Tenkil Müzesi, 15 Temmuz’dan sonra mağdur edilenleri konu edinen bir söyleşi dizisine başladı. Kardelen Söyleşileri’nin ilk konuğu Gökhan Açıkkollu’nun eşi Mümine Tülay Açıkkollu oldu.
Tenkil mağdurlarının hayat hikayelerinin ve yeni hayatlarının konu edinildiği Kardelen Söyleşileri’nin ilki dün akşam Instagram’dan canlı yayınlandı. Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri, hukuksuzluklar neticesi mağdur olan ve dünyanın dört bir yanına iltica etmek zorunda kalan, yakınlarını kaybedenlerin, yeni bir dünyada kardelenler gibi yeni baharlara açanların konuk edildiği Kardelen Söyleşileri’nin sunuculuğunu Tenkil Müzesi Derneği Yönetim Kurulu üyesi Yasemin Aydın yaptı. Programın ilk konuğu ise 15 Temmuz süreci sonrasında gözaltına alınan ve 13 günlük sürede işkenceye maruz kaldığı için vefat eden öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun eşi Tülay Açıkkollu oldu.
“TARİH DERSİNİ ONUNLA SEVDİK”
Gökhan Açıkkollu’nun Hizmet Hareketi mensuplarının kurduğu okullarda 15 yıl görev yaptığını, evini ve çocuklarını unutacak kadar haftanın 6 günü tam mesai yaparak öğrencileriyle hemhal olduğunu anlatan Tülay Açıkkollu şu hatıralarını paylaştı:
“Biz onun yüzünü çok zor görürdük. Hatta eve geldiği zamanlarda da akşam çok geç vakitte gelmesine rağmen, rehberliğindeki öğrencilerini teker teker arardı. Bugün kaç soru çözdünüz, çalışmalarınızda hedefinize ulaştınız mı diye takiplerini yapardı. O dönem gecesi gündüzü öğrencileriydi. Öğrencileri de onun çok esprili olduğundan bahsederlerdi. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullara geçti. Ben ortakokul öğretmeniydim. Benim mezun ettiğim öğrencilerin bir kısmı lisede onun talebesi olurdu. Karşılıklı selam gönderirlerdi. Onlar da anlatırlardı, öğrencilere yaklaşımı açısından olsun onlarla empati kurması açısından olsun… Meslek lisesinde çalışıyordu. Vermesi gereken dersi ilk 20 dakikada verip sonra öğrencileriyle değişik etkinlikler yapardı. Öğrencileri tarih dersini Gökhan Açıkkollu ile sevdiklerini anlatırdı.”
“ÖĞRENCİLERİYLE SELFİE ÇEKİLMEYİ ÇOK SEVERDİ”
Gökhan Açıkkollu deyince akla gelenlerden biri de onunla sembolleşen, turuncu tişörtlü, öğrencileriyle çekildiği selfie. Tülay Açıkkollu eşinin bir yaz günü arefesinde öğrencileriyle çekildiği bu fotoğrafın hikayesini de programda anlattı: “Öğrencileriyle selfie çektirmeyi çok severdi. Bu fotoğraf da o hatıralardan biri. Çok fazla selfileri vardı. Belki ailesiyle bile bu kadar fotoğrafı yoktur.”
EŞOFMAN CEBİNDEN ÇIKAN O NOTUN HİKAYESİ
Gökhan Açıkkollu’nun Vatan Emniyet Müdürlüğünde gözaltındayken giydiği eşofmanları geçen yıl Tenkil Müzesinin koleksiyonun bağışlandı. Tülay Açıkkollu, eşyaları müzeye teslim etmeden önce bir sürprizle karşılaştı. Gözaltına alındıktan birkaç gün sonra eşine eşya götüren Açıkkollu, moral olsun diye eşofmanın cebine ‘Seni çok seviyoruz, bizi merak etme, kendine dikkat et. Allah’a emanet ol…’ cümlelerin olduğu küçük bir kağıt koydu.4 yıl aradan sonra eşofmanının cebinden çıkan veda notunu detaylarını paylaşan Tülay Açıkkollu, o günleri ve duygularını şöyle anlattı:
“Biliyorum ki gözü arkada kaldı. Haber alamıyor bizden, bir anlamda onun merakını gidermek, bir anlamda güçlü olması için, bir anlamda biz iyiyiz, sakın bizimle bile tehdit etseler o iftiracı itirafçılardan olma anlamında bir mesajdı benim verdiğim o not. ‘Seni çok seviyoruz, bizi merak etme, kendine dikkat et. Allah’a emanet ol…’ şeklinde bir nottu. Eline ulaşmaz diye düşünmüştüm. İlaçlarını vermeyenler o notu da vermemişlerdir diye düşündüm. Eşyalarını aldım, katladım. İleride delil olur diye. Kan lekeleri var. Eşofman cebine bakmak aklıma gelmemişti. Buraya taşındıktan sonra eşyaları kontrol ederken baro avukatı kağıdı, sonra benim yazdığım not. İçimde bir burukluk acı, hep içimde kalmıştı. Avukatla son görüştüğümde, eşinizin bir mesajı var diyerek, ‘Eşime onu çok sevdiğimi söyleyin’ dediğini söylemişti. Biz de onu çok seviyoruz, mutlaka iletin demiştim. Ama avukatın onu görmesi söz konusu olamadı. Avukat onunla görüşene kadar iki gün sonra eşim vefat etmişti. Bizim onu sevdiğimizi söylediğimiz mesajı iletemedi avukat diye içimde hep bir ukdeydi. Ama o, 9-10 boyunca cebindeki o notla yaşamış. Belki o güç verdi biraz ona… Bilemiyorum tabi ki… Biraz da olsa burukluğum gitmiş oldu. Onun için çevremizdeki herkese diyorum ki, vaktiniz varken sevdiklerinize sevdiğinizi söyleyin…”
İKTİDAR GAZETECİLERİ HEDEF GÖSTERİNCE AYRILMAYA KARAR VERDİM
Hicret etme kararını nasıl aldığını ve Yunanistan’a geçmesinden sonra yaşadıklarına da değinen Tülay Açıkkollu, Süleyman Özışık ve Nazif Karaman isimli yandaş gazetecilerin yazılarından sonra hedef gösterildiğini ve savcılık tarafından kendisine de iddianame yazıldığını aktardı. Çocuklarının babalarının gözaltına alındığı zamanın korkusunu yaşadığını, savcının kendisine sorguda vefat eden eşine yönelik darbe suçlamalarını tekrarladığını hatırlatan Açıkkollu, bir buçuk ay çıkıp çıkmamayı düşündüğünü son noktada hicrete karar aldığını belirtti.
YENİ HAYATI
Yunanistan’da 2 ay kaldıklarını sanki Ashabı Kehf mağarasında oldukları hissiyatı yaşadıklarını, 2 yıl sonra rahat nefes aldıklarını, üstüne adeta sekine yağdığını anlattı. Bir Avrupa ülkesine geldiğinde 6 kamp değiştirdiğini, burada kaldığı dönemde eski döneminde olduğu gibi 2 ay erişte kestiklerini, mağdur ve mazlumlara yardım etmeye çalıştıklarını söyledi. “Tek derdimiz onların sesi olabilmek, onların derdini anlatabilmek… Allah herkese o özgürlüğü hakkıyla yaşatsın. Üstadın sözü hep hatırıma geliyor. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” Hakikaten onu yakından hissediyoruz.” ifadelerini kullandı. Açıkkollu yeni hayatında dil öğrendiğini, hemşirelik ya da öğretmenlik olan iki mesleğinden birini veya ülkede gönüllülük esasıyla yapacağı işler için hazırlandığını da sözlerine ekledi.BOLD