Aslında bir tek fotoğraf üzerinden tüm olup biteni izah etmek mümkün olabiliyormuş.
Şahsen bunun mümkün olmadığını düşünürdüm. En azından zorlama yorum olmaksızın tek bir görselin ülkenin içine düştüğü bataklığı ve nasıl bir cehennem çukuru olduğunu anlatmaya yetebileceğini görünce açıkçası çok şaşırdım.
Fotoğraf 1996 yılından…
Neredeyse 25 yıl önce yani..
Çırağan Sarayı’nda çekilen fotoğraf Onursal Başkanlığı’nı Fethullah Gülen’in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı “Hoşgörü 1995 Ödülleri” törenine ait.
Törende çekilmiş olan fotoğraftaki isimler oldukça tanıdık simalardan oluşuyor.
Namık Kemal Zeybek, İsmail Kahraman, Abdullah Gül, Abdulkadir Aksu, Muhsin Yazıcıoğlu, Fethullah Gülen, Ertuğrul Günay, R. Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek, Orhan Gencebay, Barış Manço, Hülya Koçyiğit, Müjdat Gezen, Mustafa Keser, Ahu Tuğba, Neslihan Yargıcı, Esin Avşar, Mustafa Topaloğlu, Aysel Gürel, Fatih Terim, Rıza Çalımbay, Emir Turam, Şadan Kalkavan, Rıdvan Dilmen, Nail Güreli, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Taha Akyol, Hasan Cemal, Zekeriya Kahraman, Murat Birsel, ve daha birçok ünlü isim törende yer almış.
Ve daha neredeyse yüzü aşkın insan var aslında o ortamda… İsimlerini yazsak yoruma yer kalmayacak.
Fotoyu İslamcı kökenli CHPli vekil Mehmet Bekaroğlu paylaştı. Ve üzerine şu cümleyi yazdı:
Kimler yok ki!
Bekaroğlu aklı sıra durumu eleştiriyordu. Bugün muktedirin oluşturduğu şeytan janrına göre ironiyle karışık bindirme yapıyordu eski İslamcı vekil.
Fotoğraftakiler gerçekten de toplumun çok farklı kesimlerinden farklı isimler.
Hiç biri iktidarın nimeti için o karede yer almak gibi bir derdi olmadığı açık.
Hatta 28 Şubat Süreci’nin en katık döneminde o kareye girebilecek kadar cesur insan çoğu…
Hoşgörü ve diyalog kelimesinin tam anlamıyla pratiği olarak tarihe geçen bu kare günümüz kamplaşmasının ve düşmanlaştırılmasının bir kurbanı olarak ortaya atıldı ve hiç beklemeyeceğiniz bir isim; az çok vicdanı olduğumuz Ahmet şık topa girdi.
Şahsen Şık’ın;
“Vay be işte özlediğimiz tablo, bugün bu tabloya ihtiyacımız var” filan yazacağını sananlar yanıldılar şüphesiz.
Bekaroğlu’nun cinnet stadyumundaki ortasına voleyi vurmaktan haz duydu Ahmet Şık!
Ona göre fotoğraftakiler demokrasiyi boğazlayanlar, avantacılar, tanrısını satanlar, vesayetçiler filandı…
Bugün o fotoğraftakilerin bazıları hayatta değil.
Yaşasaydılar belki bir kampa ait olmaya zorlanacak ya iktidarın türküsünü söyleyecek ya da muhalif olup susturulmaya zorlanacaklardı bilemiyorum.
Ancak bugün böyle bir kareye girebilecek yüreklilikte kimse kalmadı.
Erdoğan’ın bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük belki de bu. Öyle uçurumlar kazdı ki toplumun içine o engelleri aşmak belki on yıllar boyu mümkün olmayacak.
Bülent Arınç’ın bir konuşmasını hatırlıyorum Türkçe olimpiyatlarında.
Evet bugün Saray’a çulu serip rahatına bakan Bülent Arınç’ın…
“Normal hayatta yan yana asla gelmeyeceğimiz insanlar ile bu toplantılar vesilesiyle (Türkçe olimpiyatları) bir araya geliyoruz” demişti Arınç bir de itirafta bulunarak, “Bazılarımız sen paradan haber ver” diyerek bu işlerde menfaat olmayınca kimsenin yanaşmayacağını zannedenler yanıldılar, fikrini savunmuştu.
Bugün bir şu üstteki fotoya bir de dönüp ülkenin haline bir bakın bakalım.
Artık böyle bir birliktelik görseli çekebilmek mümkün mü?
Böyle bir tabloyu en erken 50, belki 75 yıl sonra ya görür ya göremez bu millet.
Öylesine bir nefret ve düşmanlık tohumu serptiler aramıza.
Mehmet Bekaroğlu ve Ahmet Şık bunun en çarpıcı örneği aslında.
Erdoğan liderliğindeki İslamcı faşizmin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük de buydu bence.
O görselde olanların bazıları bugün yaşıyor olsa ya Fütocü filan diye hapse atılar, ya ülkeyi terkeder ya da suskunlukla yokluğa mahkum edilirdi.
Bir görsel, tek bir fotoğraf koca bir toplumun nereden nereye savrulduğunun muazzam belgesi olarak gözümüzün önünde duruyor işte…