Cezaevinde tutulduğu hücrede beyaz bir sandalyede ölüme gönderilen KHK’lı polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu, Avrupa Parlamentosu’nun meydanında anıldı.
Kabakçıoğlu’nun ölümünün Türkiye’de siyasi tutuklu mahkumların yaşadığı zulmün sembolu olduğu ifade edilerek, Avrupa Birliği ve ülkeleri ile insan haklarına karşı duyarlı çevrelerin Türkiye’de yaşananların durdurulması için harekete geçmesi çağrısında bulundu.Korona tedbirleri kapsamında özel izinle Avrupa Parlamentosu’nun önündeki Lüksemburg Meydanı’nda biraraya gelen aktivistler, Kabakçıoğlu’nun ölümünü sembolize eden beyaz bir sandalyeye karanfil ve çiçekler koydu. Ellerindeki pankartlarla İngilizce, Fransızca, Felemenkçe ve Türkçe çağrıda bulunan katılımcılar, haksız tutukluluk ve cezaevelerindeki hasta tutukluların uğradığı mağduriyetlerin bir an önce bitirilmesini istedi. Eylem ve anma programı öncesinde Fransa’daki terör saldırıları kınandı, İzmir depreminde hayatını kaybedenler için başsağlığı, geçmiş olsun mesajları paylaşıldı.
Solidarity with OTHERS Derneği’nce organize edilen eylemde, “Mustafa Kabakçıoğlu’nun hikayesi günümüz Türkiye’sinde yanlış ve çürümüş olan her şeyin tam bir örneği oldu: sağlıksız cezaevi koşulları, tedaviye erişim olmaması, yetkililerin ağır ihmal veya kasıtlı suiistimallerinin üzerinin sistematik olarak örtülmesi, ve hepsinin üstünde çökmüş bir ceza yargılama sistemi ve hükümetin kendisine tehdit olarak algıladığı insanları yok etmek için yürüttüğü bitmek bilmeyen bu kampanyayı bitirilmesini istiyoruz. Türkiye’deki ölümcül siyasi baskılara son verilmesi ve yaşam hakkı tehdit altında olan siyasi mahkumların ivedilikle tahliye edilmesi çağrısında bulunuyoruz.” çağrısında bulunuldu.
AP’NİN ÖNÜNDE BEYAZ SANDALYELİ ANMA ve PROTESTO
Türkiye’de cezaevlerinde ölüm, işkence ve kötü muamelelere dikkat çekmek için Avrupa Parlamentosu önünde bir duyarlılık ve anma eylemi gerçekleştirildi. Cezaevinde tutulduğu hücrede beyaz bir sandalyede ölüme gönderilen Mustafa Kabakçıoğlu’nun ölümünden sonra Avrupa ve dünyanın değişik yerlerinde başlatılan ‘Beyaz Sandalye’ eylemleri Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’e taşındı. Brüksel merkezli insan hakları kuruluşu Solidarity with OTHERS Derneği’nce organize edilen eylemde, Türkiye cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekilerek insan hakları ihlalleri, işkence ve kötü mualelerin, haksız tutuklukların bir an önce sonlandırılması istendi.
KABAKÇIOĞLU’NUN ÖLÜMÜ ONBİNLERCE MAĞDURUN YAŞADIKLARININ SEMBOLÜ
Polislik görevinden KHK ile ihraç edilen Mustafa Kabakçıoğlu 4 yıldır tutuklu bulunduğu Gümüşhane’deki bir cezaevinde tutulduğu hücrede beyaz bir sandalyenin üstünde 29 Ağustos 2020 tarihinde ölü bulunmuştu. Kabakçıoğlu’nu anmak için Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’de biraraya gelen onlarca kişi, Kabakçıoğlu’nun ölümünün Türkiye’de cezaevlerinde yaşanan ölüm ve insan hakları ihlallerinin sembolü haline geldiğini belirterek, haksız siyasi tutuklulların bir an önce bitirilmesini talep etti. Avrupa Parlamentosu’nun önündeki Lüksemburg Meydanı’nda gerçekleştirilen anma ve duyarlılık eylemine aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı onlarca kişi katıldı. Kabakçıoğlu’nun ölüm anını gösteren fotoğrafının önündeki temsili beyaz sandalyeye karanfiller ve çiçekler konuldu. ’Rule of law dead in Turkey” “İnsanlık beyaz bir sandalyede öldü“, “Sadece virüs değil, hukuksuzluk da öldürür”, “Hapishanelerde siyasi mahkumlar, işkenceden, ilaçsızlıktan, tedavisizlikten ve Korona’dan ölüyor”, “İnsanlığa karşı işlenen suçları durdurmak ve bu suçların failleriyle mücadele etmek bütün insanların görevidir”, “94.975 kişi temel hak olan eylemler gerekçe gösterilerek tutuklandı” yazılı afişlerle Avrupa Birliği binalarının önünde Kabakçıoğlu’nu anma eylemi gerçekleştiren katılımcılar, İngilizce, Fransızca, Türkçe ve Felemençe mesajlarla Avrupa Birliği’ne ve bütün dünyaya Türkiye’de yaşananları durdurma çağrısı yaptı.
DİNÇER: KABAKÇIOĞLU’NUN BU ŞEKİLDE ÖLÜMÜ TÜRKİYE’DEKİ ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN SOMUT ÖRNEĞİ
Katılımcılar adına İngilizce açıklama yapan Solidarity with OTHERS Derneği Genel Sekreteri Ali Dinçer, sözlerine Fransa’nın Nice (Nis) şehrinde yaşanan terörist saldırıları kınayarak başladı. KHK’lı polis memuru Mustafa Kabakçıoğlu’nun cezaevinde bir beyaz sandalyede ölüme götürülmesinin, Türkiye’deki onbinlerce siyasi mahkumun yaşadığı haksızlıkları sembolleştirdiğini belirten Dinçer, “Mustafa Kabakçıoğlu 29 Ağustos’ta Gümüşhane’deki bir cezaevinin karantina hücresinde ölü bulundu. Cansız bedenini beyaz plastik bir sandalyede otururken gösteren son fotoğrafları vicdan taşıyan herkesi derinden sarstı. Kabakçıoğlu karantina hücresine koronavirüs hastalığının belirtilerini gösterdikten sonra gönderilmişti. Kabakçıoğlu’nun hikayesi günümüz Türkiye’sinde yanlış ve çürümüş olan her şeyin tam bir örneği oldu: sağlıksız cezaevi koşulları, tedaviye erişim olmaması, yetkililerin ağır ihmal veya kasıtlı suiistimallerinin üzerinin sistematik olarak örtülmesi, ve hepsinin üstünde çökmüş bir ceza yargılama sistemi ve hükümetin kendisine tehdit olarak algıladığı insanları yok etmek için yürüttüğü bitmek bilmeyen bir kampanya. Bütün bunların, Avrupa Birliği’nin “aday ülke” ve “yakın bir işbirliği ortağı” olarak tanımladığı bir ülkede yaşanması kabul edilemez” dedi.
‘TERÖRÜN VE RADİKALİZMİN HER TÜRLÜSÜNÜ KINIYORUZ’
Türkçe açıklamayı kamuoyuyla paylaşan Solidarity with OTHERS Derneği gönüllüsü ve öğretmen Zehra Görmüş ise İzmir depremi nedeniyle hayatını kaybedenlerin yakınlarına ve tüm Türkiye’ye başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerini ileterek başladı. Fransa’daki terör saldırılarına da değinen Görmüş, “Nice (Nis) şehrinde yaşanan terörist saldırıyı kınıyor, her türlü radikalizme ve terör eylemine karşı kurbanların aileleri ve Fransız halkı ile dayanışmamızı ifade ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
‘VİCDANLARI SARSAN BU FOTOĞRAFI ÇEKENLERİN DEĞİL; SEBEP OLANLARIN PEŞİNE DÜŞÜN’
Mustafa Kabakçıoğlu’nun yaşadığı haksızları anlatarak açıklamasına devam eden Görmüş, şu bilgileri paylaştı: “Bugün KHK’lı polis memuru ve Türkiye’nin on binlerce siyasi mahkumundan biri olarak cezaevinde vefat eden Mustafa Kabakçıoğlu’nu anmak üzere buradayız. Mustafa Kabakçıoğlu 29 Ağustos’ta Gümüşhane’deki bir cezaevinin karantina hücresinde ölü bulundu. Cansız bedenini beyaz plastik bir sandalyede otururken gösteren son fotoğrafları vicdan taşıyan herkesi derinden sarstı. Kabakçıoğlu karantina hücresine koronavirüs hastalığının belirtilerini gösterdikten sonra gönderilmişti. Türk yetkililer Kabakçıoğlu’na hastaneye kaldırma teklifi yaptıklarını, ancak kendisinin bunu reddettiğini iddia etseler de; bunu kanıtlamak üzere Kabakçıoğlu’nun cezaevinde kalmak istediği yönündeki yazılı talebini ortaya koyamadılar. Bunun yerine, Türk makamları konuyu gündeme getiren sosyal medya kullanıcılarının peşine düştüler, ki bugünün Türkiye’sinde bu suçun kabul edilmesinden başka bir anlama gelmemektedir.”
KABAKÇIOĞLU ONBİNLERCE SİYASİ MAHKUMUN YAŞADIĞI HAKSIZLIKLARA UĞRADI
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında onbinlerce kişinin uydurma iddianame ve iddialarla gözaltında, tutuklu olarak mağdur edildiğini, Kabakçıoğlu’nunda bu siyasi mahkumlardan biri olduğunu kaydeden Görmüş, Gümüşhane’deki cezaevinde yaşanan skandal ölüm öncesinde Korana virüsü nedeniyle çıkarılan af yasasını hatırlattı. Görmüş, şu ifadeleri kullandı: “Beyaz Sandalye’de yaşanan bu dramatik ölümün ve skandalın bir başka boyutu, Kabakçıoğlu’nun Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında uydurma iddianamelerle ve sahte bir yargılama süreci sonunda mahkum edilen on binlerce siyasi mahkumdan biri olması. Kabakçıoğlu yasal bir hayır kurumuna bağış yapmak, açık bir haberleşme uygulamasını indirmek ve bir kişinin kendisini Gülen hareketi üyesi olmakla suçlayan ifadesi gibi absürt deliller üzerinden terörizm suçundan mahkum edilmişti. Bu yıl Nisan ayında, Türkiye’de büyüyen koronavirüs salgını karşısında Türk hükümeti, ülkenin fazla kalabalık olmasıyla meşhur cezaevlerini rahatlatmak için bir yasal düzenleme yaptı. Bu erken tahliye yasası, terör suçunu kapsam dışı bırakma bahanesiyle siyasi mahkumlara karşı ayrımcılık yaptı ve şiddet eylemleriyle hiçbir ilgisi olmayan kişileri, eski kamu çalışanlarını, siyasetçileri, akademisyenleri, gazetecileri ve her türlü meslekten insanı cezaevinde tutmaya yarayan kötü niyetli bir hile aracına dönüştü. Erken tahliye yasası şiddet eylemlerine karışmamış kişileri de içerseydi, Mart 2021’de bitmesi öngörülen hapis cezasının sonlarında olan Kabakçıoğlu vefatından önce tahliye edilmiş olacaktı.”
‘AB ADAYI BİR TÜRKİYE’DE BUNLAR NASIL YAŞANABİLİR?’
Avrupa Birliği ile Türkiye ve dünyadaki insan haklarına duyarlı kişi ve ülkelere çağrıda bulunan Görmüş, sözlerini şöyle tamamladı: “Mustafa Kabakçıoğlu’nun hikayesi günümüz Türkiye’sinde yanlış ve çürümüş olan her şeyin tam bir örneği oldu: sağlıksız cezaevi koşulları, tedaviye erişim olmaması, yetkililerin ağır ihmal veya kasıtlı suiistimallerinin üzerinin sistematik olarak örtülmesi, ve hepsinin üstünde çökmüş bir ceza yargılama sistemi ve hükümetin kendisine tehdit olarak algıladığı insanları yok etmek için yürüttüğü bitmek bilmeyen bir kampanya. Bütün bunların, Avrupa Birliği’nin “aday ülke” ve “yakın bir işbirliği ortağı” olarak tanımladığı bir ülkede yaşanması kabul edilemez. Bu nedenle, bugün Avrupa Parlamentosu önünden Türkiye’deki ölümcül siyasi baskılara son verilmesi ve yaşam hakkı tehdit altında olan siyasi mahkumların ivedilikle tahliye edilmesi çağrısında bulunuyoruz.”