Sosyal Medya’da geziniyorum, karşıma Enes Kanter’in paylaştığı bir video çıktı…
Videoda Türkiye Diktatörü Avrupa’yı sert bir dille uyarıyor, geçmişte yaşanmış olaylardan dem vurup, ağzından köpükler saçarak “yaktınız, yıktınız” vesâire deyip “Arapların güzel bir sözü var, eden bulur” diyor…
Men dakka, dukka !
Bilirsiniz bağıra çağıra, Kasımpaşalı Kabadayı üslubu ile konuşmaya alışıktır…
Ona sadece dostu Trump “Aptal olma ! Kabadayı olma !” diyebilir…
Putin kapı önünde bekletip, kapalı kapılar ardında konuştuğu için ne dediğini tam bilemiyoruz…
Muhatapları onun “dilinin sivri, karnının yumuşak” olduğunu çok iyi biliyorlar…
Evet yediği nânelerden ötürü karnı çok yumuşak…
Ama dili sivri, çatallı !
Enteresan olan şu ; Ne zaman ağzını açsa, konuşsa orada, burada bombalar patlıyor, insanlar ölüyor…
“Dörtyüzü verin bu iş güzellikle bitsin” dediği günden sonra patlayan bombaları, kan-revan olan meydanları hatırlayacaksınız.
Amerika, Rusya ve Çin’e veremediği ayarı, ara ara Avrupa’ya veriyor…
Eyyy falankes, eyyy filankes, eyyy europa !
Davutoğlu’nun birkaç kızgın gencine mi sesleniyor, ne yapıyor ? bilemiyorum…
Evet, evet yanlış hatırlamıyorsam yine böyle külhanvâri bir konuşmasından sonra Brüksel Havaalanı’nda katliâm yaşanmıştı…
Şimdi de Fransa’daki bir öğretmenin Efendiler Efendisi’ne (sav) yapmış olduğu söylenilen hakâret neticesinde hunharca öldürülmesi ile ortalık karıştı…
Sizinki fırsatı kaçırır mı ? Hemen devreye girdi…
Yüksek perdeden gürlüyor “Hakaret ettiniz, ben hakaret ettirmem” deyip duruyor.
Kime nasıl hakaret edildiğinin pek de umrunda olduğunu düşünmüyorum.
Herifçioğlu kendi ekmeğine yağ sürme derdinde…
O sâdece kendi paçasını kurtarabilmek için ortalığı bir mikser edâsıyla karıştırmaya devâm ediyor…
Bütün dünyanın şâhit olduğu gibi karmaşadan, çatışmadan, kinden, gayzdan, nefretten besleniyor…
Çünkü O içi kin ve nefret dolu bir hırs küpü, gayzından patlayacak kararsız bir bomba gibi…
Fransız muhatapları da kendisine pek güzel pas atıyorlar…
Hiç kimsenin hüsn-ü kabul göstermediği dergi Charlie Hebdo abuk-subuk karikatürlerle sütüne ekmek doğruyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron kendisinden beklenmeyecek derecede faşist söylemlerde Erdoğan’a orta yapıyor…
Bir kazan-kazan şenliği devam edip gidiyor…
Diktatörünüz de bütün bunları futbol tabiriyle “90’a takma” gayreti içerisinde gelen her topa şutu çekiyor…
Erdoğan-Macron elbirlik, bağrışarak terörü tahrik ve teşvik ediyorlar.
Dün Nice, bugün Viyana…
İnsanlar ölüyor…
Dünyâ seyrediyor…
İslamofobi büyürken, güzelim dînimizin yüzüne kara çalınıyor.
Diktatör keyiften dört köşe…
Tam da istediği şeyler oluyor.
Öyle ya ! Bir herif düşünün ki, Suriye’den sana füze atmazlarsa, iki-üç adamını gönderip sen ülkene füze attırırsın, Türkiye’yi karıştıramazsan, Avrupa’yı karıştırırsın…
O’na göre güç ve iktidar için her şey câiz !
Uygurlar katledilirken Çin’e efelenemezsen, Azerbaycan üzerinden Ermenistan’a yüklenirsin…
Irak, Suriye’de iş beceremezsen Libya’ya, Libya’da beceremezsen Doğu Akdeniz’e açılırsın…
İki gün sonra tükürdüğünü zevkle yalayarak “İsrâil dölü ! Kahbe Yunân !” dersin.
O da olmadı habire gaz çıkarırsın, sıkıştıkça gaz çıkarırsın…
Ve dünyâ harâb ettiğin ülkeni yalnız bıraktığı yerde de hamâsetle hırlayarak halkına “onurlu yalnızlık” türküsü söylersin…
Bütün bunlarla milliyetçilik üzerinden faşizme, faşizm üzerinden Radikal İslamcılığa sonra yine faşizme, sonra yine milliyetçiliğe kayarsın, bir topaç gibi döner durursun.
Öyle dönersin ki, takipçilerinin bile başı döner…
Yaptıklarını algılayamaz, düşünemez, kavrayamazlar…
Gerçi, seni tâkip edenler anlama ve kavrama melekeleri gelişmemiş olan yığınlar…
Ve sen yine gemini, gemiciklerini yürütür durursun…
Çalar-çırpar, arsızca sırıtırsın, “Hırsızlık babadan oğula geçer, çocuklarıma helâl ekmek yedirmedim” diyerek.
Bunları söylerken bile alkışlanırsın…
Türkiye’yi yönetememişsin, ekonomiyi batırmışsın ne farkeder !
Dolar dokuz liraya doğru gider, euro sınır tanımazken, evet evet bütün bunlar olurken halkını uyutursun…
Üstelik tam da dişine göre bir muhâlefet yanına konulmuş, ne yaparsan yap, ne edersen et onlar bile çılgınca ama çılgınca seni alkışlıyorlar…
Muhalefet mi ? Muavenet mi ? belli değil…
Enteresan !
Hep dört ayak üzerine düşüyorsun…
Hayır, hayır hep dört ayak üzerine düştüğünü zannediyorsun.
Farkında mısın ? Son zamanlarda her tuttuğun elinde kalıyor !
15 Temmuz Tiyatrosu’nda zevkten yavşamış şekilde bahsettiğin “Allâh’ın Lütfu” artık üzerine yağmıyor…
Perde kapanıyor Erdoğan !
Unutma ! Avânelerin seni elleri patlayıncaya kadar alkışlasa da, yaptıklarını kavrayıp, anlayamasalar da, birilerince takip ediliyorsun…
Her şeyin, ama her şeyin kayıt altında.
Demiştin ya “Büyük devletler dinler.”
Zâten yediğin haltlardan ötürü başına gelecekleri bildiğin için oturduğun koltuktan kalkmamak adına envâ-i çeşit fırıldak çeviriyorsun…
Ülkenin en büyük güvenlik sorunu olarak Amerika, Rusya, Çin karşısında iki büklüm oluyorsun.
Dinlendiğini, dinlediklerini bildiğin gibi, her şeyinin ellerinde olduğunu çok, çook iyi biliyorsun…
Evet tâkip ediliyorsun !
Allâh’ın tâkip ettiğini, ettirdiğini de unutuyorsun !
Bugün olmazsa yarın hesap vereceksin Erdoğan !
Dünyâda kurtulsan dahi ahirette kurtulamayacaksın Erdoğan !
Men dakka, dukka Erdoğan !
Eden bulur Erdoğan !
Üç günlük dünyâ için değer miydi ?
Değmez !
Orada “Keşke toprak olsaydım !” dediğini duyar gibiyim…
Bu hafta yetmiş yılda bir, çook seyrek söylediğin doğrulardan en doğrusunu söyledin Erdoğan !
“Zalimler ölmüyor diye ye’se kapılma ! Sabret hele, Azrail’den umut kesilmez”
Evet, evet biz de Azrail’den değil ama Allah’tan umudu kesmiyor ve gayzın ile çatlayıp, kendi kendine ölüp gitmeni bekliyoruz Erdoğan !
Unutma ! Mahkeme-i Kübrâ’da görüşeceğiz…
ÖNEMLİ NOT ;
İnsanların inanç ve kutsallarına yapılan sözlü ve fiîli bütün saldırıları kınıyorum.
Bununla beraber güyâ kutsalları koruyorum diye insana, insanlığa zarâr veren cânice, hunharca saldırıları ise şiddetle ama şiddetle kınıyorum…
Bütün dünya bilsin ki, Müslüman terörist olamaz, terörist ise aslâ Müslüman olamaz !
@MANSURTURGUT