İLKER DOĞAN-TR724.COM
Türkiye’de siyasetin emri altına giren yargı bağımsızlığını tamamen yitirdi. İktidara yakınlığıyla bilinen ORC’nin yıl sonu araştırmasında ‘Yargıya güveniyor musunuz?’ sorusuna ‘Evet’ diyenleri oranı sadece 11,7 olarak ölçüldü.
Araştırmaya katılanların yüzde 68 ‘güvenmiyorum’ derken, yüzde 20,3’ü ise ‘kısmen’ cevabını verd,. Yargıya güven bugün çok daha vahim oranlara düştü. ArtıBir’in Ağustos 2020 araştırmasına göre yargıya güven yüzde 2’nin bile altında! 100 kişiden 2’si bile yargıya güvenmiyor. Zira adliyeler adaletin tecelli ettiği yerler olmaktan çıktı.
Batman’da 18 yaşındaki İpek Er’e yönelik ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçlaması ile hakkında dava açılan uzman çavuş Musa Orhan’ın önceki akşam tahliye edildiği ortaya çıktı. Orhan, 19 Ağustos’ta kamuoyunun baskısı üzerine tutuklanmıştı. Avukatının ‘tutuklamaya itirazını’ jet hızıyla karara bağlayan Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliyeye hükmetti. Mahkeme, gerekçeli kararında ‘kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını’ savunuyor. Ayrıca zanlının kaçma şüphesi de yokmuş. Karar yine jet hızıyla cezaevine ulaştı ve Orhan serbest bırakıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, daha önce Musa Orhan’ın tutuklanması yönündeki paylaşımlara tepki göstererek, “Bu olayın sürekli gündeme getirilmesinin temel nedeni HDP milletvekilinin ve diğer PKK’lıların yaptıklarının üstünü örtmektir.” ifadelerini kullanmıştı.
İŞKENCECİLERE ‘TAKİPSİZLİK’ İHBARCIYA DAVA
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da yine tarihe geçecek skandal bir karara imza attığı ortaya çıktı. Eski hakim Kemal Karanfil’in sosyal medya hesabından paylaştığı karara göre, Afyonkarahisar TEM’de gözaltına alınan kadınların işkence gördüğü haberleri üzerine yaptığı ihbar sonrası işkencecilere takipsizlik verilirken, kendisi hakkında dava açıldı. Karanfil, “2018 yılında iş çıkışı otobüste sosyal medyayı taradığımda Afyon’da kadınlara yönelik yoğun işkence iddialarının olduğunu gördüm. Twitter da Afyon Başsavcısı’nın da resmi vardı. Baktım benim devre! Üniversiteden de sınıf arkadaşım. Doğrudan telefon açsam, numaram değiştiği için ‘yabancı numara’ deyip bakmayabilir. Fakat birşeyler yapıp kadınlara yapılan işkenceyi önlemeliydim! ‘İlinizde kadınlara yönelik yoğun işkence iddiaları var.Derhal durdurup bana bilgi ver. Müfettiş Kemal’ şeklinde başsavcıya mesaj attım. Baktım 2 dk sonra beni arıyor. Kendisine, “Cumhurbaşkanının kesin talimatı var, işkenceye sıfır tolerans.Bizzat yerinde git incele!” dedim. Gidip TEM şubeyi denetledi mi bilmiyorum. Fakat 2 ay sonra beni polis aradı. ‘Aleyhinizde iddianame var, ifadenizi alacaz’ dedi. Meğer başsavcı, işkenceyi araştıracağına müfettiş olmadığımı öğrenince hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Oysa herkes adaletin müfettişi olabilir!”
SİYASİ TUTUKLULARA DÜŞMAN HUKUKU UYGULANIYOR
Türkiye’de siyasi tutuklulara tam anlamıyla düşman hukuku uygulanıyor. Ölümcül hastalar bile sağlık kurulu raporlarına rağmen aylarca tahliye edilmiyor. Tecavüzle suçlanan ve bir genç kızın ölümünden sorumlu tutulan uzman çavuş için jet hızıyla tahliye kararı veren mahkemeler, hasta siyasi tutuklular söz konusu olduğunda tedavisini engellemek için elinden geleni yapıyor. En son Prof. Dr. Haluk Savaş, gazeteci Mevlüt Öztaş ve yönetmen Fatih Terzioğlu mahkemelerin tedavisini engellemesi nedeniyle cezaevinde yakalandıkları kanser nedeniyle hayatını kaybetti.
ERDOĞAN: YARGIDA ŞEYİNİ YAPARIZ!
Rahip Brunson ajanlıkla suçlanıyordu. Erdoğan, “Diyorlar ki filanca papazı bize verin. Bir papaz da sizde var. Siz onu bize verin, biz de yapalım yargıda onun şeyini verelim.” demişti. Ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın bir tweet’i sonrası ‘ev hapsi’ kararı çıktı. Ardından 26 Temmuz 2018’de Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Mike Pence çok sert bir açıklama yaptı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükümeti, size bir mesajım var: ABD Başkanı adına konuşuyorum. Pastör Brunson’ı derhal serbest bırakın. Yoksa sonuçlarına katlanmaya hazır olun.” Dolar bir anda 7,24’e fırladı. Trump, 17 Ağustos’ta, “Bu iş henüz bitmedi. İnsanlarımızı alıkoyamazlar.” ifadelerini kullandı. Ve 12 Ekim’de Rahip Brunson tahliye edildi. Trump, söz konusu ‘zaferini’ bugün seçim kampanyasında kullanıyor. “
DARPÇI POLİSLER GÖREVE İADE
İstanbul Kadıköy ‘de geçtiğimiz hafta skandal bir olay yaşandı. İki polis, Kadıköy’de maske takmadığı gerekçesiyle bir kadını tekme tokat gözaltına almaya çalışıyordu görüntülerde. Sosyal medyada yayınlanan görüntüler infiale neden oldu. İki polis açığa alındı. Ancak bu ‘ceza’ iki gün sürdü. Söz konus polisler yine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun devreye girmesiyle göreve iade edildi.
BURHAN KUZU’DAN YARGIYA ‘ZİNDAŞTİ’ BASKISI
Eski AKP milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun, İranlı uyuşturucu baronu Zindaşti’nin tahliyesi için iki hakim ve bir savcıyı aradığı ortaya çıktı. İddiaya göre Kuzu bu iş için ciddi manada rüşvet almıştı. Konu ilk gündeme geldiğinde Kuzu iddiaları reddetti ancak hakim ve savcıların ifadeleri sonrası kendisi de aradığını kabul etti. Ancak Kuzu’ya göre ‘baskı yapmak’ için değil, fikrini söylemek için aramış. Kuzu, “Talimat ve telkinde bulunmaksızın düşüncemi iletmek amacıyla telefonla aradım. Eğer delil yoksa tutuklanmasının bir tedbir olduğunu serbest bırakılabileceğini söyledim.” dedi ifadesinde.
YARGI İŞKENCEYE KÖR VE SAĞIR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Allah’ın lütfu” olarak nitelediği 15 Temmuz sonrası Anayasa ve hukuku askıya alan AKP rejimi, işkenceyi rutine bindirdi. Özellikle emniyet ve cezaevleri işkence merkezi haline geldi. Son olarak Keskin Cezaevi’nde 4 yıldır tek kişilik hücrede tutulan eski Yargıtay Üyesi Hüsamettin Uğur’un, kamerası olmayan bir odada 5 gardiyan tarafından darp edildiği ortaya çıktı. Gardiyanların dövdüğü Hüsamettin Uğur’a, “Buradan cesedin çıkacak!” dediği öğrenildi. Cezaevindeki işkenceyi kızı Nalan Dilara Uğur duyurdu. Ancak yetkili makamlar bu konuda tek bir adım bile atmadı.