Dünya Coronavirüs salgınını 2019 yılının Aralık ayında öğrendi, fakat Çin’in, Wuhan kentinde ortaya çıkan bu ölümcül salgını bir müddet dünyadan sakladığı söyleniyor. Bugün dünyanın neredeyse her ülkesi bu pandemikle savaş halinde ve insanlarda bir bıkkınlık hali belirmiş durumda.
“Bitsin artık bu kısıtlamalar” çığlıkları hergün artmakta ama salgının sona ermesi veya aşı yoluyla kontrol altında alınması, güzel günlerin geleceği anlamına gelmiyor. Salgın sonrası daha büyük bir felaketle karşılaşmamız ihtimaller dahilinde.
Trump’ın bu salgından Çin’i sorumlu tuttuğunu ve Çin’e karşı nasıl bilendiğini artık hepimiz biliyoruz. Fakat, dünya kamuoyunda genel düşünde, Trump’ın salgın sonrasi Çin’e karşı çetin bir ekonomik savaş başlatacağı yönündeydi. Çin mahsüllerine kota, ambargo, uluslararası ticaretinin kısıtlanması ve ekonomik çöküşe mahkum edilmesi gibi çeşitli ihtimaller masaya yatırılıyordu.
Fakat, Asya-Pasifikteki son gelişmeler, özelikle Amerika ve Çin arasındaki gerilim, daha büyük bir felaketin habercisi olabilir. Geçen Cumartesi, Atlantik Think-Tank Konsey başkanı Frederick Kempe, bir makalesinde Beijing’in salgın sürecinde saldırganlığının gittikçe arttırdığını ifade ediyordu.
Kempe, Çin’in Coronavirüs pandemiğini bir sis perdesi olarak kullanıp Uygur Türklerine zulmünü, Hong Kong üzerindeki hakimiyetini, Tayvan üzerindeki baskısını arttırdığını ve Avustralya’ya karşı, Coronavirüsle ilgili bir soruşturulma başlatılmasını desteklediği için, saldırgan bir tavır aldığını açıklıyor.
İngiliz Daily Express’in haberine göre Çin, Pasifteki askeri hareketliliğini sürekli arttırmakta, Vietnam ve Tayvan’ın da üzerinde hak iddia ettiği Woody ve Paracel adalarına tamamen el koymuş durumda. Daily Express Çin’in bu adalarda askeri varlığını yoğunlaştırdığını, 15 Temmuz’da, Güney Çin denizi üzerinde savaş uçaklarıyla devriyelere başladığını yazıyor.
Gelişmelerden endişe eden Amerika, aynı anda bölgeye USS Nimitz ve USS Ronald Reagan isimli uçak gemilerini tatbikat adı altında sevk ediyor. Habere göre, Amiral Jim Kirk bölgeye, ABD müttefiklerinin haklarını korumak için geldiklerini ifade ediyor.
Pasifikteki son gerilim, Trumpt’ın Çin’e karşı savurduğu tehditlerin basit bir blöf olmadığını gösteriyor. Avustralya’nın Sydney Morning Herald gazetesinde çıkan bir haber de, bölgedeki gerilimin ciddiyetini sergiliyor. Haberde, Erky Bagshaw, Çin’in bir çok cephede salgırdan bir tavır alması, dünyaya karşı hazır olduğu mesajını içeriyor. Bagshaw, Çin’in Avrupa, Amerika, Asya ve Avustralya ile diplomatik bir kriz yaşadığını ve bu krizin daha ciddi krizlere yol açmasının büyük bir ihtimal olduğunu vurguluyor. Bagshaw’a göre yükselen Çin, o’nu kontrol altına almak isteyen bir dünya ile karşı karşıya.
Pasifikte ısınan suların farkında olan Çin Dışişleri Başkanlığı sözcüsü Jia Qingguo, yaptığı bir açıklamada, Amerika ile olası bir çatışmanın dünya ekonomisini büyük bir sıkıntıya sokacağını ifade ediyor. Diğer taraftan ABD, askeri müdahele konusunda kararlı bir tavır sergiliyor. Geçtiğimiz Çarşamba günü Mike Pompei, sosyal medyada köpeğinin, Xi isimli (Winnie the Pooh) oyuncağı ile oynarken görüntüleri paylaşmış ve Çin’de büyük tepkilere neden olmuştu.
Qinggou, ABD’nin Hindistan’ı da Çin’e karşı kışkırtması sonucu, Hindistan Enformasyon Bakanlığının Çin tarafından piyasa sürülen 59 app’i yasakladığını söylüyor ve şayet ABD Çin’i düşman ilan etme niyetindeyse, Çin’in de gerekli askeri tedbirleri alacağını ifade ediyor.
Bu arada uzun zamandır Çin’le ticari ilişkilerini sürdüren Almaya’dan da bir açıklama geldi. Berlin, Avrupa Birliğinin Çin’e karşı sert bir tavır almasını istediğini belirtti. İngiltere zaten geçtiğimiz günlerde Çin’in teknoloji devlerinden Shenzen ile olan 5G projesini, casusluk endişesiyle iptal etmişti. Ardından, yeni uçak gemisi HMS Queen Elizabeth’i Doğu Asya sularına tatbikat için gönderme kararı almıştı. Bu karar Çin’i iyice çileden çıkarmıştı. İngiltere’nin bu kararını şiddetle eleştiren Çin büyük elçisi Liu Xiaoming, Times’a yaptığı açıklamada, “Londra’nın bu kararı çok tehlikeli bir karar” ifadelerinde bulundu. Röportajın devamında Xiaoming, “Beijing bu kararı, İngiltere’nin ABD ile Çin karşıtı askeri bir ittifakı olarak yorumlayacaktır” dedi.
Daily Express’in haberine göre, gelişmelerden rahatsız olan Çin, aslında uzun zamandır bölgeyi hakimiyeti altına almak için hamleler yapıyor, bölgedeki adalara askeri üssler, havaalanları ve deniz kuvvetleri karargahları kuruyor.
Gelişmelerden rahatsız olan bir başka ülke de Japonya. Son zamanlarda Çin’in bölgedeki saldırgan politikasından endişe eden Japonya, Çin’de faailiyet gösteren Japon firmalarına, ülkelerine dönmeleri için 536 milyon dolar vaad etti. Son bir ay içinde de, füze savunma sistemlerini geliştirmekten vaz geçen Japonya 1.8 milyar dolarlık füze saldırı sistemine yatırım yapma kararı aldı. Jeffrey Hornung’un kaleme aldığı makalede, Japonya’nın bir ay içinde savunma stratejisini, saldırı staratejisine çevirmesi ilginç ve düşündürücü bir karar. Bu karar müttefiki olduğu ABD’den alınan bir istihbarat üzerine alınmış olabilir.
Bütün bu gelişmelere ek olarak, Avustralya başbakanı Scott Morison’un ordunun teknolojik alanda geliştirilmesi için ayırdığı 270 milyar dolarlık dev bütçe, kafaları iyice karıştırdı. Morison kararı açıklarken “ordumuz tehlikeli bir hale gelen dünyada, özellikle yükselmekte olan Çin’e karşı gerekli tedbirleri almalı” dedi.
Görünen o ki, Coronavirüs sonrası, dünyayı daha ciddi bir imtihan bekliyor olabilir.
Bu tehlikeli gelişmeler karşısında tüm dünya vatadaşları olarak büyük bir fitenin çıkmaması için dua etmeliyiz. İnsanoğlu, global bir köye dönüşen bu gezegende, ne zaman huzur ve barış içinde, birbirinin fikir ve inançlarına saygıyla, birarada yaşamayı öğrenecek bilemem, ama alternatifi çok korkunç.
Yazıma, Albert Einstein’in meşhur sözleriyle son vereyim “3. Dünya savaşını bilemem ama 4. Dünya savaşı sopa ve taşlarla olacak.”
omeratillaergi@yepyeni.zamanaustralia.com