Yüksel direnişçisi Nazan Bozkurt, “İnsanlar sadece kendi acıları dile getirildiğinde destek vermekten vazgeçmeli. Hepimiz aynı taraftayız, birbirimize kimlik sormayalım” diyor.
CEVHERİ GÜVEN-BOLD
“İşimi Geri İstiyorum” sloganıyla başlayan Yüksel direnişi 2300’üncü günü aştı. KHK sorununun toplumda açıkça konuşulabilmesini sağlayan direnişin öncü isimlerinden biri de Nazan Bozkurt.Hakkında onlarca dava dosyası açılan, on binlerce lira para cezasına çarptırılan Bozkurt, imza zorunluluklu adli kontrol, yurt dışı yasağı ve işkenceyle de karşılaştı. Yüksel’deki eylemlerinden vazgeçmeyen Bozkurt’a son olarak Ankara Emniyeti’nin talebi doğrultusunda ev hapsi cezası verildi. Bu cezayı tanımadığını açıklayan Nazan Bozkurt, direnişine devam ediyor.
“BUNLARDAN ADALET BEKLEMİYORUM”
Ev hapsi cezasıyla sonuçlanan son eyleminde yaşanan hukuksuzlukları anlatan Nazan Bozkurt, karara itiraz etmesine rağmen bu sistemden adalet beklemediğini söylüyor:
“13:30’da ve 18:00’de açıklama yapıp video çekiyoruz Yüksel caddesinde. O günkü açıklamada polis video kaydına müdahale etti. Ben de müdahale edemeyeceğini söyleyince ‘Aptal, gerizekalı’ gibi hakaretlerde bulundu. Ben de ‘sensin aptal’ diye karşılık verince şikayetçi olacağını söyledi. Gidip kendi arkadaşlarına beni gözaltına aldırdı. Normalde hakaretten şikayetçi olacaksa gidip savcılığa şikayetçi olmalı.”
TUTUKLANMAYI GEREKTİRMEYEN SUÇTAN EV HAPSİ
Ev hapsinin sadece tutuklanmayı gerektirecek suçlarda uygulandığını belirten Nazan Bozkurt, hakaret suçunun tutuklanmayı gerektirecek bir suç olmadığını amacın Yüksel direnişini fiilen bitirmek olduğunu belirtiyor:
“Hakaretten suçundan kimse tutuklanamaz. Beni de tutuklayamıyorlar. Ev hapsi ancak kişinin tutuklanamayacak durumu varsa, hastaysa, yaşlıysa ya da uzun tutuklu kaldıysa uygulanır. Bana yapılmak istenen Yüksel direnişine katılmamı engellemek. Fiilen Yüksel direnişini bitirmeye çalışıyor polis. Bizi binlerce kez gözaltına aldılar, işkence yaptılar, yüz binlerce lira para cezası kestiler. Bunların hepsinin hukuksuzluğunu ispat edip iptal ettirdik. Şimdi ev hapsi icat ettiler. Amaç susturmaya çalışmak ama onların hukuksuz ev hapsini de tanıyorum.”
Daha önce de ev hapsiyle cezalandırıldığını anlatan Nazan Bozkurt, ev hapsini gece yarısı taciz edilmenin izlediğini söylüyor: “Şimdiki ev hapsine uymuyorum, alandayım ve eskiden ne yapıyorsam onu yapacağım. Bugün polis gitmiş evde olmadığımı tespit etmiş. Bize ev hapsi verilince her gün polis gönderiyorlar iyice kontrol için. Önceki ev hapsinde polis gece bir buçukta geliyordu. Bir kadının evine o saatte gidilir mi? Amaç taciz etmek.”
KÖR OLMAKTAN KURTULDUM
Tacizin bir yöntem olarak gözaltına alma işlemi sırasında da uygulandığını anlatan Nazan Bozkurt yaşadıklarını anlatıyor:“Daha önce kadın Yüksel direnişçilerini de erkek polis gözaltına alıyordu. Bir erkek polis kasten elini iki bacağımın arasına sokuyordu. Defalarca uyardım, bu polisi benden uzak tutun dedim. Yine yaptı. Yerde sürüklerken kasten kıyafetlerimizi çekip vücudumuzun görünmesine gayret ediyorlar. Sonra kadın polisler bizi gözaltına almaya başladı. Onlar da kıyafetlerimizi açmaya çalışıyor. Rencide olalım insanların içinde diye. Şiddet de ayrı bir yöntem. Benim gözümün altındaki kemiği kırdı polis. Kör olma ihtimalim vardı. Yapay kemik koydular yerine. Şikayetçi oldum, savcı kendi kendimi yaraladığımı savundu. Hakim de polisin orantılı güç kullandığına hükmetti.”
“BUNLARDAN ADALET BEKLENMEZ”
AKP’nin kurduğu, üyelerini AKP’nin atadığı OHAL Komisyonundan adalet beklemediğini dile getiren Bozkurt, işe atıldıktan iki yıl sonraki fiillerinin işten atılma gerekçesi yapıldığını belirtiyor:
“10 yıllık kamu hizmetim vardı. Tek soruşturma geçirmeden açığa alındım, ihraç edildim. İhraç edilmemi protesto etmek için yaptığım eylemler, işten atılmama gerekçe yapıldı. Geleceği görmüşler beni atanlar. Gelecekte yapacağım eylemler nedeniyle işten atılmışım. Bu anlayıştan bir adalet beklenmez.”
Üç buçuk yıldır Yüksel direnişini sürdüren Nazan Bozkurt, kendisini yalnız hissedip hissetmediğiyle ilgili soruya toplumun ezilen kesimlerine yönelik bir eleştiriyle cevap veriyor:
“Bir eleştirim var. İnsanlar sadece kendi yaşadıkları haksızlıkları dile getirdiğimizde bizim sesimizi duyuyorlar ve söylemlerimize destek veriyorlar. Birbirimizin uğradığı haksızlıklara, birbirimizin acılarına ses vermeliyiz. Hepimiz aynı taraftayız. Bize zulmedenler hepimizi aynı potanın içine koyuyorlar. Biz de halklar olarak aynı taraftayız. Mazlumlar olarak birbirimize kimliğimizi sormamalıyız. Bu yola yalnız olmak için çıkmadık. Herkesi çağırıyoruz Yüksel direnişine ya da diğer direnişlere. Neyinizi kaybettiyseniz onun için gelin. Mesela Melek Anne, 19 yaşında darbeci diye müebbet verilen oğlu için bizimle. Diğer insanları da çağırıyoruz. Yalnız olduğumuzu hissetmiyoruz, insanlar destek veriyorlar. Sosyal medyada her akşam açtığımız başlıklara çok yüksek katılım var.”
ANNEYİ TUTUKLAYIP BEBEKLERİNİ ÇOCUK ESİRGEME KURUMUNA VERMEYE ÇALIŞMAK NEDİR
Her hafta bir hak ihlalini konu edindiklerini ve Yüksel’deki açıklamalarında işlediklerini anlatan Bozkurt, gözaltına alındığı son gün sosyal medyadan gördüğü bebekli anne fotoğrafının kendisini çok etkilediğini söylüyor:
“Farklı konularda hakları ihlal edilen herkesin sesi olmaya çalışıyoruz. O gün bir fotoğraf görmüştüm. Gözaltına alınmış bir anne kucağında bebeği var. Diğer bebeği de arkasında duruyor. Savcı, bebekleri Çocuk Esirgeme Kurumu’na vereceğini söylemiş. O bebeklerin babası var. Ne hakla bunu söyleyebilir. Çok öfkelenmiştim bunu anlattım o gün eylemde.”
3.5 YIL ÖNCE İHRAÇ EDİLDİ?
Nazan Bozkurt, Çankaya Nüfus Memuru olarak çalışırken 23 Ocak 2017 tarihli 683 sayılı KHK ile 10 yıllık kamu görevinden ihraç edildi. O günden beri Yüksel Caddesinde “İşimi geri istiyorum” eylemi yapıyor.