Dünya kaynıyor.
Virüs, Çin’i durduramadı.
Çin 2047’yi beklemeden Hong Kong’u kontrolüne aldı sayılır.
Şimdi Hindistanla savaştıracaklar gibi.
Çin ise K.Kore’yi güneye saldırtacak gibi ve her an Tayvan’ı da işgal edebilir.
Amerika, 9 bin 500 askerini Almanya’dan çekiyor.
Dolayısıyla NATO, yavaş yavaş kağıt üzerinde kalacak.
Avrupa Birliği ile İngiltere arasında çekişme gittikçe büyüyor.
Rusya sıcak denizlere çoktan indi.
ABD’de kaynıyor.
Birleşmiş Milletler bölünüyor, fonksiyonu zayıfladı ve daha da zayıflayacak.
Virüsten dolayı özellikle üçüncü dünya ve gelişmekte olan ülkelerde çok büyük ekonomik çöküntülere sebep verecek gibi.
Tabi arkasından rejim değişilikleri, iç savaşlar.
Kısacası 1990’lı yıllarda kurulan yeni dünya düzeni komada.
Onlarca despotizm ortaya çıkacak gibi.
OYUNCAK DEMOKRASİ VE İZİM’LER
Avustralyalı siyaset bilimcisi John Keane’e göre, despotizmin yeni adı ‘Fantom Demokrasi’. Türkçesi diktatörlerin manipüle ettiği ve kendi kontrollerindeki medya ile insanların gözlerinin boyandığı, sivil kuruluşların ellerinde oyuncak olduğu ‘hayali’ bir demokrasi.
İsterseniz siz buna yeni ‘izm’ler deyin.
Peki Türkiye!
Ülkeyi ayakta tutan iki şey vardı.
Ekonomi ve Evrensel İslam.
Ehli hased ve dalaletin rüesası İslam’ı necis siyasetlerine alet ederek siyasetin makyevelist hançeri ile Üstad’ın tabiri ile kalbinden vurdular.
Din, yanlış temsil edildiği için halktan pek çoğunun gözünde zulmü koruyan, adaletsizliği sistemleştiren, hırsızlığa cevaz veren, muhabbetten yoksun ideolojik bir doğma haline getirildi. Ülke ekonomisi ise yoğun bakımda.
Dünya faiz lobilerinin ve Çin’in hayata destek cihazları ile nefes alabiliyor.
Zulmetdar bir bakış ile baksak zahiren gelecek çok karanlık.
Birde ziyadar bir göz ile bakalım.
Peki bunlar neyi ifade ediyor?
Sancılı, fakat yeni bir doğuşu.
YİĞİT’İN KICILI VE ACI SÖZ!
Abileri Ne Bekliyor?
Atalarımız ‘yiğidi kılıç kesmez, bir acı söz öldürür’ ifadesini bu yiğit abileri ve öğrencilerini çoğunluk itibarı ile ne zulüm kılıçları kesebildi nede acı söz yerine uydurulan binlerce iftira öldürdü.
Her acı söz, ister düşmandan, ister dosttan gelsin, sabrettikleri için onları diriltti ve Allah katında mânen yükseltti.
Geleceğin en büyük kahramanları bu mazlumların içinden çıkacak.
İnsanlık ve İslam tarihine bakın.
Zulüm görmüş veya cebri hicret etmek zorunda kalıpta kahraman olmayan idealist kimse var mı?
Veya zulüm gormemiş bir kahraman var mı?
Bu, Allah’ın yeryüzüne koyduğu kanunudur.
Zulüm gören bu abiler ve öğrencileri, başlarını altına koyacak bir yastık bulunca İsa (as) gibi Allah’a şükredip, ‘ihvani ve ihvati” diye deyip, zalimler tarafından agaç kabuğu yemeğe terkedilen bacılar, masum yavrular için gözyaşı döktüler.
Mevlana “yer ağlayınca gök rahmet eder” der.
Onlarında duaları, gözyaşları siyasi münafıkların çıkardıkları fitne yüzünden, yeryüzünde yerinden yurdundan olmuş, Suriyeli, Yemenli, Arakanlı, Iraklı, Libyalı ve Türkiyeli ve daha nicelerinin Gayr-ı müslim de olsa mazlumların ah ve iniltilerini kanatlandırdı, Allah’a ulaştırdı.
Evet yeni dünya düzeni komada ve yeni doğumlara gebe.
Yaşı ellinin üzerinde olanlar bilir.
1980’den önce dünyanın yarısı ya kominist veya sosyalist idi.
Türkiye’de okumuş kesim içerisinde Allah’a inananlar, parmakla gösterilecek kadar azdı. Türkiye’nin pek çok şehir ve ilçesine küçük Moskova diyorlardı.
BİR ZAMANLAR KOMÜNİZM ÇATIR ÇATIR YIKILACAK DEMİŞTİ
İlahiyatçı olarak kimliğimizi gizlemeden Enkara’da (iyi Ankaralılar bağışlasın) dolaşamazdık. Böyle şartlarda Asrın Dertlisi bir hutbesinde “Yakında, Kominizm’in çatır çatır yıkılacağını göreceksiniz” diyordu.
Bazıları ise hayal diyordu.
Ama üç beş yıl sonra çatırdamaya başladı ve nihayet 12 yıl sonra da yıkıldı.
Takaribi zaman ile yüz yılda yıkılacaklar, on yılda yıkılıyor.
Yüz yılda kurulacaklar da 10 yılda kuruluyor.
Abiler ve öğrencileri gece gündüz demeden küheylanlar gibi koştular ve de koşturdular.
Aydın kesimde ateizm, yüzde doksanlardan yüzde sekize indi.
Şimdi ise siyasi münâfıkların makyevelist kılıcı ile densizleştirdiği ve dinsizleştirdiği milyonların mânevi yaralarına şifa için Ensar’ın Yermuk’ta “Kerreten, kerreten (haydi tekrar)” deyip zafer kazandığı gibi, abiler ve talebeleri aynen seksenli ve doksanlı yıllarda olduğu gibi, “bir kere daha” diyecekler.
Allah dostu Seriyyus Sakati gibi bütün ümmetin dertlerini dert edinerek nerede bir yangın varsa karakterleri gereği oraya koşmaya çalışacaklar.
Gayr-ı müslim ülkelerde yaşayanlar ise temsil gücü ile insanlığa rehber olacak insanlar yetiştirecekler, Allah’ın izni ve keremi ile.
Hallacı Mansur gibi kendilerini doğrayanlara “Allah’ım bunları da affeyle” veya Antakya kahrami Habibi Naccar, imanından dolayı şirk koşanlar tarafından taşlanırken o, “Ah keşke kavmim Allah’ın bana ihsanlarını bilseydi” dediği gibi abilerde kendilerini taşlayanlara dua edecekler.
Bu, abiler ve talebelerinin bugüne kadar iç ve dış dünyasını şekillendiren mânevi değerlerin geçmişte, şimdi ve de gelecekte yansımasının bir yorumudur.
Asrın dertlisinin “Dünya İslam’a, İslam da temsile muhtaç” ifadesinde geçen bu temsili, yeryüzünde zulme uğramış Müslümanlar temsil edecek.
Evet yeni kurulacak dünyada, Allah’ın inayet ver keremi ile gönüllere hâl dili hitap eden müttakiler kazanacak.
Fakat bu abiler ve talebelerini bekleyen en büyük tehlike dünyevileşmek.
Onlar uhrevi oldukları müddetçe, halk onları sırtında taşır.
Fakat dünyevileşince, onlar dünyayı sırtlarında taşımak zorunda kalır, yolda kalır ve altında ezilirler. Allah cümlemizi muhafaza buyursun. yucelsalih@yahoo.com