Yazar Kurkov, “15 Kasım: Dünya Hapisteki Yazarlar Günü” nedeniyle Osman Kavala’ya açık mektup gönderdi. Türkiye’de yaşananları ise Stalin dönemine benzetti. Kiev’de, Altan ve Kabakçıoğlu da unutlmadı.
Yunus Erdoğdu | Kıyiv
15 Kasım: Dünya Hapisteki Yazarlar Günü münasebetiyle, Pen Ukrayna Başkanı Andriy Kurkov, Türkiye’de tutuklu bulunan hak savunucusu ve iş insanı Osman Kavala’ya açık mektup yazdı.Pen İnternational’ın sitesinde İngilizce olarak yayınlanan mektubunda Andriy Kurkov, Kavala’ın tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevini bir akademi veya yükseköğretim kurumuna, Türkiye’yi ise Stalin dönemine benzetti.Ukrayna Pen Başkanı Andriy Kurkov aynı zamanda, Kıyiv’deki Uluslararası Diyalog ve Kültür Merkezi Syaivo’nun ortak kurucusu.
“Sayın Osman Bey,
Geçen yaz (Kanada’nın başketi Ottava’daki) Parlamento Tepesi’nde 1000 tane çakıl taşının Londra’ya bakacak şekilde dizilerek yerleştirildiğini duymuşsunuzdur. Bu hareket, 1 Kasım 2017 tarihinden itibaren kaldığınız Silivri Cezaevi’ndeki 1000. gününüzün hatırlatıcısı olarak gerçekleştirilmiştir. Hem yerel mahkeme hem de suçsuz olduğunuzu onaylayıp tutuklanmanızın yasa dışı olduğunu ilân eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından beraat edilmişsiniz. Aradan bir süre geçtikten sonra aleyhinize, bana Stalin’in iktidarda olduğu 1930’lu yıllara denk gelen terör dönemini hatırlatan iftiralar atıldı; iktidar başındakilerin sizi casuslukla suçlamaları, sizi sonsuza dek hapishanelerde çürütmeye niyetli olduklarını gösteriyor! Türkiye’yi yönetenlerin sizden neden bu kadar korktuğunu bir türlü anlayamıyorum. Birinin sivil toplumunun hayatına aktif bir şekilde katılması suç mu acaba? Bir kişinin, Türk okuruna Nabokov, Joice ve Faulkner gibi dünya edebiyatının klasik yazarlarını tanıtan bir yayınevinin kurucularından biri olması, hapsedilme sebebi olarak gösterilebilir mi hiç? Bu arada Türkçeye çevrilmiş tek romanım da «İletişim» Yayınevi tarafından yayımlanmıştır.
Siz hâlâ Türkiye’nin (ve belki de Avrupa’nın) en modern ve en büyük hapishanesi olan Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulmaktasınız. Okuduklarıma göre Türk ceza sisteminin «mucizesi» sanılan bu hapishanede aynı zamanda 11 bin mahpus yatabildiği için kendisine resmî olarak bile «ceza kampüsü» derler; dolayısıyla orası bir akademi veya yükseköğretim kurumuna benzetilebilir.
Kaldığınız o yer, deniz kıyısı ile plaja 5 kilometrelik mesafedeymiş ve kendi hücrenizde içinden kilitlenebilirmişsiniz! Bundan başka hücrenizde basıp yardım alabileceğiniz gardiyanları çağırabileceğiniz bir tuş varmış! O tuşla ilgili olarak bir şeyi yanlış anlamış olamaz mıyım acaba? «Google Maps»tan edindiğim bilgilere göre o tuşun basılması üzerine gelen gardiyanlar, mahpuslara karşı çok kaba ve acımasız davranıyorlarmış.
Düştüğünüz durum bana o kadar inanılmaz geliyor ki, onu hatırladıkça kendimi George Orwell’in Franz Kafka’yla birlikte yazdığı ütopik romandan bir alıntıyı okuyormuşum gibi hissetmeye başlıyorum.
Bu gidişat beni çok ama çok acıtıyor. Sizi önemseyerek özgürlüğe kavuşmanızı isteyen insanların ne kadar çok olduğunun farkındayım. Bütün medeni dünya sizi destekliyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sizinle ilgili olarak onayladığı kararın uygulanmasını ve aleyhinize yapılan tüm suçlamaların asılsız olduğunun duyurulmasını beklemeye hazır.
Hem ülkenizi hem de tarihini çok sevdiğim için başınıza gelenleri düşünürken çok üzülüyorum. Yıllar önce modern Türkiye’nin en ünlü yazarı olan Orhan Pamuk’un Kıyiv ziyaretini düzenlediğim üzerine romanlarının büyük kısmı Ukraynacaya çevrilmiştir. Bu arada o da eserleri «İletişim» Yayınevi’nce basılan yazarlardandır. O, Türkiye’yi dünyaya tanıtan Türk yazarlarından birisidir. Siz özgürlüğe kavuşur kavuşmaz sizi Ukrayna’da misafir etmekten çok büyük mutluluk duyardım. Sivil toplumun hayatı ile kültürel projelere yeniden katılmanızı çok ama çok isterdim. Bunların gerçek olacağı güne az kaldığından eminim. Sizinle Kıyiv veya İstanbul’da görüşmek üzere.
En samimi ve dostça dileklerimle, Roman yazarı Andriy Kurkov”
AYASOFYA MEYDANINDA BOŞ SANDALYE GÜNÜ EYLEMİ
Öte yandan başkenti Kıyiv’in merkezindeki, Ayasofya Meydanı’nda, 15 Kasım: Dünya Hapisteki Yazarlar Günü münasebetiyle, takibata alınan ve hapishanelerde işkence gören bütün dünyadaki yazar ve gazetecilerin durumuna dikkat çekmek amacıyla “Boş Sandalye Günü” etkinliği düzenlendi.Sivil Özgürlükler Merkezi tarafından Ukrayna PEN ile işbirliği içinde gerçekleşen etkinlikte, Rusya ve Kırım’daki Ukraynalı siyasi mahkumların yanı sıra Donetsk ve Luhansk bölgelerinin işgal altındaki kesimlerindeki tutuklular anıldı.
Ukraynalılara ve dünya toplumuna siyasi nedenlerle Rusya ve Kırım’da yasadışı olarak hapsedilen Ukraynalıları hatırlatmak ve hükümet yetkililerini onları serbest bırakmaları amacıyla gerçekleşen etkinlikte meydana Ukraynalı mahkumların isimlerinin yazılı olduğu boş sandalyeler yerleştirildi.Meydandaki etkinliğe Ukraynalı aktörler, müzisyenler, yazarlar ve gazeteciler katıldı.
AHMET ALTAN VE MUSTAFA KABAKÇIOĞLU UNUTULMADI
Bir gurup Türk aktivist ise, Ayasofya Meydanına, boş “beyaz sandalye” yerleştirdi. Ahmet Altan için hazırladıkları dövizlerde Ukraynaca Altan’ın hukuksuz bir şekilde tutuklu olduğu vurgulanarak, Türk hükümetinden derhal serbest bırakılması istedi.
Ayasofya Meydanına yerleştirilen “Beyaz sandalye” ile ayrıca 29 Ağustos 2020 tarihinde 4 yıldır tutuklu bulunduğu Gümüşhane’deki cezaevinde tutulduğu hücrede beyaz bir sandalyenin üstünde ölü bulunan KHK ile ihraç edilen polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu da anıldı.