Avustralyalı Gazeteci Adwrev West: “Peter Greste, BBC ve El Cezire’de çalıştı.Mısır’da gazetecilik yaparken gözaltına alındı ve 400 gün özgürlüğünden mahrum oldu. Abdülhamit Bilici de Türkiye’nin en büyük gazetesinin yayın yönetmeniydi. Erdoğan rejimi, bu gazeteyi ele geçirdi. Yönetivi ve çalışanları sürgünde”dedi.
Avustralya’da bulunan Onur Savunucuları Derneği’nin (Advocates For Dignity-AFD), ‘Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele Günü’ nedeniyle düzenlediği programda, basın özgürlüğünün önemi ve gazetecilere yapılan baskılar tartışıldı.Avustralyalı Gazeteci Adwrev West’in moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Zaman Gazetesi’nin son Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici ve Queesland Üniversitesi UNESCO Gazetecilik ve İletişim Kürsüsü Öğretim Üyesi Prof. Peter Greste konuşmacı olarak katıldı.
İzmir depremi ve Fransa’daki saldırıdan dolayı hayatını kaybedenlere başsağlığı dileyerek açılış konuşmasını yapan AFD Başkanı Mehmet Saral, 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra Erdoğan rejiminin, yüzlerce gazeteciyi sudan bahanelerle hapsettiğini vurguladı. Mağdurların sesi olmaya çalıştıklarını belirten Saral, son dönemde Türkiye’nin iktidara biat etmeyen herkes için bir açık cezaevine dönüştüğüne dikkat çekti. Saral, 2 Kasım, Dünya Gazetecilere Karşı Suçlarda Cezasızlığa Son Verme Günü. Bu vesileyle gazetecilerin diktatör rejimlerce uğradığı baskıyı hatırlamak istedik. Son 14 yılda, dünyada 1.200 gazeteci kamuyu bilgilendirme görevi yaparken öldürüldü. Her 10 vakanın 9’unda katiller ne yazık ki cezasız kaldı. Cezasızlık daha fazla cinayet demek. Erdoğan rejimi tarafından gazetesi kapatılıp sürgün edilen Abdülhamit Bilici ile Mısır’daki Sisi rejimi tarafından hapse atılan Avustralyalı gazeteci Peter Greste’nin maruz kaldıkları baskıyı ve görüşlerini paylaşacak olmaları çok önemli.”dedi.
Tek adam rejimine biat edip yolsuzlukları görmesek sürgünde olmazdık
Panelin mederatörü ve ABC Radyosu sunucularından Gazeteci Adwrev West, bugünün çok anlamlı olduğunu, diktatörlükle yönetilen ülkelerde gazetecilerin büyük zorluklar yaşadığını belirtti. Türkiye ve Mısır’daki rejimlerin birbirine karşı olsalar da çok benzeştiklerine işaret eden West, her iki rejimin baskısına uğramış iki gazetecinin, medya özgürlüğü üzerine aynı panelde konuşmasının çok anlamlı olduğunu kaydetti.
Bilici ve Greste, benzer iki otoriter rejimin mağduru
Adwrev West; “Basın Özgürlüğünün sonu neden Demokrasinin sonu, Mısır ve Türkiye” başlıklı panelin önemini şöyle anlattı: “Her iki konuşmacımızın baskıya uğradığı iki ülke de otoriter. Biri sürgüne zorlanmış, diğeri cezaevine atılmış iki gazeteci.
Peter Greste, BBC ve El Cezire’de çalıştı. Mısır’da gazetecilik yaparken gözaltına alındı ve 400 gün özgürlüğünden mahrum oldu. Abdülhamit Bilici de Türkiye’nin en büyük gazetesinin yayın yönetmeniydi. Erdoğan rejimi, bu gazeteyi ele geçirdi. Bilici ve onun gibi çok sayıda çalışanı olan gazeteciler ülkeyi sevmelerine rağmen, baskılar nedeniyle Türkiye’den çıkmak zorunda kaldılar. Şuanda sürgün hayatını yaşıyorlar.” dedi.
Hapisteki gazetecileri ve medyanın susturulması sürecini anlatan Abdülhamit Bilici ise yaptığı konuşmada AKP Hükümeti’ni, demokrasi ve Avrupa Birliği yolunda önemli adımların attığı dönemde içerde ve dışardaki tüm demokrat çevrelerle birlikte desteklediklerini, ancak Erdoğan’ın bilhassa 2012-13’ten itibaren demokrasi yolundan tek adam rejimine sapması üzerine otoriterleşmeyi ve yolsuzlukları eleştirmeye başladıklarını ifade etti. İktidarın eleştirel gazetecileri susturmak için medyaya savaş açtığına dikkat çeken Bilici, “Şayet hükümet yanlısı gazeteler gibi biz de tek adam rejimini desteklesek, yolsuzluklara ses çıkarmasaydık, Zaman Gazetesi bugün kapatılmış olmazdı, meslektaşlarım hapiste, ben de sürgünde olmazdım” dedi.
Tek adam rejimine biat edip yolsuzlukları görmessek bugün sürgünde olmazdık
AKP’nin ilk döneminde demokrasiyi savunduğu için Hizmet Hareketi ve Zaman Gazetesi’nin de Erdoğan’a destek verdiğini hatırlatan Bilici şunları söyledi: “Gazetem, Erdoğan Hükümeti’ni tüm uluslararası medya ve demokratik güçler tarafından desteklendiğinde destekliyordu. O günlerde Le Monde’da, New York Times’da destekledi Erdoğan’ı. Avrupa Birliği, Avustralya, Amerika hükümetleri ve medyası ondan övgüyle söz ediyordu. Çünkü o dönemde Türkiye yükselen bir demokrasi yıldızı gibiydi. Ne yazık ki, 2013’ten sonra değişti. Zira demokrasi yerine tek adam rejimine geçmeyi tercih etti” diye konuştu.
2013’ten gazeteye kayyım atandığı Mart 2016’ya kadar geçen 3 yıllık sürede, ciddi bir gazetecilik mücadelesi verdiklerini vurgulayan Bilici; yaşadıkları süreci şöyle özetledi: “Erdoğan yönetimi, eleştirel çizgimizi değiştirmek için her yolu denedi. Muhabirlerin basın kartlarının iptalinden reklam ve vergi baskısına, yüzlerce dava açmaktan yazarları tehdide kadar çok yola başvurdular ama gazetecilikten vazgeçmedik ve çizgimizi bozmadık. Tehditler işe yaramayınca Mart 2026’da kayyım atadı, zorbaca gazeteyi işgal etti, 24 saatte gazetenin çizgisini yandaş hale getirdiler. 15 Temmuz’dan sonra da birçok meslektaşımızı, yazarımızı hapse attılar.
Şayet boyun eğseydik bugün sürgünde olmazdık. Meslektaşlarımız hapiste olmaz ve gazetem kapatılmazdı.” Medyanın ve toplumun, baskıya karşı ilk günden birlikte karşı çıkmamasının yanlışlığına dikkat çeken Bilici, baskının Hizmet’e yakın medyayla sınırlı kalmadığını, biat etmeyen her kesimin baskıya maruz kaldığını ve sivil bir iktidarı sorgusuz desteklemenin çare olacağını sanmak gibi hatalarından önemli dersler çıkardığını dile getirdi.
Greste: Müslüman Kardeşler’i yayına çıkardık diye Sisi beni ‘teröre destekten hapse attı
Mısır’da gazetecilik yaptığı için gözaltına alınan ve 400 gün cezaevinde kalan Peter Greste de sadece gazetecilik yaptığı için baskılara maruz kaldığını anlattı. El Cezire’de çalışan gazeteciler olarak, Müslüman Kardeşlere konuşma ve seslerini duyurma fırsatı vermeye çalıştıklarını ama Sisi Hükümetinin, bu çabayı, bir terör örgütünü savunmak şeklinde tanımlayıp kendilerini cezalandırdığını ifade etti.General Sisi’yi desteklemeyenlerin ya tutuklanıp hapsedildiğini veya haber kuruluşlarının kapatıldığını belirten Peter Greste, iktidarları rahatsız eden gazetecileri susturmak için sadece Mısır’da değil, pek çok ülkede ‘ulusal güvenliğin’ bahane olarak kullanıldığını vurguladı.
ZAMAN, bin yılın birikimiyle bu toprakların sesi ve nefesi oldu:
Bu arada 3 Kasım Zaman Gazetesi’nin kuruluş yıl dönümü. 1986 yılında Ankara Rüzgarlı sokakta yayına başlayan Zaman Gazetesi, bir milyon trajıyla ülkede en çok satılan gazete ve uluslararası ödüller alan tek yayın organı oldu. Zaman, 2016 yılında AKP ve Erdoğan Rejimi tarafından gaspedildi. 2012 yılında 25.Kuruluş Yıldönümü törenlerine katılan dönemin Başbakanı Erdoğan, “Manşetlerin ok olup üzerimize yağdığı süreçlerden geçtik. Allah şahittir ki, asla ve asla intikam peşinde olmadık, olmayız ve olmayacağız” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın, Zaman Gazetesi’nin 25. Kuruluş Yıldönümü kapsamında Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi’ndeki konuşmasında şunlar akıllarda kaldı: “Zaman, sadece bir gazete olmadı. Zaman Gazetesi bin yılın birikimiyle bu toprakların sesi, nefesi olarak bu ülkenin son 25 yılına şahitlik yaptı. Zaman bir rüzgara kapılıp gitmek, akıntıya kapılmak yerine bu ülkenin gücüne güç, bu ülkenin vizyonuna vizyon kattı.ZAMAN-Avustralya