15 gün önce Yunan sahil güvenlik ekiplerince Türkiye’ye geri itilen teknedeki mültecilerden Mehtap Karpuzcu, hücreye atıldığı Çanakkale Cezaevinden mektup gönderdi.
SEVİNÇ ÖZARSLAN-BOLD ÖZEL
Yunanistan sahil güvenlik polisi tarafından 15 gün önce geri itilen teknede bulunan ve Türkiye’de tutuklanıp cezaevine gönderilen öğretmen Mehtap Karpuzcu hücresinden ailesine mektup yazdı. Mektubunda ağırlıklı olarak cezaevinde bulundukları koşulları aktaran Karpuzcu geri itilme olayıyla ilgili “Yolun ortasına kadar giden teknenin yolun yarısında durması… Günlerdir bunu anlamaya çalışıyoruz. Rabbimin muradı ne kim bilir” dedi.
İKİ ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMASINA RAĞMEN İŞ BULAMADI
Antalya’da özel bir okulda fen bilgisi öğretmenliği yaparken mesleğinden olan Mehtap Karpuzcu ve meslektaşı eşi Osman Karpuzcu zor koşullarda Antalya’da yaşayan bir aileydi. 4,5 yıl önce tutuklanıp Antalya Cezaevine gönderilen Osman Karpuzcu hala aynı cezaevinde tutuklu. Burak (7) adında bir oğlu olan Mehtap Karpuzcu Cemaat soruşturmaları kapsamında hakkında açılan davadan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İki üniversite mezunu olmasına rağmen iş bulamayan hem de oğlunun geleceğinden endişelenen Mehtap Karpuzcu (35) her şeyi göze alıp ülkesini terk etmeye karar verdi. 16 Ağustos sabahı aralarında 4 çocuğun olduğu toplam 17 kişi Ayvalık’tan tekneye bindiler. Tekne yolun ortasından durdu ve bir süre sonra Yunan sahil güvenliği tarafından halatla sürüklenerek Türkiye’ye itildiler.Mehtap Karpuzcu’nun da içinde bulunduğu teknenin halatla sürüklenişini Euronews aşağıdaki video ile duyurmuştu.
“KOĞUŞ OLMADIĞI İÇİN HÜCREDE KALMAK ZORUNDAYIZ”
Ayvalık’ta gözaltına alınan ve aynı tekneden bulunan 3 öğretmen arkadaşıyla Çanakkale Cezaevi’ne hücreye konulan Mehtap Karpuzcu, ailesine gönderdiği mektupta yaşadıklarını ve endişelerini anlattı.Hala karantinada tutulduklarını söyleyen Karpuzcu, “Ben burada karantina günlerimizin bitmesini bekliyorum. Geçici bir koğuşa verildik. Koğuş da değil, bir hücre maalesef. Bu cezaevinin koşulları oldukça yetersiz. Erkek cezaevi olarak kullanılırken kadınlar için de 4 koğuş ayırmışlar. Bizim için de koğuş olmadığından hücrede kalmak zorundayız…” dedi. Hastaneye gidip gelenlerin yanlarına verildiğini, karantina süresinin bu nedenle sürekli uzatıldığını söyleyen Karpuzcu, kendilerine vebalı muamelesi yapıldığını belirtti. Birçok haklarının sınırlandırıldığını da yazan Karpuzcu ne kitap ne Kuran-ı Kerim verildiğini vurguladı. Seccadenin bile günler sonra ellerine ulaştığını söyledi.
“AĞRI KESİCİ BİLE VERMEDİLER”
Mehtap Karpuzcu mektubunda başının çok ağrıdığı bir akşam ağrı kesici bile verilmediğini kaydetti:
“Dün akşam şiddetli bir baş ağrısı yaşadım. Bir ağrı kesici bile vermediler. Sabah namazında yine istedim, yine yok dediler. Sonra koğuşumuza hastaneden gelen roman bir mahkumun eşyaları gelince o verdi. Rabbim gönderiyor işte, ona buna ihtiyaç yok. Adli suçlularla kalınca çok endişelendik. Her yerleri jiletli ama onlar da insan, iyiler zaten, hücrenin penceresi roman koğuşuna bakıyor. Uyuşturucu, cinayet, çok değişik yani… Ne denir bilemedim. Rabbim bütün zorlukları bir anda verdi. Kaldırmayı da nasip etsin.”
“İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR”
Mehtap Karpuzcu’nun yurt dışında bulunan babası ise Yunan makamlarına tepki gösterdi. Baba Karpuzcu:
“Kızım ve arkadaşları, toplam dört bayan şu anda Çanakkale Cezaevinde. Koronadan dolayı tecritteler. Çok ciddi sıkıntı içindeler. 7 yaşındaki oğulları Antalya’da. Annesini göremiyor. Telefon imkanı da yok şu an. Çocuk perişan durumda. Hepsinin eşi içeride. Çocukları var. Kendileri içeride, eşleri içeride, çocuklar ortada kalmış durumda.Bir de cezaevinde koşulları çok kötü. Dilekçe verdiler, Antalya sevk için ancak reddedildi. Benim kızım iki üniversite bitirmesine rağmen iş bulamadı. İlahiyat bitirdi, fen bilgisi öğretmenliği okudu. Türkiye’de yaşama imkanları yok ki, ne yapsın bu insanlar. Mecbur kaldılar Türkiye’yi terk etmeye. Yunanistan’ın yapmış olduğu da mülteci kanununa göre insanlık suçudur. Zulüm var orada, bu insanlar neden terk ediyor ülkesini? 4 bayan şu an hücrede yaşıyorlar. Bunun hesabını kim verecek. Bu zulmün durdurulması ve duyurulması lazım.”