İki yıla yakındır cezaevinde tutulan ‘hükümlü’ gazeteci Zafer Özcan mektup gönderdi. “Hiç hayal etmediğim bir yerde, hayal edemeyeceğim kadar iyi durumdayım. Hayatın bütün cefasını toplayıp üzerime geldiği dönemde… elbette Allah’ın lütfu…’
KRONOSNEWS
Mart 2019’da ailesiyle yaşadığı Manisa Akhisar’da gözaltına alınan ve ardından tutuklanarak Süleymanlı Cezaevi’ne konulan gazeteci Zafer Özcan, cezaevi günlerini ve yaşadığı hukuksuzlukları anlattı. Gazeteci arkadaşı Selahattin Sevi’ye yazdığı mektupta Özcan, bu sürecin kendisi için çok verimli geçtiğini kaydederek yedinci romanı üzerine çalıştığını belirtti.
Gazetecilikle ilgili çalışmalarına da ara vermediğini kaydeden Özcan, “Göçtürkleri yakından izlemeyi ve onlar üzerinde çalışmayı da sürdürüyorum. ” diyerek güncel siyasi gelişmelerden bağımsız genel konularla gazeteci arkadaşlarından göç ve göçmenlerle ilgili yazılar beklediğini belirtiyor.
BİRÇOK KİTABI BULUNUYOR
8 Mart 2019’da Manisa Akhisar’da gözaltına alınan gazeteci Zafer Özcan, ‘silahlı terör örgütü üyeliğinden’ tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Yerel mahkeme Özcan’a 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Özcan’ın dava süreci İstinaf Mahkemesi’nde devam ediyor. Zafer Özcan, KHK’yla kapatılan, Aksiyon dergisi, Zaman ve Bugün gazetelerinde sadece muhabir olarak çalışmıştı. Özcan’ın ‘Türkiye’yi Dünyaya Taşıyan Kadınlar’, ‘Avrupa’daki Türkiye Türkiye’deki Avrupa’, ‘Sanayinin Çilekeş Duayenleri’ ve ‘Arz Ederim’ isimli kitapları da bulunuyor. Nilüfer Göle İle Toplumun Merkezine Yolculuk (2002) ve Alev Alatlı İle Türkiye ve Dünya (2003) da yazarın diğer eserleri.
29 YIL ÖNCESİNİN ‘TANIKLIĞIYLA’ ÖRGÜT ÜYESİ SAYILDI
Zafer Özcan, mektubunda davasında yaşanan hukuksuzlukları da sıraladı. KHK’yla kapatılan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Mütevelli Heyeti üyesi olmakla ‘suçlandığını’ ancak hiç bir zaman üye olmadığını ispat etmesine rağmen gerekçeli kararda bu durumun görmezden gelindiğini kaydetti. Özcan, hakkındaki bir tanık ifadesinin 29 yıl öncesinden, lise yıllarından olduğunu belirterek, aleyhinde tanıklık yapan kişiyi de hiç tanımadığını anlattı. Çalıştığı basın kuruluşlarının örgüt üyeliğine delil gösterildiğini kaydeden Zafer Özcan, düşünce özgürlüğü vurgusu yaptı.
Zafer Özcan’ın mektubunun metni şöyle:
“Değerli kardeşim Selahattin,
Ne zamandır sana yazmak, yazı üzerine de olsa hasbihal etmek, dertleşmek istiyordum… Tek cümle yeter aslında; hiç hayal etmediğim bir yerde, hayal edemeyeceğim kadar iyi durumdayım. Hayatın bütün cefasını toplayıp üzerime geldiği dönemde böyle hissedebilmek ve öyle yaşayabilmek elbette Allah’ın lütfu.
“YEDİNCİ ROMANIM ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUM”
Ben o lütufları, üzerime yağdırdığı sekineyi, kendi programımla, çalışmalarımla, tamamlamaya çalışıyorum. Açıkçası, hayatımda hiç bu kadar verimli bir dönem geçirmemiştim. Bu beni çok tatmin ediyor. İçimdeki edebiyatçıyı keşfettim diyebilirim. Şu an yedinci romanım üzerinde çalışıyorum. Bu benim hayallerime, dile sığmayacak bir durumdu. İleride bunların bir karşılığı olur mu bilmiyorum, açıkçası umursamıyorum da. Sadece şu dar zamanda ve bu dar koridordaki yolcuğumda ihtiyacım olan taze havayı ve günışığını sağlıyor. O da bana yetiyor. Bu süreçte ekonomiyle ilgili yazılmış pek çok temel kitabı da okudum. Kendi alanımda da gelişmeye, uzmanlığımı arttırmaya devam ediyorum. Günlük gazete dışında burada ekonomi dergilerine abone olma imkanımız da var. İş dünyasından da hiç uzaklaşmadım.
“İÇERDE OLMAKLA, DIŞARIDA OLMAK ARASINDA FARK KALMIYOR”
Değerli kardeşim,
Hayat hep sürprizleriyle geliyor. Yarın ne yaşayacağımızı bilmiyoruz. Ancak şunu öğrendim, şans diye bir şey varsa onun arası, hep savaşan, mücadele eden, hayatın ipini bırakmayanlarla daha iyi. Bakalım bundan sonra neler göreceğiz? İnsan bir kez dibi gördükten ve orada bile ayakta kalmayı öğrendikten sonra endişeleri, korkuları, kaygıları da azalıyor. “Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur” demiş Simone de Beauvoir. Ne kadar anlamlı di mi? İnsan bu mekanda kurtuluşu sadece kendinde görmeyi de öğreniyor. Bir de ona inanan ailesi ve senin gibi vefalı dostları varsa insan daha ne ister ki! O anlarda inan, içerde olmakla, dışarıda olmak arasında fark kalmıyor.
Mektubumda sana gerekçeli kararımdan bahsetmek istiyordum, lafı uzattık. Seninle uzun uzun sohbet etmeyi çok özlediğimden sanırım.
Değerli kardeşim,
Yerel mahkeme silahlı terör örgütü üyeliğinden 7,5 yıl mahkumiyetime hükmetti. 21 aylık uzun tutukluluğuma rağmen tahliye etmedi. Sürpriz bir sonuç değil elbette benim açımdan. Siyasi davalar böyledir. Lakin gerekçeli karardaki maddi hataları paylaşmak istedim. Zaten gerek İstinaf, gerekse AYM’ye (Anayasa Mahkemesi) yaptığım bireysel başvurumda bunlara yer verdim. Zira benim bu ağır cezama gerekçe gösterilen hususların bir kısmı gerekçede çarpıtılmış, tabi aleyhime olarak. Siyasi davalardan adalet bekleyecek kadar saf değilim elbette lakin en azından delil diye sunulan hususların doğru bilgi içermesini beklemek de hakkımız değil mi? Bunları kısaca sana aktarmak istiyorum.
ÜYESİ OLMADIĞI VAKFA ‘MÜTEVELLİ HEYET ÜYESİ’ YAPILDI!
1. Bana yapılan operasyonun gerekçesi GYV (Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı) Mütevelli Heyeti üyeliği iddiası ve o iddianın dayanağı sadece bir cümlelik bir toplantıya davet cümlesi. Adı geçen vakfa üye olmadığımı mahkemede ben ve avukatlarım ispatladık. Mahkeme sivil toplum masasına yazı yazdı, öyle olmadığını onlar da teyit etti. Zaten bu konu bana ondan sonra hiç sorulmadı. Duruşmalarda heyet de kabul etti üyelik olmadığını lakin gerekçeli kararda bunlar hiç dikkate alınmadan üyeymişim gibi yazılıp, bu konu da örgüt üyeliğine gerekçe yapılmış.2. Hakkımdaki iki tanık ifadesinden birinin sahibi olan Selman Eştürkler’in hakim huzurunda alınan ifadesi lehime olmasına rağmen gerekçede tamamen aleyhimeymiş gibi kullanılmış.
29 YIL ÖNCESİNDEN GELEN ‘TANIK’
3. Diğer tanıdığın ifadesi 29 yıl öncesine, benim lise öğrenciliğim dönemine ait. Gerekçede 17-25 sonrası (17-25 2013’deki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları) HTS kayıtları örgüt üyeliğine delil sayılırken, diğer maddede 29 yıl öncesinin tanıklığı örgüt üyeliğine delil sayılmış. Kaldı ki talebime rağmen hiç tanımadığım Halil Pusmak isimli şahısla yüzleştirilmedim. İfadesi alınırken avukatlarımın bile katılmasına izin verilmedi.4. Gerekçede yazarı olduğum Paraleli Batırın isimli kitabım da örgüt üyeliğine delil sayılmış. Oysa o uzun gerekçede kitabın sadece anca kapak yazısına yer veriliyor. Kapağı açılıp bir cümle içerik okunmamış. Kaldı ki 5 yıl önce yayınlanmış bu kitap hiçbir kovuşturma geçirmemiş ve hakkında hiçbir mahkeme kararı yok. Tamamen ifade özgürlüğü meselesi.
5. Diğer gerekçe ise tahmin edilebileceği gibi çalıştığım basın kuruluşları. Yine o kuruluşlara yapılan operasyonlarda, gözaltılarda benim adım bile geçmemiş. Oysa burada da mahkeme oralarda çalışmamı tek başına suç saymış.Daha çok şey sayılabilir ama meselenin özü budur. Bakalım üst yargı makamlarında bu konular dikkate alınacak mı? Ben alınacağına inanıyorum. Senin de bunları bilmeni istedim. İmkanım olsa bir de basın açıklaması yapardım bu konuda.
Değerli kardeşim,
Bütün dostlara, arkadaşlar selamlarımı iletiyorum. Görüştüklerine iletirsin…
Haberlerini, selamlarını aldıkça mutlu oluyorum. Çalışmalarını çok merak ediyorum. İnşallah yakında okuma şansım olur.
Selam ve dua ile, daimi kardeşin, Zafer Özcan.”