10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Gar’ında IŞİD terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırı sonucu ülke tarihinin en büyük sivil katliamı yaşandı.
103 kişinin ölümüne yola açan IŞİD saldırısının üzerinden 5 yıl geçti. 10 Ekim Katliamı’nda yakınlarını kaybedenlerin ve yaralananların adalet talebi sürerken firari sanıklar yönünden açılan dava devam ediyor.
NE OLMUŞTU?
7 Haziran seçimlerinin ardından koalisyon kurulamayınca erken seçime gidildiği, çözüm sürecinin fiili olarak rafa kalkmasıyla çatışmaların başladığı ve 33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç Katliamı’nın yaşandığı bir ortamda, Ankara’da Emek, Demokrasi ve Barış mitingi için çağrı yapıldı.Aralarında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) de bulunduğu çeşitli meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı bu çağrıya, farklı siyasi parti ve hareketler ile sanatçılardan da destek geldi. Miting için yapılan çağrılarda “savaş politikalarına karşı barışta ısrarcı olmak” vurgusu vardı.
3 SANİYE ARAYLA İKİ PATLAMA
Ankara Valiliği tarafından da izin verilen mitingin programı uyarınca, katılımcılar 10:00’da Ankara Tren Garı önünde buluşacak, buradan Sıhhiye Meydanı’na yürüyecek ve 12:00’de bu meydanda mitingi gerçekleştireceklerdi. Ancak kalabalığın yeni toplanmaya başladığı 10:04’te üç saniye arayla iki patlama meydana geldi.Daha sonradan IŞİD bağlantılı iki kişi tarafından eş zamanlı düzenlendiği anlaşılacak bu iki intihar saldırısı sonucunda 103 kişi hayatını kaybetti. Resmi kaynaklara göre 391 kişi de yaralandı. Türkiye tarihinin en kanlı saldırısı olarak kayıtlara geçen bu bilançonun ardından, üç günlük ulusal yas ilan edildi. Ayrıca siyasi partiler de seçim kampanyalarına ara verdi.Saldırının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan kınama mesajı yayınlayıp “herkesi sorumlu davranmaya, dikkatli hareket etmeye, terörün yanında değil, karşısında yer almaya” çağırırken dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, saldırının “demokrasiyi, demokratik hak ve özgürlükleri” hedef aldığını söyledi.Dönemin HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ise “Bu, devletin birliğine yapılmış bir saldırı değil. Bu, devletimiz tarafından halkımıza yapılmış bir saldırıdır.” sözleriyle tepki verdi.
7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ SONRASI KOALİSYON GÖRÜŞMELERİNDE NELER OLMUŞTU?
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden, aylardan biri 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasındaki dönem olarak yazılacaktır.” demişti. Bu sözler, MHP’nin koalisyon kurmayı reddedip, terörle mücadelede kendini yalnız bırakmakla suçlaması olarak da değerlendirilirken o dönem yapılan koalisyon görüşmeleriyle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. O dönemde kurulamayan koalisyon görüşmeleri konusunda taraflar, geçmişteki sorumluluk konusunda anlaşamadılar.
AKP’Lİ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BİR HÜKÜMET KURULMASINI İSTEMEDİ
Cumhuriyet’ten Emine Kaplan ve Selda Güneysu’nun haberine göre, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerde AKP, Meclis’te tek başına iktidar olabilecek sayıya ulaşamayınca CHP ve MHP ile koalisyon hükümeti kurması gündeme geldi ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu; hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; hem de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmeler sürerken, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir hükümet kurulmasını istemediği, seçime gidilmesini istediği yönündeki bilgiler kulislere yansıdı. Hatta AKP Genel Merkezi’nde, 7 Haziran gecesi seçim sonuçları değerlendirilirken, “tablonun bir seçimi getireceği” yorumları yapılıyordu. Davutoğlu’nun milletvekilleriyle yaptığı istişare toplantılarında ağırlıklı olarak MHP ile koalisyon yapılması görüşü öne çıkarken, CHP ile bir uyum sağlanamayacağı gerekçesiyle kısa süreli bir hükümet kurulabileceği görüşleri dile getirildi.
Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran akşamı “Davutoğlu’nın, Meclis’te bulunan partilerle nasıl bir çalışma yapacağını görüşmesi gerekir. Bir koalisyona ihtiyaç duyuluyorsa bu koalisyon uyumlu bir koalisyon olmalı. AKP uyumu çözümde aramıştır. Çözüm sürecini Oslo ile görüşmüştür. Birinci koalisyon AKP ve HDP arasında olmalıdır. Çözüm süreci ile ilgilinen AKP-CHP-HDP’yi de bir araya getirebilirsiniz. AKP artı HDP koalisyonu 337 milletvekiline dayalı güvenoyu alabilecek bir koalisyon modelidir. Bunların hiçbirisinden sonuç alınamıyorsa en erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olur” diyerek, koalisyona kapılarını kapatan mesajlar vermesi üzerine ilk olarak CHP’nin kapısını çaldı.
CHP: CUMHURBAŞKANI İSTEMEDİ
CHP ile AKP arasında koalisyon hükümeti için oluşturulan komisyonlar 35 gün boyunca istikşafi görüşmeler yaptı, ancak CHP’nin uzun süreli koalisyon AKP’nin ise kısa süreli koalisyon önermesi nedeniyle bir noktaya varılamadı. O dönem istikşafi görüşmelere katılan CHP’li bir yetkili, Davutoğlu’nun samimi olarak koalisyonu istediğini, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim istediği için görüşmelerden bir sonuç alınamadığını söyledi. Aynı yetkili, “Biz masada bir koalisyon kurulmasının istenmediğini hissettiğimiz halde yine de masadan kalkmadık. Çünkü kalksaydık dönüp ‘CHP istemedi’ denilerek, tüm suç bize yüklenecekti” görüşünü dile getirdi.
‘TEKLİF ETTİ-ETMEDİ’ TARTIŞMASI
AKP ve CHP heyetleri arasında bir sonuca varılamaması üzerine Davut-oğlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile iki kez bir araya geldi. Bunlardan en tartışılan görüşme ise Davutoğlu’nun Bahçeli’yi, 17 Ağustos 2015’te, Meclis’teki makamında ziyaret etmesiydi. MHP’li kurmaylar, Bahçeli’nin o görüşmeye “elinde siyah çantasıyla, koalisyon kurmak üzere gittiğini” ancak Davutoğlu’nun o görüşmede Bahçeli’den kurulacak seçim hükümetine destek vermesini istediğini dile getiriyor. Görüşmede ayrıca Bahçeli’nin, Davutoğlu’na, MHP ile AKP arasında koalisyon kurulabilmesi için öncelikle MHP’nin 4 ilkesini, “Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmemesi, çözüm sürecinin bittiğinin açıklanması, yolsuzluk soruşturmalarının yeniden açılması ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yetki sınırlarına çekilmesini” teklif ettiğini, ancak Davutoğlu’nun bu 4 ilkeye “mesafeli yaklaştığını” savunuyor.
BAHÇELİ ONAY VERDİ Mİ?
Davutoğlu’na yakın kaynaklar ise Davutoğlu’nun Bahçeli’ye, “uzun dönemli koalisyon hükümeti, kısa dönem koalisyon, MHP destekli azınlık hükümeti ve seçim hükümeti” olarak 4 seçenek önerdiğini, olumlu bir yaklaşım olmaması üzerine Davutoğlu’nun kendisine bulunduğu 4 öneriyi çıkışta açıklayıp açıklayamayacağını sorduğunu, Bahçeli’nin de açıklamasına onay verdiğini belirtiyorlar. O görüşmede Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanı’nın yasal sınırları içine çekilmesi gerektiği” yönünde görüş belirttiğini ifade eden aynı kaynaklar, Davutoğlu’nun orada Bahçeli’nin Erdoğan ile ilgili konuşması üzerine “Sayın Cumhurbaşkanı, koalisyon görüşmelerinin konusu olamaz. Kendisinin tartışılmasına ve eleştirilmesine burada müsaade etmem” dediğini dile getiriyorlar.
Tüm bu görüşmelerden sonuç alınamayınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümetin kurulamamasını gerekçe göstererek, seçim kararı aldı ve seçim hükümeti kuruldu. O dönem seçim hükümetinde yer alması için teklif götürülen isimlerle ilgili tartışmalar yaşanırken, öneriyi kabul eden dönemin MHP genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş, partisinden ihraç edildi. Seçim hükümetinde HDP’den de 2 milletvekili yer aldı.