HDP Eş Genel eski Başkanı Selahattin Demirtaş: “İçeride de olsam dışarıda da olsam siyasi mücadelemi mutlaka sürdürürüm. Ancak bunu hangi pozisyonda yürütebileceğimi dönemin koşullarına göre belirleyebilirim.” dedi.
Hukuksuz şekilde tutuklu bulunan ve hala Edrine’de Cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş, dört yılı aşkın bir süredir demir parmaklıklar arkasında. Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) Türkiye’nin en büyük ikinci muhalefet partisi haline getiren Demirtaş; 2015’te yaşanan Suruç olaylarından bir yıl sonra, 34 kişinin can vermesinde sorumlu olduğu gerekçesiyle tutuklandı. “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyesi olmak”, “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “örgüt adına suç işlemek” iddialarıyla halen Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olarak yargılanıyor.
Siyasi haklarının elinden alınması nedeniyle 2017’de HDP eş başkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kalmasına rağmen, Türkiye siyasetinin en önemli figürlerinden biri olmaya devam ediyor. Son dönemde, AKP’nin ağır toplarından Bülent Arınç’ın “Tahliye edilebilir” diyerek,’Devran’ isimli kitabını tavsiye etmesiyle yeniden gündemin ilk sıralarına yerleşti. Arınç’ın bu çıkışına,gerek Erdoğan ve ittifak ortağı Bahçeli’den, gerekse bu ittifakı destekleyen medya organlarından yoğun tepki gelmişti.Arınç ın Saray’daki görevinden istifasına yol açan bu tepkiler, Erdoğan’ın vaat ettiği refıormlara ilişkin beklentilerini azaltmaştı. DW Türkçe, tartışmaların odağındaki Selahattin Demirtaş ile avukatları aracılığıyla bir söyleşi yaptı
İşte Demirtaş’a sorulan sorular verilen cevaplar:
DW Türkçe: Sayın Demirtaş, dört yılı aşkın bir süredir cezaevindesiniz. Serbest kalmak gibi bir umudunuz var mı?
Selahattin Demirtaş: Bu, tümüyle siyasi koşullara ve gelişmelere bağlıdır. Bizler kişisel özgürlüğümüz için değil, toplumun özgürlüğü ve demokrasi için mücadele ediyoruz. Siyasi mahkumların özgürlüğü de, bu mücadelenin başarısı ile bağlantılıdır.
Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor?
Daha çok, okuyarak ve yazarak. Kitap çalışmalarım da devam ediyor.COVID-19 için bizim kişisel tedbir alma imkanımız bulunmuyor. Sonuçta bir hücrede iki kişi kalıyoruz, neyin tedbirini alabiliriz ki. Ama avukat ve aile görüşlerinde tedbir amaçlı ciddi kısıtlamalar yapıldı. Spor dahil tüm faaliyetlerimiz de iptal edildi. Tüm zamanımızı hücrede geçiriyoruz.
Uzun yıllar HDP’nin eş başkanlığını yürüttünüz, en büyük ikinci muhalefet partisi haline getirdiniz. Siyaseti hâlâ yakından takip ediyor musunuz?
HDP’nin büyümesinde benim kadar, binlerce HDP üyesinin ve milyonlarca gönüllümüzün emeği var. HDP’nin başarısı sırf benim kişisel başarım değildir, bunu özellikle belirtmek istiyorum ve elbette siyaseti halen çok yakından takip ediyorum.
Ülkenin mevcut durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ekonomik, siyasi ve sosyokültürel açıdan ciddi krizler yaşanıyor ve gidişatın düzeleceğine dair de hiçbir somut gelişme görünmüyor. Maalesef Türkiye’de her şey çok daha kötüye gidiyor. Toplumun içinde bulunduğu durum derin bir umutsuzluk ve mutsuzluk hali.
Burada, umudu var etmek ve çözüm üretmekle sorumlu olan muhalefettir. Ben,muhalefetin bir araya gelerek, güçlü bir alternatif oluşturacağına ve umudu somut hale getireceğine inanıyorum. Durum ne kadar kötü olursa olsun demokrasiye inananlar el ele verip bu kriz halinden çıkmayı başaracaktır.
Türkiye derin bir ekonomik krizin içine girdi. Sizce bunun sorumluluğu kime ait?
Elbette Türkiye’yi 18 yıldır yönetenlere ait.
Partiniz, son yerel seçimlerde CHP ve İYİ Parti ittifakına dışarıdan destek verdi. Sizin bakış açınızla bu akıllı bir hamle miydi?
İYİ Parti’ye bir desteğimiz olmadı ancak diğer muhalif güçlere, demokrasinin gelişmesi amacıyla sunulan desteğin doğru olduğunu düşünüyorum.
Erdoğan, muhalefet blokuyla yaptığınız iş birliği nedeniyle, CHP ve İYİ Parti’yi PKK destekçisi olmakla suçluyor. Bu sizin açınızdan bir sorun teşkil etmiyor mu?
Bu kirli propagandaya Türkiye’de artık kimse inanmıyor. Demokratik zeminlerde siyasi iş birliği meşru ve normaldir.
HDP, çoğunlukla Kürtlerin partisi olarak faaliyet gösterdi. Bu yaklaşım bugün için de geçerli mi?
HDP, Kürtler dahil tüm Türkiye toplumunun ve ezilenlerinin ortak partisidir. Bu tutumun ve politikanın devam ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
HDP içindeki bazı isimler de, partinin PKK’nın uyguladığı şiddet ile araya mesafe koymadığı eleştirilerinde bulunuyor. Buna katılıyor musunuz?
HDP’nin şiddetle, silahla hiçbir bağlantısı yoktur, olamaz. Kürt sorununun barışçıl çözümü için Türkiye’deki diğer siyasi partilerden farklı bir siyasi perspektif ortaya koymak hiçbir şekilde HDP’nin şiddeti savunduğu anlamına gelmez. HDP’de görev alan herkes, barışçıl siyaseti savunduğu için HDP’dedir. Bununla birlikte, HDP’nin de bu barışçıl ve demokratik siyaset misyonunu daha güçlü bir şekilde ve sık sık vurgulamasında fayda var.
Yüzlerce HDP’li bugün cezaevinde, siz de onlardan birisiniz. Sizce HDP bu koşullar altında hâlâ siyasal faaliyetlerde bulunabiliyor mu?
Maalesef yüzlerce değil, binlerce HDP’li cezaevinde. Ve bu durum siyasi çalışmaları elbette zorlaştırıyor. Ancak binlerce gönüllünün ve halkın desteğiyle, çalışmalar yürüyor.
Berat Albayrak’ın görevden ayrılmasından sonra hükümetin bir tür serbest düşüşte olduğu görülüyor. Erdoğan’ın daha ne kadar uzun süre gücü elinde tutabileceğini düşünüyorsunuz?
Erdoğan açısından siyasi durumun giderek zorlaştığı görülüyor. Mevcut gelişmeler, erken seçimi giderek zorunlu kılıyor. Çünkü sürdürülebilir bir krizden söz etmiyoruz. Yapısal ve giderek derinleşen ciddi bir kriz hali yaşıyoruz. Bu kaos ortamında, iktidarın bütün gücü uzun süre elinde tutabileceğini düşünmüyorum. Zaten bu nedenle, tek çıkış yolu olarak erken seçimin ihtimal dahilinde olduğunu düşünüyorum.
Erdoğan’ın yerine kimin geçebileceğini düşünüyorsunuz? Ekrem İmamoğlu ve adı geçen diğer adayların şanslarını nasıl görüyorsunuz?
Elbette benim gönlümden geçen, HDP’nin ilkelerini benimsemiş ve savunan bir adayın kazanmasıdır. Ancak seçim dönemine girilmeden isimler üzerinden tartışmak doğru olmaz. Şu anda, demokrasi için ilkeleri konuşmak ve bu ilkeler etrafında birleşmek daha anlamlıdır.
Erdoğan son günlerde yeni bir başlangıç yapma, hukuta reform ve demokrtaik değişiklikler vaadinde bulundu. bulundu. Bunlar ne kadar gerçekçi?
Siyaseti niyetler üzerinden okuyamayız. Ancak somut adım ve gelişmelere göre değerlendirme yapabiliriz. Hükümetin geçmiş pratiklerine baktığımızda, demokratikleşme kapasitesinin son derece zayıf olduğunu söyleyebiliriz. Fakat toplumun acil sorunlarının çözümü için doğru ve inandırıcı adımlar atılırsa buna da kimse karşı çıkmaz. Erdoğan’ın gerçekçi olup olmadığını vaatlerinden değil, somut adımlarından anlayabiliriz. Bunu da hep birlikte göreceğiz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sizin serbest bırakılmanızı istedi. Hükümetin bu karara rağmen sizi neden hâlâ cezaevinde tuttuğunu düşünüyorsunuz?
Benimle ilgili süreç hukuktan tümüyle uzak, siyasi bir karardır. Zaten bunu Erdoğan dahil, tüm Hükümet sözcüleri de açıkça ifade ediyorlar. Hakkımda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi, ciddi ihlal kararları vermiş olmasına rağmen halen cezaevinde tutulmamın nedeni, siyasi husumetin devam ediyor olmasıdır.
AKP’nin içinden Bülent Arınç gibi isimler de sizin serbest bırakılmanız çağrısında bulundu. Sizce bunun sebebi ne?
Bülent Arınç’ın açıklamalarının nedenini bilmem mümkün değil. Ancak geç kalmış olsa da ahlaki, vicdani ve adaletli bir yaklaşım olduğunu da belirtmem gerekir. Fakat yine de demokrasi ve reform meseleleri kişiler üzerinden değil, ilkeler üzerinden tartışılmalıdır. Çünkü özgürlük ve insan hakları toplumun tamamının acil ihtiyacı ve beklentisidir. Umarım muhalefetin de desteği alınarak gerçekçi ve somut adımlar atılır. Çünkü bu tür meseleler geniş kesimlerle ortaklaşmayı, aynı zamanda da ciddiyet ve samimiyeti gerektirir. Hükümette bu kapasitenin olup olmadığını yakın zamanda göreceğiz.
Bir de, özgür kalmanız halinde siyasete yeniden dönecek misiniz?
İçeride de olsam dışarıda da olsam siyasi mücadelemi mutlaka sürdürürüm. Ancak bunu hangi pozisyonda yürütebileceğimi dönemin koşullarına göre belirleyebilirim.Bülent Mumay-© Deutsche Welle Türkçe