Yargı süreci devam eden iş adamı Gökhan Akdemir’in evi yağmalandı. Yağmacılar, eşyaları, kapıları, mutfak dolaplarını bile söküp götürdü.
CEVHERİ GÜVEN-BOLD
Hakkında Cemaat soruşturmaları kapsamında yargı süreci devam eden Tatlıcı Köse’nin kurucusu iş adamı Gökhan Akdemir’in evi komşularının gözü önünde güpegündüz yağmalandı. Evdeki tüm eşyalar hatta banyo ve mutfak dolapları bile sökülüp götürüldü.
EVİ SİLAHLI POLİSLERCE BASILDI: ORTAĞI PASTANELERİNE EL KOYDU
Gökhan Akdemir, Tarsus-Mersin bölgesinde pastaneleri ve gübre fabrikası bulunan bir iş adamıydı. 15 Temmuz’dan iki ay önce 10 Mayıs 2016’da polis evini bastı ve çocuklarının gözü önünde yere yatırılıp vücuduna silah dayandı.12 yaşındaki oğlu Orhan, olaydan yaklaşık 1,5 yıl sonra çektiği videoda o gün yaşadıklarını kendi bakış açısıyla gözyaşları içinde paylaşmıştı.Akdemir, üç gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı ancak iki ay sonra gerçekleşen 15 Temmuz sonrası hakkında tekrar yakalama kararı çıkartılınca Türkiye’yi terk etti. Gökhan Akdemir’in asıl mesleği ise pastanecilikti. Tarsus’ta ‘Tatlıcı Köse’ markasıyla 5 şubesi bulunuyordu. Sürekli ağır vergi cezaları gönderilmesi ve iktidarın tüm mal varlıklarına bloke koyma ihtimali nedeniyle Akdemir, pastanelerdeki payını güvendiği ortağı Murat Tutuk’a kağıt üzerinde devretti. Ancak Murat Tutuk, Akdemir yurt dışına çıkınca üzerinde emanet olarak bulunan pastanelerin tamamına el koydu.
MAL VARLIĞINA EL KONULDU FABRİKASI İFLAS ETTİ
Akdemir’in süreç içerisinde sahibi olduğu çok sayıda gayrimenkule el konuldu ya da bloke edildi. Sahibi olduğu gübre fabrikası iflas ettirildi, çalışanları işsiz kaldı.Geçtiğimiz hafta ise Mersin Çamlıyayla’daki üç katlı yayla evi yağmalandı. Akdemir yağma olayını şöyle anlattı: “Yağma güpegündüz olmuş. Bir araba ve iki pikap evin önüne yanaşmış. Bütün eşyaları yüklemişler. Evin iç kapılarını sökmüşler, mutfak ve banyo dolaplarına kadar ne varsa sökmüşler. Evde hiçbir şey kalmamış. Alt katı toplantılar için ayrıca döşemiştim. Orada ne var ne yok onlar da yağmalanmış.”
“BUNLARIN MALLARI HELAL DİYE YAĞMALAMIŞLAR”
“Muhtemelen bunların malları helal diye yağmalamışlardır. Komşuların sessizliği de utanç verici. Güpegündüz evin yağmalandığını görüyorlar korkudan sesleri çıkmıyor. Sonra bana akrabalar üzerinden haber gönderdiler de öyle öğrenebildim yağmayı. Komşularım beni severdi, sevilen insandım, ama seslerini çıkartamamışlar. Başımıza iş gelir korkusuyla. Plakaları bile söyleyemiyorlar.”
EŞİ GÖZALTINA ALINDI
Ailesinin gözleri önünde yere yatırılıp kafasına silah dayandığını unutamayan Akdemir, olanlara 12 ve 9 yaşındaki çocuklarının da şahit olduğunu belirtiyor. Yurt dışına çıkış kararını bu nedenle aldığını belirten Akdemir, sonrasında ailesinin hedef alındığını belirtiyor: “Ben gidince ailemi tehdit etmeye başladılar. Eşim Arya gözaltına alındı. 2 yaşında bebek vardı. 9, 12 yaşındaki çocuklar zaten evin basılmasına, yere yatırılıp kafama silah dayanmasına şahit olmuşlardı. Onları da ülkeden çıkarmam gerekti.”
“TAKSİ EHLİYETİ ALDIM HAYATA YENİDEN BAŞLAYACAĞIM”
Tüm mal varlığını kaybeden, eşyaları dahi yağmalanan Akdemir şimdi hayata yeniden başladığını söylüyor:“İsveç devletinin verdiği sosyal yardımla ayakta durduk. Şimdi bir taksi ehliyeti aldım. Taksiciliğe başlayacağım. Hayatımızı yeniden kuracağız.”
ORHAN AKDEMİR’İN AĞZINDAN O GECE
Ailenin 12 yaşındaki oğlu Orhan Akdemir, evlerini polis basması, babasının başına silah dayanmasını olaydan 1.5 yıl sonra çektiği bir videoda anlattı. Polis geldiği sırada arkadaşlarıyla Playstation oynadığını anlatan Orhan’ın dilinden o gece şöyleMerhaba ben Orhan bugün bir topluluğun, adını çok vermek istemiyorum. Bugüne kadar yapılan zulümleri anlatacağım, artık canıma tak etti. Videolarını izliyorum, duygulanıyorum. Çok şükür halime diyorum. Öncelikle kendi yaşadıklarımı anlatayım. Bugünler olmamıştı, 10 Mayıs’tı evimiz basılmıştı. O gün de misafir vardı. Hırsız polis oynuyorduk. Ben hırsız karakterindeydim. Oyunu durdurdum kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtım polis gelmiş. 50-60 kişi gece 2’ye kadar her şeyi aradılar. Ben kapıyı açtığımda bana bile ‘yat yere, yat yere’ dediler. Ellerinde silahlar. Ben de ağlaya ağlaya arka odaya koştum. Sonra ağlama Orhan dedim. Git bak babana ne yapıyorlar. Oradan bağırma sesleri geliyordu. Salona gittim. Babanız yerde, elleri kelepçeli, sırtına silah dayanmış. Düşünsenize babanızı öyle bir durumda görüyorsunuz. Ve babam dedi ki korkma geçecek. O durumda bile babanızın size öyle diyebildiğini düşünsenize. Düşünün ne kadar üzücü. Biz topluluk 160 ülkede bayrak dalgalandırmaya gidiyorlar, okul açıyorlar, bilmediği yerlere gidip şehit oluyorlar. Siz hala bu insanlara zulmediyorsunuz. Ben 18 aydır görmüyorum babamı. Çok bir süre değil herhalde, bilmiyorum. Güçlü olmaya çalışıyorum, aileme bakabilmeye çalışıyorum…. Sizden bir şey isteyeceğim. Ne olur bu durumdaki insanlara haberlerden duyup da küfretmeyin. Yok şunu yapmışlar, yok böyle olmuş, reis sen çok yaşa… Böyle kötü kelimeler lütfen sarf etmeyin. Haberlerden duyduğunuz her şeye inanmayın. Benim ilerideki görevim de böyle masum insanlar olursa onları kurtarmak için kurum yapmak. Neyse.. Bakın o kadar üzgünüm ki konuşamıyorum, dilimden kelimeler çıkmıyor.”