“Türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde, haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var.”
Bu cümleler tecrübeli siyasetçi CHP’li Fikri Sağlar’a ait. Halk TV’de Şirin Payzın’ın programında sarf ettiği sözler tepkiyle karşılanınca savunmaya geçti.
Beklendiği gibi “AKP, türban ve benzeri siyasal İslamcı simgelerle ilgili eleştirileri, sanki İslam dini eleştiriliyormuş gibi kamuoyuna yansıtmaya çalışarak, türban üzerinden toplumdaki kutuplaşmayı tırmandırmaktadır” dedi. Çok ucuz ve dayanaktan yoksun bir savunma. Siyasete dün atılmış ücra bir ilçenin başkanı mısın ki bunu öngöremiyorsun? Daha ötesi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dahil AKP ve siyasal İslam’la ilgisi olmayan birçok insan Sağlar’ı kınadı. İfadelerin yanlış olduğu çok açık. Ancak haklı olduğu bir nokta var: Kimse Özlem Zengin tarafından yargılanmak istemez.
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, bazı muhaliflere Saray’da oda verip maaşa bağlasa yeridir. Pek çok AKP’liden fazla hizmet ediyorlar Erdoğan’a. Sağlar da açıklamasıyla ona altın tepside bir istismar fırsatı sunduğunu itiraf ediyor. Kılıçdaroğlu, haklı tepkileri özetleyen doğru çerçeveyi şu şekilde çizdi: “Hakim hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar verirse gerçek anlamda hakimdir ve benim başımın üzerinde yeri vardır. Başörtüsü takar takmaz, o onun özel yaşam tarzıdır. Ona benim saygı duymam lazım. Adalet dağıttığı sürece hiçbir sorunum yok.”
Türkiye pratiği de Sağlar’ın haksızlığını ortaya koyan örneklerle dolu. Anayasa Mahkemesi’nde hiç başörtülü üye yok. (Aslında daha kötüsü hiç kadın üye yok. Türkiye’de kadının yerini özetlemek için yeterli bir örnek.) Eski bir bakan olarak Yüce Divan sıfatıyla AYM’de yargılansa “Oh çok şükür hiç başörtülü yargıç yok, gönül rahatlığı ile savunma yapabilirim” mi diyecek?
Kendisi Danıştay Başkanıyken kızı Saray’da işe alınan Zerrin Güngör başı açık bir yargıç. Danıştay’ı Erdoğan’a bağlı bir hukuk dairesine dönüştüren Güngör tarafından yargılandığında Sağlar’ın gözü arkada kalmayacak mı? Helikopterle Antalya’daki lüks otele balayına giden Ankara eski Başsavcısı, yeni Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman’ı ya da İrfan Fidan’ı sırf erkek oldukları için siyasallaşmış yargının parçası saymayacak mıyız?
Sağlar, toplumdaki “bütün başörtülüler AKP’lidir” peşin hükmünü bir kez daha tekrarlamış oldu. Bu yargı, en çok da AKP’li olmayan başörtülü kadınları rahatsız ediyor. Bir kısmı bundan kurtulmak için siyasi duruşunu sık sık deklare etmek zorunda hissediyor. Hatta başını açmayı tercih edenler bile var. Ancak şunu da belirtmek lazım ki tamamen temelsiz bir endişeden söz ediyor değiliz. Ben şahsen avukat Özlem Zengin’in yargıç versiyonunu düşünmek bile istemiyorum. Hakim kürsüsünde bir başörtülü gördüğünde “Acaba Özlem Zengin mi?” diye düşünecek insan sayısı azımsanmayacak ölçüdedir. Maalesef bu korkuları AKP ve diğer siyasal İslamcılar ete kemiğe büründürdü. Eskiden ‘fobi’ diyorduk, şimdi kamuoyu önünde fazlasıyla fanatik örnek var ve onlar, söz konusu endişeleri besliyor.
Bu korkuların panzehiri şekilcilikten uzaklaşıp öze ve işe odaklanmak. Dokuz Eylül Üniversitesi rektörü, eski milletvekili Nükhet Hotar’la Zengin arasındaki tek fark başörtüsü. Ben Hotar’ı da kürsüde görsem Zengin’i görmüş kadar paniklerim. Orta yol, Kemal Kılıçdaroğlu’nun çizdiği çerçeve: Adalet dağıtıyor mu, hukuka göre karar veriyor mu? Ona bakmak. Yoksa ne bütün başı açıklar adalet meleği ne de bütün başörtülüler ruhunu AKP’ye satmış siyasal İslamcı…