Bahçeli, Çakıcı’ya “dava arkadaşım” deyip sahip çıkarken…
Erdoğan, eski “dava arkadaşı” Arınç’ı harcadı, sahip çıkamadı.
Saray, “şahsi görüşü” deyip geçebilirdi, yapamadı.
***
Kimsenin üzerinde durmadığı ise şu:
Erdoğan, Arınç’ı “fitneci” gibi sert sözlerle “rencide” etmişken…
Bahçeli suskun kalıp kenarda beklemeyi tercih etmedi.
Aksine…
Arınç “istifa edeceğini” ilan ettiği halde…
Çıktı Meclis kürsüsünden onun için ağzına geleni söyledi.
Nasıl bir kinse arkadaş, istifa kararı bile soğutmamış.
***
Düne kadar…
Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’nı bölmeye parçalamaya çalışıyordu (bkz. Muharrem İnce olayı, Ümit Özdağ vak’ası…)
Bumerang döndü, Cumhur İttifakı’nı vurdu.
***
Erdoğan “50+1”i kaybettiğini görünce…
İttifaka Meral Akşener’i de katmaya çalıştı.
Bahçeli “eve dön” çağrısı yaptı, Erdoğan “İYİ Parti yerli ve millidir” dedi.
Olmadı.
Erdoğan her şeye kendi bekâsı üzerinden bakar ve bakıyor.
Mevcut koşullar değişmedikçe…
Ne bugün ne de gelecekte seçime gider!
Tabi şu da ihtimal dahilindedir:
Parlamento, Erdoğan’a rağmen seçim kararı alabilir.
O seçim olur veya olmaz, bilemem.
İyi ihtimalle, Erdoğan belli garantileri almadan Saray’ı bırakmaz.
“İyi ihtimalle” dedim çünkü Erdoğan kendine sunulacak garantilere kanmayacak bir figür.
Karşınızda ne Trump var ne de Amerikan sistemi.
Ayrıca sanmayın ki sorun tek başına Erdoğan.
CHP’li Canan Kaftancıoğlu son Taksim Toplantıları’nda Emin Şirin’e açıklamış:
-Biz ne seçim gününe, ne de seçimden sonra Türkiye’yi idare etmeye hazır değiliz.
***
Arınç’ın istifasından sonra, AKP milletvekili olan oğlu tweet atmış:
-Aynı denize dökülen farklı ırmaklarız, bu denizde tek Reis var.
Bitmedi. Aynı gün…
Partinin ağır toplarından, Erdoğan sır kutusu İhsan Arslan da ihraç istemiyle parti disiplinine verildi.
Onun oğlunun adı da Mücahit ve halen AKP’de milletvekili.
Baba Arslan, son röportajıyla tepki çekmişti:
-Bizi gelecek seçimlerde hangi kesimler iktidara taşıyacak ve iktidarda kalmamızı sağlayacaksa, onlarla iş tutmayı tercih ettik (BBC Türkçe, 17 Kasım 2020).
Şu da var ki:
İhsan Arslan, yeni yayımlanan anı kitabında, 15 Temmuz’da saat 5’e kadar MİT’te Hakan Fidan’ın yanında olduğunu, Genelkurmay İkinci Başkanı ile telefon görüşmesini duyduğunu anlatıyordu.
***
Pandoranın kutusu açılmadı, emin olun.
Beyin ölümü gerçekleşmiş, henüz fişi çekilmemiş Cumhur İttifakı’na dönersek:
Eskiden…
“Bahçeli’nin ne falsosu var ki Erdoğan’a râm oldu” diye konuşulur, komplo teorileri üretilirdi.
Şimdi:
“Erdoğan’ın ne defosu var ki Bahçeli’ye râm oldu” diye konuşuluyor.
Defoyla kalsa keşke.
Bilmiyorlar ki, bitkisel hayatta!