Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, mesajlaşma amacıyla Signal kullandığını açıkladı. “FETÖ’nün ByLock’tan sonraki haberleşme sistemi” diye yandaş medyada defalarca haber olan bir uygulama bu. Mahdum Bilal’in itirafı ilk de değil, AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan gibi isimler zaten suçüstü yakalanmış, Signal kullandıkları deşifre olmuştu. Ama ByLock’taki suyu bulandıran ve bulandırmayan kuzular ayrımı burada da geçerli.AKP lideri Erdoğan’ın tek adam rejimini inşa sürecinde kitlesel kıyım ve toplumu sindirmek için kullandığı dijital yalanları kısaca hatırlamakta yarar var.
İlk büyük keşif ByLock oldu. Suçsuzluğunu ispata zorlanan insanların başarması mümkün olmayan bir sınavdı bu. Sendika ve banka gibi kayıt altında değil ekleme ve çıkarmaya müsait. Muğlak ve gizli olması ihtiyaca göre yeniden tanımlanmasını da sağlıyor. “Programı indirdin” denilenlerin aksini ispatı neredeyse imkansız; hasbelkader oradan yırtsan, “ByLock’lu telefonu olanla iletişim kurmak” denilen ucube karşına dikiliyor. Gazeteci Kadri Gürsel örneğinde olduğu üzere pek çok kişi bununla suçlandı. Çalan telefonu açmadan önce muhatabın Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan (MİT) ‘ByLock’u yoktur’ yazısı getirmesini istemek bile çözüm değil; zira MİT listeyi defalarca değiştirdi. En hakiki, gerçek, son gibi tanımlamalarla bir çok liste oluştu.
“ByLock’a hatasız sorgu güncellemesi” diye haber yaptılar. “ByLock listelerinde adı bulunanların soruşturma sürecindeki itirazları ve KOM Daire Başkanlığı’nın veri tabanında yaptığı sorgulamalarda hatalar çıkması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve MİT harekete geçti. MİT, ByLock’u kullananların isim listelerinin yer aldığı veritabanını güncelleyerek yeni bir ekran oluşturdu ve hataları giderdi,” diye yazdılar. Bu haber dahi tek başına hukuksuzluğun ve mağduriyetin itirafıydı. Şecaat arz ederken sirkatin söylemek böyle bir şeydi. Zira ‘hatasız ekran’ müjdesi aslında aylardır süren mağduriyetin ifşasıydı. “MİT’ten gelen listelerde ismi olduğu halde, itiraz üzerine yapılan ikinci güncel incelemede ByLock kullandığı tespit edilemeyen bazı kişiler olduğu belirlendi.”
Uygulama indirmenin mümkün olduğu akıllı cep telefonu kullanmadığı halde sekiz ay hapis yatan insanlar kayıtlara geçti. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz, ByLock kullanıcısı olduğu gerekçesiyle ihraç edilen 4 yargıcın göreve iade edildiğini açıkladı. Karar’ın olumlu haber diye verdiği örnek bile tek başına skandalın boyutlarını gösteriyor. Cumhuriyet çalışanı Emre İper ise ByLock suçlaması ispat edilemeyince Whatsapp mesajlarıyla suçlandı.
MİT-SAVCILIK KAVGASI
Ankara Başsavcılığı ile MİT bu günlerde aynı konuda defalarca karşı karşıya geldi. MİT, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “15 Temmuz kontrollü darbeydi” eleştirisine cevap verirken “ByLock’la ilgili bilgilerin Mayıs 2016’tan itibaren adli makamlarla da paylaşıldığını” öne sürmüştü. Bu savunma kontrollü darbe iddiasını çürütmeyip güçlendiriyor. Adliye de kendini zan altında bırakan iddiaya anında cevap verdi. Cumhuriyet’in haberine göre savcılık kaynakları “ByLock’tan 15 Temmuz’dan sonra haberdar olduklarını” bildirdi. Bu liste MİT’in elinde idiyse neden 15 Temmuz’dan önce gerekli yerlere ulaştırmadı, ulaştırdıysa neden işlem yapılmadı? Tartışma burada düğümleniyor.
ByLock kanuna aykırı delilin hukuk fakültelerinde ders olarak anlatılacak tipik örneği. Hangi şartlarda elde edilip kayıt altına alındığı bile bilinmeyen bir dosya var ortada. Ve aradan geçen dört yıla rağmen boyacı küpünden yeni kullanıcılar üretmeye ve tutuklatmaya devam ediyorlar. Yandaş gazetelerin ürettiği efsaneler hukuksuzluğu büyütmekten başka işe yaramıyor. “MİT, şirketin Litvanya’daki bilgisayarlarını gece baskınıyla kaptı geldi” ya da “kahraman MİT hackerları kopyaladı” üstûreleri hukuk önünde delil olmayacağının ispatı. Aynı kişi hakkında defalarca farklı sonuç gelmesi, “Mor Beyin tuzağına düşmüş” diye ayıkladıkları 11 bin kişi gibi hukuksuzluk itiraflarının listesini uzatabiliriz.
ByLock’un lisans sahibi David Keynes’in hikayesi de ayrı bir garabet. ABD vatandaşlığına geçtikten sonra bu ismi alan Keynes’i Hürriyet’ten İsmail Saymaz buldu konuştu. Adam, 17 Haziran ile 7 Ağustos 2016 arasında Türkiye’de bulunuyor. Yani 15 Temmuz’dan sonra ayrılıyor. “MİT’in bilmemesi imkansız. Pasaportumla senede iki kere girip çıktım. Ben darbede de darbe sonrasında da Türkiye’de bulunuyordum. Kendimi takip altında hissetmedim” diyor. Apple Store’da ByLock’un sahibi olarak gözükmesine karşın MİT veya devlet tarafından kimse adamı bulmaya çalışmıyor. Tersine Keynes, 15 Temmuz’u Araştırma Komisyonu Başkanı AKP’li Reşat Petek’e telefon açıp bilgi vermek istiyor. Ama ne hikmetse Petek bu talebi kabul etmiyor. Mahkemeler istinabe yoluyla Keynes’in ifadesini alma imkanına sahip ancak MİT dahil kimse birinci ağızdan bilgi alma imkanını kullanmıyor. Senaryonun bozulmasından endişe ediyorlar herhalde.
Erdoğan ve medyası, gizli örgüt çıkarma merakı yüzünden gülünç duruma düşseler de bu sevdadan vaz geçmediler. Düşük maliyet ve hız ile elektrik kesintilerinde veri kaybını önlemesi sebebiyle dünyada ve Türkiye’de pek çok şirketin tercih ettiği “Thin Client” sistemini hayalet hat olarak yazdılar. Oysa başka bankalar olmak üzere şirketler her masaya pahalı bilgisayar koymak yerine ana sunucuya bağlanarak işlem yapan ucuz terminallerle çalışıyor.
Deşifre olan “gizli” uygulamalardan biri de CryptNote oldu. Vatan Gazetesi manşet yaptı diğerleri daha küçük gördü. Mesajlaşma imkanı olmayan, basit not alma uygulamasıyla ilgili saçma haberin doğrusunu Evrensel Gazetesi’nden okuyalım: “Masaüstü bilgisayarlar ile Android telefon ve tabletlerde kullanılabilen CryptNote’un Android uygulaması son olarak 23 Eylül 2012’de güncellenmiş. Uygulamayı Google Play’den indirenlerin sayısı bugüne kadar 100 ila 500 arasında. Öte yandan uygulama iOS cihazlarda kullanılamıyor. Mesajlaşma yapamıyor. Kısacası, “FETÖ’ üyeleri ByLock yerine yeni bir haberleşme uygulaması kullanacaklarsa bunun CryptNote olması mümkün değil.”
Buna benzer bir not alma uygulaması olan Justnote da furyadan payını aldı ve “deşifre edildi”. Hem de özel olarak yüklenip Çorum’a gönderilmiş!
Dijital yalanların belki en komiği ise bir Apple uygulaması olan ve her cihazla birlikte yüklü gelen iMessage haberi. Aydınlık’a göre ByLock deşifre olduktan sonra darbeden iki ay önce iMessage’a geçilmiş, hem de ABD’de Fethullah Gülen’in yanındayken yüklemişler!
AKP’lilerin dijital yalanlarından ilk fırsatta akla gelenler bunlar. Böylesine kolay ortaya çıkabilecek teknik konularda bu kadar rahat yalan söyleyenlerin diğer konulardaki pervasızlığını düşünemiyorum bile.