HAFTANIN YORUMU
Şeytan üçgeninde üç şarlatan ve bir dişi ‘Arslan’…
Cemaati, dolayısıyla mensuplarını nasıl vahşice öldürdüklerini, kahkahalar eşliğinde anlatıyorlar.
Hem de canlı yayında.
Önceki gün HaberTürk’teki diyalog şöyle:
AKP’li Tosun:
- “Bu cemaatin çanına ot tıkayan AK Partidir. Bugün bile 60-70 kişi yine yakalandı. Cemaati öldürdük, can bile çekişiyor.”
İyi Parti’li Dervişoğlu:
- “İnşallah! İnşallah!”
Didem Arslan:
- “Gerçekten öldü mü?”
Tosun:
- “Tabii ki…Köşede, sağda, solda saklanıyorlar.”
Münafık ruhlu şaklaban reklam arasında olduğunu zannederek soruyor:
- “Canlı yayında mıyız?”
Dişi sunucu Arslan:
- “Evet evet…”
Bu kez şaşkın Tosun’cuk kahkahayı basıyor.
Hayâsız ve haysiyetsizler, şeytanî komplolarla girdikleri yüzlerce masumun haline mi, yoksa düştüğü çukura mı keyifle gülüyor?
Bitmez kinlerini kahkahalar eşliğinde, büyük bir zevkle anlatıyorlar…
Oysaki “60-70 kişilik son operasyon” dediği ev baskınında, 6 aylık bebeği olan bir hanımefendi vardı.
Tıpkı sabahın köründe, masumların evine, keskin nişancı timlerinin ellerinde ‘biksi’ marka silah ve koçbaşlarıyla yaptıkları operasyon gibi…
MÜNAFIKLARIN GERÇEK YÜZÜ
Bu da gösteriyor ki, elhak Cemaat yaşatma, AKP rejimi ise öldürme ve yok etme ideali peşinde.
Cemaat barış ve huzur adacıklarının yollarına taş döşüyor, bugünkü tekebbürü muktedirlerse, canlı yayınlarda dahi nefret dilini pazarlama derdinde.
Ahlaksızca, masum insanları, olan bitenden habersiz binlerce insanı nasıl da kıyıma tabi tuttuklarını, soykırıma nasıl imza attıklarını, bir o kadar haysiyetsiz bir görüntüyle dile getiriyorlar.
Güya “ümmete ümit” olmak için yola çıkmışlardı.
Kurt postuna bürünüp, dişine kira aramalarıdır, bu olan biten.
Nasıl Cemaat düşmanı olduğunu anlatıyor aklı-evvel.
Takiyyeci ahlaksız…
Yıllarca münafıkça davranmışlar, sahte dostlukları tek tek, ballandıra ballandıra anlatıyorlar.
Alevi Cemaatinin, evlerine çarpı işareti koyanlara seslenen küçük ortakları MHP’li Metin Özkan da, Cemaat mensuplarının evlerine çarpı işareti koyma çağrısını yapmıştı.
Gizli ortakları İyi Parti’li Dursun Müsavat Dervişoğlu ise, milletin Meclisi’nden, hürriyetleri gasp edilen binlerce kadın ve erkek için bir başka kin kusarak, “Sonsuza kadar zindanlarda çürüsünler istiyorum.” demişti.
Utanç listesi o kadar kabarık ki, hangi birini sayalım?
Bir başka profesör müsveddesi, Cemaat mensuplarının toplama kamplarına alınması gerektiğini söylüyor.
“Vücutları kendilerine ait değil, devlete ait” diyor, çocuk istismarı övücüsü Muttalip Kutluk Özgüven. Meslektaşı Prof. Dr. Erhan Erkut, bu sahtekâr “Profesör” için:
“Bırakın profesörlüğü, doçent bile olmamalı.” diyerek sahtekârın gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
Münafıklar, sahtekârlar, çocuk istismarcıları, kafatasçılar, hak ve hukuk tanımaz kavgacı zihniyet, masumların kanı ve canı üzerinde tepinip duruyor.
Masumları, “yok etme” koalisyonu.
Biri kapılarına çarpı atmayı tavsiye ediyor, ötekisi sabahın köründe, masumların evine yapılan tecavüzü maharetle (!) anlatıyor.
Diğeri ise; zindanda çürümeleri için yasama türbininden, ağzı köpükle haykırıyor.
Kalemi satılmış Havuz’un çeteleriyse, kanallarında algı pompalıyor.
Çete anlayışıyla kurulan ortaklık.
Üç adet şeytan, bir dişi Arslan’ın…
AKP’li Resul Tosun…
İP’li Müsavat Dervişoğlu
MHP’li Metin Özkan…
Yakın tarihin karanlık sayfalarına bu utanmaz isimleri de kaydetmiş olalım.
Bizden sonraki nesiller bunları lanetle anarak hatırlayacaklar, hiç şüpheniz olmasın.
HALUK HOCA’YI KANSER EDİP, ÖLDÜRDÜLER!
Ve ne yazık ki; bu din ve ilim yobazı kafaların kurduğu kirli koalisyon, kaç yıldan beri o kadar kişinin kanına girdiler ki…
Anne karnındaki bebekten, 80 yaşındaki piri fani yaşlıya kadar…
Baksanıza, bir iyilik abidesi Prof. Dr. Haluk Savaş gibi değerlerin hayatını kararttılar.
Önce emeğini gasp ettiler, sonra işini ve aşını…
Kesmedi, cezaevine atarak sağlığını elinden aldılar.
Sonra pasaportunu ve diplomasını…
Kanser ettikleri Haluk Hoca ve binlerce KHK’lının can ve kanları üzerinde şimdi tepiniyorlar.
Sekiz yaşındaki Kara Efe Ahmet’e yaptıkları gibi…
Önce ölüme mahkûm ettiler, sonra bu masum yavrunun can çekişmesini keyifle izlediler…
Nadire, Bahar ve 7 yaşındaki Feridun Maden’i, Ege’nin karanlık sularına mahkûm ettiler.
İnsanlıklarını yitirmiş bu caniler, cesetlerine hala ulaşılamayan Maden Ailesi’nin dramı karşısında bile, ölüm tamtamlarına hiç ara vermediler.
Hiç suçu olmadığı tescillenen öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun işkenceyle öldürülüşünü, film izler gibi izlediler…
Sonra da emniyette kameralarda can çekişini, aynı gaddarlıkla seyre koyuldular…
Mesela Kur’an kursu hocası Nesrin ve Halime öğretmenleri önce zindana tıktılar, sonra da ilaçları verilmeyerek ölüme terk edilişlerini hayasızca izlediler.
Cehenneme dönen ülkesini gözyaşlarıyla diğerleri gibi; terk ederken Meriç’te boğulan minik yavrular Gökhan, Burhan ve Nurbanu için; “bunlar terörist çocukları” diyecek kadar nobran ve narsist.
Bu yavruların cenazeleri üzerinde tepinmeyi bile marifet bildi bu haydutlar.
İktidarın Bursa Belediyesi, cenaze aracını dahi çok gördü bu meleklere.
Ölümlerini izleyen, can çekişmelerini katıla katıla gülerek anlatan bu mahlûklar, Cemaat’e tek değil, herkese aynı raconu kesiyorlar.
288 gün Helin Bölek’i, 297 gün Mustafa Koçak’ı ve 324 gün İbrahim Gökçek’i, ölüm yatağı karşısında lal kesildiler, izlediler.
Bu gençlerin ölüm yolculuğunu ve can çekişmelerini ortaklarıyla keyifle izlediler, sonradan görme bu Tosun’cuklar.
Kana, cana doyma bilmeyen bu dinbaz muktedirler ve kafatasçı küçük ortakları.
Silopi’de, 60’ındaki Taybet İnan’ı önce öldürdüler, bir hafta boyunca sokağın ortasında kalan cesedini, kılı kıpırdamadan zevkle izlediler.
11 yaşındaki Cizreli Cemile’yi sokakta öldürdüler. Annesine bir hafta boyunca derin dondurucuda tutturduğu hazin tablo karşısında, dilsiz şeytan olmakla kaldılar.
Ahlaksız olmak ve Allah korkusu taşımamak gerekiyor böyle bir alçaklık için…
CEMAAT NE YAPMADI, AKP NE YAPTI?
Cemaat ile bunlar arasındaki fark mı?
Cemaat, mağdurların elinden tutmuş, hep daim yardım eli uzatmıştır.
AKP ve ortakları, memleket evlatlarına dayılanmış, mağdurları ezmiş, insanları nefessiz bıraktılar.
Cemaat, gözyaşları ve emeklerini katık kılarak, hep inşa etmiş, hep iyilik, doğruluk, güzellik atkıları örmüştür.
Bunlarsa, devlet gücüyle bu emeğe karşı tarihte görülmemiş bir gaspa imza attılar.
Cemaat, Anadolu’nun en ücra köylerine kadar, çaresiz insanları okutup, memlekete faydalı insanlar olarak yetiştirdi.
AKP ve açık-gizli ortakları ise, bu insan kaynağını bozuk para gibi harcadı, emeklerini heba etti.
Yetmedi, işsiz güçsüz binleri zindanlara mahkûm ettiler.
Cemaat, uzun yıllar sürgün yeri olarak görülen, sabıkalı memur takımının coğrafyası olarak bellenen, Doğu’ya eğitim müessesleri, yurt ve yuvalar kurarak, bölge insanıyla kucaklaştı.
Bölgenin çocukları, iyi okullarda okuma imkânı buldu.
Bu yavrular, bölgelerinin umudu oldu, söz konusu eğitim seferberliğiyle…
Tekebbürü muktedirlerse, terör örgütünün açtığı hendeklere, bu insanları gömmüş, Kürt’ün yuvasını yakıp, evini başına yıkmaya devam ediyor.
Cemaat; ilim, irfan, kitap ve Kur’an’la, vatan evladını okumaya yönlendirmiş, tek adam rejimi ise; Moğol istilacıları gibi yüzbinlerce kitabı yakmış, güzide eğitim kurumlarının kapısına kilit vurmayı başarmıştır.
Hâsılı, Cemaat mensupları infak etmeyi ve bağış kültürünü geliştirmiş; “ümmete ümit” için yola çıkan muktedirlerse rüşvet, hırsızlık, kayırma, kaçırma, işkence, zulüm ve baskı gibi ahlaksızlıkları ülkenin dört bir sathına yaymayı başardılar.
Şimdi soruyorum, ölen, can çekişen cemaat mi, yoksa siz ve tüm değerler mi?
Ölen insanlık, can çekişen haysiyettir hiç şüphesiz.
Tosun’cuklar bilmeli ki, tüm bu molozlar ortadan kalkacak, tamirat ve tadilat da yine bu namuslu insanlara kalacaktır.
e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au
Not: Prof. Dr. Haluk Savaş Hoca Hakk’a yürüdü. Mekânı cennet olsun. Bir yardım meleğiydi. Ailesinin ve KHK’lıların başı sağ olsun.