İLKER DOĞAN-TR724.COM
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci Can Dündar’a tehditler savurduğu konuşmasında, “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu,” diyordu. Ve dediğini yaptı! İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi dün, Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a ait menkul ve gayrimenkullere el konulmasına karar verdi. Can Dündar’ın suçu, silah taşıyan MİT’e ait TIR’ları haber yapmak; yani gazetecilik!
Mahkeme, geçtiğimiz haftalarda verdiği karar gereği yurda dönmeyen Can Dündar’ı ‘kaçak’ saydı. Dündar’ın Ankara, İstanbul ve Muğla’da bulunan taşınmazlarına el konulmasına hükmetti. Malların yönetimi için TMSF’nin kayyım olarak atanmasına karar verdi. Kararda ayrıca Can Dündar’ın banka hesaplarının tespit edilerek el konulma sürecinin başlatılması istendi.
Sürgün gazeteci Can Dündar, kararı sosyal medya hesabından değerlendirdi. Dündar, “İnsanın asıl ‘ev’i yurdudur. Biz 82 milyon yurttaş, asıl o büyük evi karanlıkta kaybetmek üzereyiz. Şu anda her evden daha önemli bu…” ifadelerini kullandı.
YÜZLERCE ŞİRKET ‘KAYYIM’LARLA GASP EDİLDİ
Hizmet Hareketi’ne yönelik yürütülen cadı avında bugüne kadar binden fazla şirket uyduruk gerekçelerle yargı eliyle gasp edildi. Boydak Holding, Naksan, Dumankaya, Kaynak Holding, Koza İpek Grubu söz konusu şirketlerden bazıları. TMSF’ye devredilen şirketlere AKP’li eski belediye başkanları, milletvekilleri ve il başkanları yönetim kurulu üyesi olarak atandı. İçi boşaltılan ve yandaşlara peşkeş çekilen şirketler, geçtiğimiz haftalarda satışa çıkarıldı.
AKP rejimi, sadece kaybettiği belediyeleri değil muhaliflerin taşınır ve taşınmaz mal varlıklarını da mahkemeler eliyle gasp ediyor. İnsanların Anayasa ve uluslararası hukukla güvence altına alınan mülkiyet hakları uyduruk gerekçelerle gasp ediliyor. Bugüne kadar Hizmet Hareketi’ne yönelik söz de terör soruşturmaları kapsamında binden fazla şirkete kayyım atandı. Yetmedi, şirketlerin içi boşaltılarak satışa çıkarıldı.
Son olarak, Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a ait menkul ve gayrimenkullere mahkeme kararıyla el konuldu. Mahkeme, geçtiğimiz haftalarda verdiği karar gereği yurda dönmeyen Can Dündar’ı ‘kaçak’ saydı. Dündar’ın Ankara, İstanbul ve Muğla’da bulunan taşınmazlarına el konulmasına hükmetti. Malların yönetimi için TMSF’nin kayyım olarak atanmasına karar verdi. Kararda ayrıca Can Dündar’ın banka hesaplarının tespit edilerek el konulma sürecinin başlatılması istendi.
İNSANİ YARDIM YALANINI DEŞİFRE ETTİ
Cumhuriyet Gazetesi’nin 29 Mayıs 2015 tarihli “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok kızdırmıştı. Zira söz konusu haberde 19 Ocak 2014’te ihbar üzerine durdurulan TIR’da çıkan silah ve mühimmatların görüntüleri yer alıyordu. İddiaya göre söz konusu silahlar Suriye’de özgür Suriye ordusuna gönderiliyordu. Başta Erdoğan ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala olmak üzere bütün iktidar temsilcileri söz konusu TIR’larda ‘insani yardım’ olduğunu öne sürmüştü aylarca. Ancak görüntüler iktidarı yalanlamakla kalmadı, uluslararası bir skandalı da ortaya çıkardı. Türkiye, istihbarat teşkilatı eliyle başka bir ülkedeki muhaliflere silah ve mühimmat yardımı yapıyordu!
ÖYLE BIRAKMAM ONU, BEDELİNİ AĞIR ÖDEYECEK!
Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisi beklendiği gibi sert oldu. Katıldığı bir televizyon programında Can Dündar’ı açıktan tehdit etti: “MİT’e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu,” Erdoğan’a göre söz konusu TIR’larda Bayırbucak Türkmenlerine insani yardım malzemeleri vardı.
Aslında söz konusu TIR’larda ‘insani yardım’ değil, silah ve cephane olduğuna dair görüntüleri ilk yayınlayan Perinçek grubuna ait Aydınlık gazetesiydi. Aydınlık, 21 Ocak 2014’teki haberinde, “Adana’da durdurulan MİT’e ait 3 TIR’dan mühimmat çıktı,” deniliyordu. Ancak iktidar temsilcileri Aydınlık grubunu ne vatan hainliğiyle ne de casuslukla suçlamadı!
O SİLAHLAR NASIL ‘DEVLET SIRRI’ OLDU?
Can Dündar gazetecilik yaptığı için ‘vatana ihanetle, casuslukla’ suçlanıyor ancak elde iktidarın iddialarını destekleyecek hiç bir somut delil yok. Aksine, bütün belgeler, görüntüler ve demeçler Dündar’ın gazetecilik yaptığını destekliyor. Öncelikle o TIR’larda ‘insani yardım’ olmadığı görüntülerle sabit. Kaldı ki eğer TIR’larda battaniye vs. var idiyse neden ‘devlet sırrı’ sayılarak gazeteciler ‘casuslukla’ suçlanıyor? O silahlar, cephaneler Türkmenlere de gitmiyordu. Zira Türkmenlere gitseydi Nusra Cephesi’nin kontrolündeki Reyhanlı kapısı tercih edilmezdi. Kaldı ki o silahların Türkmenlere gittiğini varsayalım; eğer bu yasal ve uluslararası hukuka uygun bir sevkıyat ise neden gizli yapılıyor?
ULUSLARARASI SUÇ, GAZETECİLERİN ÜZERİNE YIKILIYOR
Silahların IŞİD’e değil de Türkmenlere gitmesi, sevkiyatı ‘yasal’ hale getirir mi? Ayrıca MİT’in o tarihte uluslararası silah sevk etmek gibi bir görevi var mıydı; yoktu… Ayrıca TIR’lar yakalanınca MİT, “Malzeme bizim. Türkiye içi birimler arası nakil işlemi yapılıyor” diye savcılığa yazı göndermişti. Hani Türkmenlere gidiyordu? Daha onlarca soru sorulabilir bu konuyla ilgili. Nereden bakarsanız bakın, uluslararası bir skandal gazetecilerin üzerine yıkılıyor. Rejim, sahip olduğu yargı gücüyle muhalifleri sindiriyor. Cezaevine atabildiklerini atıyor, atamadıklarının mallarına çöküyor.