RÖPORTAJ | BASRİ DOĞAN – KAMERA | ALPEREN DOĞAN
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK’larla görevlerinden ihraç edilen akademisyenler, iltica ettikleri ülkelere entegre olmak için büyük çaba sarfediyor. Avrupa’da entegrasyonun en başarılı örneklerin biri de eğitimci Duman ailesi.7 ay önce mülteci kampında görüştüğümüz Duman ailesi şimdi yerleşik hayata geçti. İdari mercilere mektup yazarak kendilerine komşu olması istenen Hollandalılara yakın bir bölgede oturmaya başladılar. Erdoğan ve Filiz Duman ile kızlarıyla tüm bu süreci ve yeni hayatlarını konuştuk.Kampta kalırken hem eşi hem kendisine oturum hakkı verildiğine işaret eden Erdoğan Duman, yetkililerin alışılmışın dışında “Nerede yaşamak istiyorsunuz” diye kendilerine sorduğunu belirtiyor. Oturum görüşmesini şöyle anlatıyor:
’’Tanıştığımız aileler vardı. Apeldoorn’da yedi aile mektup göndermişti IND dediğimiz kuruma. ‘Biz bu aileyi bizle yakın yaşamasını istiyoruz’ diye. Oturum görüşmesi olduktan sonra yetkililer ‘sizin hakkınızda sistemde çok güzel şeyler görünüyor. Dolayısıyla sizi Apeldoorn civarında bir yere göndereceğiz.’ dediler. Bizde memnuniyetle kabul ettik. Yeni yıla üç gün kala biz bu eve girdik. Çok hızlı bir şekilde yerleştik. Ve burada yaşamaya başladık. Yetkililer yüzümüze “Bu kadar kısa içerisinde, bu kadar samimi güzel duygularla yazılmış olan mektupları başardığınız için, bu muhabbeti verdiğiniz için ayağa kalkıp seni alkışlıyorum. Bunu akşam oğluma ve eşime de anlatacağım.” dedi. Gördüğümüz evler genelde küçüktü ama tamamen Allah’ın lütfü ile geniş bir ev, kültürümüzle yaşayabileceğimiz, üç oda artı salon, mutfağı ayrı olan ve yaklaşık yüz elli metre kare arka bahçesi olan bir ev nasip oldu. Şu anda dünyada mekân Ahirette iman huzuru ile burada yaşıyoruz. Hayatımıza, edindiğimiz felsefe doğrultusundan kaldığımız yerden devam etmeye çalışıyoruz.’’
Yeniden ev kurdukların aktaran Erdoğan Duman, şöyle devam etti: ’’Hollandaca kursuna başladık eşimle. Fakat bütün dünyayı etkilediği gibi burada da Koronavirüsten dolayı kursa ara vermek zorunda kaldık. Ve o günden sonrada evimizde özellikle Hollandacaya ağırlık vererek günlerimizi geçirmeye çalışıyoruz. Hollandalı dostlarımızla iftiralar yaptık. Bisikletle çevre yerleri gezmeye başladık. Ben eğitimciyim, on beş yıl Türkiye’de Milli Eğitim’de çalıştım. Farklı illerde çalıştım. Biz sadece pedagojik mantıkla hareket etmiyorduk. Öyle bir felsefe aldık ki, bizdeki olan enerjiyi mesai saatlerimiz dışında iki katı olarak veremediğimiz zaman akşam vicdan azabı çeken bir hissiyata sahiptik. Eğer maddi durumu bozuk olan bir çocuktan tutun dersi zayıf anlayana kadar, anne babası problem yaşadığı ailelerden tutun göç eden bir çocuğun İstanbul’a uyum sağlamasından her türlü sosyal problemlerle okul dışı ailece ilgilenen bir düşünce sistemine sahiptik.
Bunu normalde içinde bulunduğumuz Milli Eğitim bende istemiyor. Ben kurallara, nizamlara bağlı kaldıktan sonra mesai saatleri dışında bende herhangi bir çalışma istemiyor, fakat biz mesleğin verdiği aşkla, camiamızdan aldığımız o güzel sistemle daha fazla çalışma daha fazla çalışma ile ekstra güzellikler katmaya çalışıyorduk ve meyvelerini de üç beş yıl geçtikten sonra almaya başladıktan sonra kendi öğrencilerimiz üzerinde, bu bizi daha çok motive ediyordu. Bulunduğumuz okullarda meslektaşlarımızın sıkıntılarıyla da elimizden herhangi bir şey geldiğinde yapmaya çalışıyorduk. Şimdi tabiki zor günler geçirdik. Bütün sosyal unvanlarımız elinden alındı, mesleğimiz elimizden alındı, memleket değiştirmek zorunda kaldık. Hiç alakasız komik bir şekilde hapishaneye giriyorsun, çıktıktan sonra yeni hayat kurmaya çalışıyorsun. Hiçbir ortam sana uygun değil ama var olan bir anlayışın var, aldığın bir terbiye anlayışın var, o duruyor yerinde. Vermediğin, paylaşmadığın zamanda da anlamı yok. Bizlerde sağlığımıza kavuştukça, huzuru elde ettikçe, aldığımız güzelliklerin doğal bir şekilde burada vermeye başladık. Vermeye başlayınca karşılığını fazlasıyla bulduk. Bir imtihan dünyası burası.’’
Filiz Duman: İnsanlara yararlı olacak başka bir yer aradık, buralara geldik
Yeni bir ülkede yeni bir hayat kurmanın zorluklarına dikkat çeken öğretmen Filiz Duman ise yaşadıklarını şöyle aktardı: ’’Türkiye’ de on üç yıllık bir öğretmenliği geride bıraktım.Çok güzel işler yapmıştık, çok güzel öğrencilerle çalışmıştık. Devlet okulunda çalışmıştık biz, oradaki deneyimlerimin burada da iyi bir öncülük edecektir inşallah. Biz Türkiye’de bazı şeyler yaşamıştık ama aile olarak çok büyük sıkıntılar gelmemişti bize. Bir şeyleri göze alarak bazı şeyleri yaptığımız için çok dert etmemiştik yaşadığımız şeyleri. Bizim sıkıntılarımız Türkiye’den çıktıktan sonra başladı. Yani bizim sınavımız burada başladı.
Onun için buraya geldiğimizde çok büyük beklentilerle geldik belki, hani arkadaşlar bunu yapmasın. Burada onları dört dörtlük bir hayat beklemiyor il etap için. Çok büyük beklentilerle gelirseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Onun için beklentilerini düşük tutup ona göre bir adım atsınlar. Beklentileri düşük tutarlarsa gelen sıkıntılar onları çok fazla etkilenmeyecektir. Biz büyük beklentilerle geldik bu yüzden sıkıntımız daha da arttı. Onları güzel bir yer bekliyor, güzel insanlar bulacaklardır ama biraz sabır… 7 ay önce size, “ Arkama dönüp bakmadım çünkü dönüp bakacak bir şey kalmamıştı” demiştim. Biz orada iki eğitimciydik. Eğitimci olarak iyi işler yapmıştık, kendi adımıza öyle düşünüyorum. Ve çok faal iki insandık. Ama artık yapacak bir şeyimiz kalmamıştı, kimseye yararımız olmuyordu, kendi kendimize de yararlı olamıyorduk. İnsanlara yararlı olacak başka bir yer aramak istedik. Orada yapabileceğimiz herhangi bir şey kalmamıştı. Sıkıntılar bitmiyordu. Her gün farklı bir sıkıntıyla uyanıyorduk. O yüzden kendimizi özgür hissedebileceğimiz, rahat ve demokratik bir ortamda yeni şeyler yapmak için biz buralara geldik. Dil seviyemi yeterli dereceye getirmeye çalışıyorum. Burada da mesleğimi icra edeceğime inanıyorum.’’