleştiri yaptıklarını gördünüz mü? Keşke zamanında toplumun büyük çoğunluğunu dışlamayıp, onlara koyduğumuz saçma sapan yasaklarla canından bezdirmeseydik belki yönetime geldiklerinde adaletle davranmayı öğrenirlerdi diyenini duydunuz mu? Ya da keşke bunlara kanun devleti olmayı değil hukuk devleti olmayı öğretebilseydik diye hayıflandıklarını? Erdoğanistler bu zorbalığı bizden mi öğrendi, bu miras AKP’ye bizden geçmiş olmasın kaygısını dillendiren birini de görmedik. Dayakla büyüyen çocuk, her yolu şiddetle çözmeye kalkıyorsa, onu büyütenlerin de biraz özeleştiri yapması gerekmez mi?
Tam tersi hala ülkenin büyük bir bölümünü mücadele edilip ortadan kaldırılması gereken bir haşerat gibi görüyorlar. Kullandıkları dile dikkat edin ‘filanlarla mücadele, falanların kökünü kazıma bilmem ne’ sözcüklerinden oluşuyor. Kemalist cumhuriyet elitlerinden hiç duydunuz mu kanun önünde ve haklar konusunda eşitlikten söz etsinler. “Hiç kimse inandıklarından dolayı dışlanamaz, ötekileştirilemez, aidiyetinden dolayı cadı avına maruz bırakılamaz.” desinler.
Herkes de biliyor ki AKP, Kemalist elitlerin hayallerini gerçekleştiriyor. Onlar da hem harami yönetimin muhalifiymiş gibi prim yapıyorlar hem de AKP yönetiminin hık deyicisi olmaya devam ediyorlar. AKP’yi legalize ediyorlar.
Bu devletin kodlarına faşizmi işleyenler bugün ortalıkta ilerici, solcu, çağdaş havalarıyla kasım kasım gezinenlerden başkası değildir. Erdoğanizm işte bu kodlar üzerine inşa edilmiş ve önceki rejimin kesinlikle ruh ikizidir. Sadece uygulamada Erdoğan çok daha hunhar ve Allah’tan korkmaz bir tarz benimsiyor o kadar.