Gün geçmiyor ki yeni güne bir şokla başlamayalım.
Bugünkü şoku da hapishanede hücreye konulup, güyâ hasta olduğu için karantina altına alınan, tecrid edilip, ölüme mahkûm edilen, öldürülen bir polis vesilesi ile yaşadık.
Yayınlanan takdirnamelerinden anladığıma göre mesleğe polis olarak başlamış, daha sonra gösterdiği başarılar kazandığı sınav ile komiser yardımcısı olmuş, gayretli, çalışkan bir vatan evlâdı…
Mustafa Kabakçıoğlu…
Dört yıldır hapishânede, hasta, onlarca dilekçe yazmış, tedâvi imkân ve hakkını istemiş, aramış fakat daha evvelki örneklerde olduğu gibi kendisine müsâde edilmemiş…
En son konulduğu, karantina odası olduğu söylenen, pis hücrede (eğer doğru ise) beyaz, plastik bir sandalyede otururken Hakk’a yürümüş…
Mekânı Firdevs Cenneti olsun (Âmîn)
Yatağı merdiven altına sıkıştırılmış, yerler, duvarlar berbat, rutûbetli, ama idâreye sorarsan beş yıldızlı karantina odası ( ! )
İlk bakışta masasının üzerinde okuduğu Kur’an göze çarpıyor ama heryer dağınık…
Ne garip değil mi ? Dünyâ işte…
Bir tarafta oturduğu üç-beş kuruşluk sandalyeden Hakk’a yürüyen, paha biçilmez yiğitler, diğer tarafta oturduğu milyonluk koltuklarda ciğeri beş para etmeyen nâdanlar…
Ve nâdanlar zulmediyorlar…
Hapishane Yönetimi’nin savunması tedâviye gitmek istemediği yönünde, onlarca dilekçe yazmış olan Mustafa Bey, hastahâneye gitmek istememiş (!)
Dizi dizi yalan sıralanmış, evet yanlış duymadınız, doktor muhakkak tedâvi edilmesi gerektiğini söylemiş fakat Mustafa bey hadtahâneye gitmek istememiş (?) gardiyanlar da şahit.
İnsan bile bile, boş yere ölüme gider mi ?
Yalancı beyancı alçaklar !
Aklıma yavrusu geldi…
Acaba hapishânede boş, pis bir hücrede, masasında Kur’ân-ı Kerîm ile beyaz plastik bir sandalyede zulmen öldürülen mâsum babayı mağdur anne evlâdına nasıl anlatacak ?
Bu evlât, bu devleti, bu vatanı nasıl sevecek ?
Ahhh gafil zâlimler !Yaptığınız zulümle sizi yok edecek, Çocuk Musâlar’ı yetiştiriyorsunuz…
17-25 Aralık’ta Istanbul Adliyesi’nde etrâfı çevrelenen, kuşatılan polisler, evet o fotoğraf gözümün önünden hiç gitmiyor…
“Ben polisim, hırsız gördüm mü yakalarım ! Haram lokma yemedik ! ” diyen kahramanlar zâlimlere, hırsızlara yem oldular, yavuz hırsız polisi bastırdı…
Çoluk-çocuk, hanım-kız-kızan hepsi içeri atıldılar.
Bâzıları içeride öldürüldüler…
Diktatör ve ortakları işte o günlerde devleti, düzeni yıkıp, kendilerince Yeni Türkiye’nin temellerini attılar.
Yeni Türkiye ; Içeride halklarına, dışarıda komşularına rahat vermeyen ne idüğü belirsiz bir diktatörlük…
Devlet ; Bir türlü nötür kalamayan kimin eline geçerse onun elinde bir suç aletine dönen kurumsal aygıt…
Güç ve iktidarın, paranın tutsak ettiği insanlar, bu erki ellerine geçirince merhametsiz, yavrularını yiyen canavarlara dönüşüyorlar…
Yoksa devlet mi onları doymak bilmeyen bir ejderhâya evirip, çeviriyor ? Bilemeyeceğim…
Eğer altınızda Ceylan Derisi yada altın kaplama, işlemeli, rüküş bir koltuk yoksa her an derinlerin, derîn devletin, muktedirlerin sizi oturttuğu plastik beyaz sandalyede öldürebilirsiniz…
Hele hele mesleğini seven, satın alınamayan bir polisseniz, yandınız…
Ha idâm sehbâsı, ha plastik beyaz sandalye !
İdâm cezâsı kaldırıldı deselerde inanmayın…
Ha etinizi cımbızla kopararak, ha sizi kıyım kıyım kıyarak, ha darağacına göndererek öldürmüşler yâhut sağlıkla alakalı haklarınızı kullanmanıza izin vermeden, hapishâne ve cezâevlerinde beyaz bir sandalyenin üzerine oturturtarak tedricen, kademe kademe öldürmüşler, değişen hiç birşey yok…
O da idâm, bu da idâm !
Inanmayın onlara !
Tedricen idâm ediyorlar, keyiflerince idâm cezâsı uyguluyorlar…
İdâm cezâsı yok denilen yerde ayaklarınızın altındaki sehbâya tekme vuran da, sizi beyaz plastik sandalye oturtan da katil…
Işkenceci zâlim…
Rabbimden umuyor, diliyor, ve dileniyorum, bizler muhabbet ve merhamet fedâisi olduğumuzdan zulmedemeyiz…
Rabbim ! Bütün bu zâlimleri akıyla, karasıyla, partisi, pırtısıyla, Ergenekonuyla birbirine öyle düşür, öyle kırdırki bize yaptıkları birbirlerine yaptıkları yanında devede kulak kalsın…
Âleme ibret olsunlar…
Rabbim onları mâsumların dilleri ile sana havâle ediyoruz…
Azîz ve muntakîm olan sensin !
Mehil verme Allah’ım !
Sana havâle ettik !
Sen bilirsin Allâhım !
@MANSURTURGUT